Şehir merkezinde cephesiyle öne çıkan yapı: The Victoria Gate Arcade

18. yüzyıldan beri kumaş ticaretiyle tanınan şehir, günümüzde de kuzeyin önde gelen şehirlerinden biri olarak kabul ediliyor. Hammerson'ın projenin başından beri olan talebi; tasarımın sıradan bir alışveriş merkezi değil, Leeds'in meşhur olduğu mevcut Viktorya dönemi pasajlarının 21. yüzyıla uyarlanması yönünde oluyor.

Binalar, hem birbirleriyle hem de Leeds'in yerel mimarisiyle uyum içinde olup, kendine özgü kimliklere sahip üç farklı birim olarak göze çarpıyor. Yeni John Lewis mağazası, planın ana unsurunu oluşturuyor. Şehrin ana kentsel ekseni olan Headrow'un uzantısına konumlandırılan mağaza, şehir merkezine belirgin bir giriş noktası sunuyor.

Bina çevresinde tekrarlanan diyagonal ızgara, düzenleyici bir unsur oluşturuyor. Izgaradaki elmas şekilleri, mağazanın iç düzenine ve çevresine uyum sağlayan dolgu panelleri içeriyor ve binaya hem şeffaflık hem de süsleme kazandırıyor.

Kamusal alanların genel düzenlemesi, ayrıntılı bir tutarlılık gösteriyor ve tasarım ekibinin temel amacını doğruluyor. Bu ihtişamlı yapı; yün ticaretinin erken tarihine çağdaş geometrik desenler aracılığıyla atıfta bulunarak, John Lewis'in 'Dokuma' cephesi temasını 19. yüzyıl pasajlarıyla ilgili bir dizi anlatıyla harmanlıyor. Cephe düzeni, Leeds'in tekstil geçmişi ve John Lewis'ten esinlenerek, dokunmuş kumaşı andıran katmanlı bir pişmiş toprak yüzey olarak tasarlanıyor. Tuğla işçiliğinin üç boyutlu dokusu ve kıvrımları dış cephenin oluşturulmasında önemli bir etken oluyor. Paneller yedi, dokuz, on bir veya on üç tuğla genişliğinde tasarlanarak, yükseklikleri cephe boyunca değişkenlik gösteriyor.

Eğimli alüminyum cephe materyali, diyagonal bir ızgara deseni oluşturuyor.