Ümraniye’de heyecan uyandıran bir yapı: Buyaka Alışveriş Merkezi
Bugünkü yazımızda inceleyecek olduğumuz karma fonksiyonlu bir yapı olan Buyaka Alışveriş Merkezi, Durmuş Dilekci ve Emir Uras tarafından tasarlanıyor. Kapılarını 2012 yılında ziyaretçilerine açan masif bir yapı olan Buyaka, Ümraniye ilçesinde dar bir arsada, çevre yollarının kesişim noktasında konumlanıyor. Buyaka, yaygın tematik tasarımların aksine, özgün bir yaklaşımla karma fonksiyonlu bir yapı olarak tasarlanıyor. Dekonstrüktivist mimari akımının özelliklerini yansıtan Buyaka referanslarını kendisinden alan bir tasarım olarak öne çıkıyor.
İstanbul’un Ümraniye ilçesinde konumlanan, karma kullanım projesi olan Buyaka,Durmuş Dilekci ve Emir Uras tarafından hayata geçiriliyor. Projenin peyzaj tasarımı ise DS Mimarlık, Deniz Aslan tarafından gerçekleştiriliyor. Arsa alanı, 43.700 m², toplam inşaat alanı ise 248.000 m² olan yapının proje aşaması 2007 ile 2008 yılları arasında inşaatı ise 2008 ile 2012 yılları arasında gerçekleştiriliyor. Bir yatırım projesi olan, Buyaka’nın alışveriş merkezi, konut, ofis, spor vb birimleri içinde bulunduran bir karma fonksiyonlu yapı olmasının doğrultusunda yapı, ideal bir lokasyonda, çevre yollarının kesişiminde konumlanıyor. Bir sanat müzesini andıracak şekilde algılanabilecek bir yaklaşımla tasarlanan Buyaka projesi konvansiyonel alışveriş merkezi anlayışının dışında heykelsi bir duruş sergiliyor. Alışveriş merkezlerinin genellikle içe dönük yapısından farklı olarak, Buyaka, dış dünyayla etkileşime açık, görsel olarak çekici bir yapı olarak tasarlanıyor. Yapının tasarım süreci, katları parçalama ve yığma gibi yenilikçi tekniklerle zenginleştiriliyor, bu da yapının hem iç hem de dış mekanlarına eşsiz bir karakter ve konsept bütünlüğü kazandırıyor. Projeye bir güç merkezioluşturma fikri ile başlanıyor. Bütünlük, form ve geometri üzerine kurgulanan projenin tasarımı, yapıda bulunması gereken yoğun ve farklıfonksiyonların,parçalanmasına ve dağılmasına dayanıyor. Tasarımdaki tektonik ifade ve güç ise bu kurgu sonucunda ortaya çıkıyor. Durmuş Dilekci tarafından yapının tasarımı, “büyük kutu fikrinin parçalanması, dağıtılması ve tekrar bir araya getirilmesi ile oluştu” şeklinde açıklanıyor.
Tasarımında, yapıyı kent ölçeğine uygun küçük parçalara ayırma, dinamik ve değişken yüzeyler yaratma, ışık ve yansımalarla oynama gibi unsurlar kullanılıyor. Proje, yatay ve dikey elemanlarla hem iç hem de dış mekanlarda sürekli bir dinamizm ve enerji sergileyerek, kullanıcılarına hem bütünün bir parçası hem de kendine özgü bir deneyim sunuyor. Tasarımda asimetrik formlar ve eğimli yüzeyler kullanılarak dinamik bir görünüm elde ediliyor.
Cephenin büyük, eğimli yüzeyler ile kaplanmış olması yapıya heykelsi bir nitelik kazandırıyor. Cephedeki geometrik detaylar ise yapının dış yüzeyine ilave bir görsel ilgi katıyor. Cephede kullanılan panellerin düzensiz yerleşimi, dinamizmi ve hareketi vurguluyor. Büyük cam yüzeyler ve metalik malzemelerle yapılan dış iskelet gibi yapısal unsurlar, tasarıma şeffaflık ve açıklık hissi katıyor. Bu öğeler, yapının iç ve dış mekanlar arasında kesintisiz bir geçiş sağlamasına yardımcı oluyor. Yapının dış mekanıyla uyumlu olan geniş açık alan ve meydan, ziyaretçilere davetkar bir karşılama alanı sunuyor ve sosyal etkileşimi arttırıyor. Başlangıçta yüksek katlı blokların sadece konut alanı olarak düşünüldüğü bu proje, daha sonra ofis, konut, spor alanları ve AVM'yi içerecek şekilde tasarlanıyor. Buyaka'nın tasarımında, parçalanmış yapı ve hızın algılanışı önemli bir rol oynuyor. Tasarımda az malzeme çeşidi kullanılması yapıya dinamik bir form kazandırıyor.
Buyaka Alışveriş Merkezi'nin tasarımı, dekonstrüktivist mimari yaklaşımı temel alarak geliştirilmiş bir dizi kavram ve fikri içeriyor. Tasarımın ana yaklaşımı, büyük ve masif yapıları daha küçük, algılanabilir parçalara bölmek üzerine kurulu oluyor. Bu yaklaşım hem yatay hem de dikey kütlelerin kullanıldığı projenin temelini oluşturuyor. Tasarımda "deri değişimi", "soyulma" ve "illüzyon" gibi temalar ön plana çıkıyor. Alışveriş merkezinin yatay bölümü, dinamik ve parçalanmış bir biçim gösterirken, dikey bölümde bu dinamizm, renk değişiklikleri ve soyulma ile devam ediyor.
Koyu renk ve cam kullanımı, doluluk ve şeffaflık arasında yumuşak geçişler sağlanarak, ışık ve yansımalarla birlikte bir illüzyon yaratılıyor. Böylece yapının algısını değiştiren bu yansımalar, yapının hafif ve hareketli hissedilmesine katkıda bulunuyor. Projede "hız"kavramı da önemli bir yer tutuyor. Otoyolların kesiştiği bir noktada bulunan Buyaka, dinamik ve akıcı formları ile hızı temsil ediyor. Otoyol kenarındaki hız döngüsünün projeye aktarılmasının doğrultusunda Buyaka yolda, araç içinde, seyir halindeyken daha iyi algılanabiliyor. Yapının yatay bölümünde yarı yansıtıcı malzemeler ve perfore ışıklar, dikey bölümünde ise gökyüzünüyansıtan camlar kullanılıyor. Cephe panelleri özel olarak kesilip tekrar birleştirilerek, yapıya asimetrik ve enerjik bir görünüm kazandırıyor. Son olarak, tasarımda "süreklilik" ve "güç alanı" kavramları da bulunuyor.
Yapının iç mekânı, dış tasarımın dinamizmini yansıtarak sürekliliği koruyor. Ayrıca Buyaka, hem bütünün bir parçası olma hem de kendi başına ayakta durabilme özellikleriyle, çevresine enerji yayıyor ve ondan besleniyor olması ile bir güç merkezi olarak da tanımlanıyor. Dekonstrüktivist mimarinin, formların ve strüktürün bozulması ile parçalanmasına odaklanan yaklaşımı doğrultusunda, Buyaka'nın tasarımında bu akımın etkilerinin varlığı gözlemlenebiliyor. Bu akımın karakteristik özelliklerinden biri olan tasarımda yapının bütünlüğünü oluşturan parçalardan bazılarının vurgulanıp, aktifleştirilerek geri kalanın bozulması, yüzeylerde yapılan illüzyon ile oyunlar, dış cephenin çarpıtılması, Buyaka’nın tasarımında da öne çıkıyor. Buyaka’nın tasarım yaklaşımı, karma kullanımlı bir yapı olarak biçimsel tasarım diliyle bir bütünlük duygusunu yansıtmaya çalışarak, iyi tasarımın tematik kalıplara ihtiyaç duymadığını vurguluyor.
Yaşadığımız çağda otantik olan önemini yitiriyor, sahte gerçeklik adeta bir norm haline geliyor ve teatral cepheler, işlev ve programla ilişkisi olmayan yapılara uygulanıyor. Malzemeler, maliyet etkinliği bahanesiyle diğer malzemeleri taklit ederek postmodern bir karmaşa potpurisi yaratıyor. Bu biçimsel karmaşa potpurisi, mimarlığın temel rolünü göz ardı ediyor ve mimarlık, köken ve otantik kavramların ayrıştığı zanaatkârların resimsel bir yarışına dönüşüyor. Kullanıcıları belirlenmemiş geliştiriciler için göz ardı edilmiş projeler tasarlamaya çalışmak, mimarlar için adeta büyük bir zorluk haline geliyor. Herhangi bir tema kullanılmadan projelendirilen Buyaka ise bu tartışma arasında mimarlık adına mimarlıktan söz eden bir yerde duruyor.
Referanslarını kendinden alıyor ve kendine özgü biçimsel bir diyalog yaratıyor. Buyaka, kendi çevresiyle etkileşim içinde olmakla birlikte, tasarımıyla tekil bir nesne olarak da öne çıkıyor. Kentsel dokuyu reddetmek yerine, kendi özgün karakteri ve görsel diliyle dikkat çekiyor ve kentsel bir nesne olarak etkili bir varlık gösteriyor. Buyaka'nın peyzajtasarımı, çeşitli bitki türlerini kullanarak derinlik, hareket ve denge duygusu yaratmaya odaklanıyor.
Otoyolun kenarındaki hız döngüsü alınıp projenin tasarımına yönlendiriliyor. Yapının özellikle alışveriş merkezi fonksiyonundaki uzun cephesi, insanın bir araç içinde daha iyi algılanabildiği bir perspektife sahip olması ile dikkat çekiyor. Yapının mimarlarından Durmuş Dilekci, Buyaka’nın inşa edildiği dönemde alışveriş merkezleri gibi fonksiyonların temalaşmaya, şemalaşmaya başladığından ve Buyaka’nın tasarımında ise tematik konusuna bir tavır geliştirebildiklerinden bahsediyor. Dilekci, Buyaka’nın tasarımının adeta bir müze yapısı gibi ele alındığını dile getiriyor. Yapının tasarımında iç mekân ile dış mekân arasında bir devamlılık olması dikkat çekiyor. Formun cephede görülen etkileri adeta bir tepki niteliğinde iç mekân tasarımında da görülüyor. Güçlü bir forma sahip Buyaka’nın materyal kullanımında sakinlik gözlemleniyor. Dinamik formlar tasarımda az malzeme ile ifade ediliyor.