OSMANLI’DA BİR YAZLIK SARAY; BEYLERBEYİ SARAYI
Beylerbeyi Sarayı, İstanbul boğazına nazır muntazam bahçe düzenlemesi içerisinde yer alıyor. İşçiliğin titizlikle yürütüldüğü sarayda Neo-Barok etkilerini görüyoruz. İç mekanında yer alan zengin tavan süslemelerinin yanı sıra, saray için özel olarak tasarlanmış eşyalar da göz alıyor.
Beylerbeyi Sarayı, İstanbul Anadolu yakasında Üsküdar ilçesinin boğaza nazır bir manzarada konumlandırılıyor. Beylerbeyi Sarayı’ndan önce burada II. Mahmud’un 1829-32 yıllarında yaptırdığı kagir ve ahşap malzemeden oluşan bir saray bulunuyordu. Fakat 1851 tarihinde çıkan yangından sonra saray kullanılmaz haldeydi.
Sultan Abdülaziz, 1861 yılında tahta çıkmasının ardından Mısır ve Avrupa’yı ziyaret ediyor. Doğu ve batının yapılarını inceleyip etkilenerek döndüğünde pek çok inşa faaliyeti uyguluyor. Sultan Abdülaziz tarafından 1863-65 yıllarında Beylerbeyi Sarayı yaptırılıyor. Ana saray yapısı başta olmak üzere ek binalarıyla birlikte yazlık saray olarak inşa ediliyor. Aynı zamanda bu saray önemli devlet misafirlerini konuk etmek amacıyla da kullanılıyor. Beylerbeyi Sarayı kapsamında; Deniz köşkleri, Mermer Köşk, Sarı Köşk, Tünel ve atlar için Ahır Köşkü bulunuyor. Sarayın inşası için dönemin ünlü mimarı olan Sarkis Balyan görevlendiriliyor.
Beylerbeyi Sarayı, güney-kuzey yönde dikdörtgen bir hacim halinde uzanıyor. Bodrum kat, zemin ve birinci kat olmak üzere toplamda üç katlı olarak planlanıyor. Sarayın güneyi padişahın çalışması için odaların ve ziyaretçilerini kabul ettiği dairelerin yanı sıra padişaha özel odaların yer aldığı Mabeyn-i Hümayun, bir diğer adıyla selamlık bulunuyor. Sarayın kuzey bölümünde ise padişah ve ailesinin yanı sıra bazı hizmetlilerin odalarının bulunduğu Harem-i Hümayun yer alıyor. Bu iki bölümü birleştiren eyvanlı sofalı Hünkar dairesi bulunuyor. Sarayda toplamda yirmi dört oda, altı salon ve tuvaletler yer alıyor. Sarayın birinci kat planı hemen hemen zemin katın tekrarı gibidir. Ayrıca Beylerbeyi Sarayı, plan düzenlemesinin temelinin eyvan ve sofa çevresinde gelişmesinden ötürü geleneksel Türk evi kurgusuna benzetiliyor.
Saray; taş, mermer, tuğla ve ahşap olmak üzere çeşitli malzemelerle inşa ediliyor. Sarayın cephesi dışa taşkın süslemeleriyle dikkat çekiyor. Simetrik bir düzenlemeye sahip olan cephelerde katları birbirinden ayıran kademeli silmeler bulunuyor. Dikey dikdörtgen ve yarım daire kemerli pencerelerin çevresinde pilasterler ve sütunlar görülüyor. Pencere kemerlerinin üzerinde de barok çiçek motifli madalyonlarla hareketlilik sağlanıyor. Cephelerde en çok ilgi çeken yer ise dışa çıkıntı yapmış oval yivli yüzeyli sütunlar, çift ve tek olarak kullanılıyor. Aynı zamanda bu sütunların başlığında korint sütun başlıkları tercih ediliyor. Oldukça hareketli, dışa çıkıntı yapan süslemeleri bulunan sarayın cephelerinde batı etkili Neoklasik ve Barok akımından izler fark ediliyor.
Beylerbeyi Sarayı’nın çok kenarlı merdivenlerinden iç mekana giriliyor. İç mekanda çok yoğun doğu etkili Oryantalist etkili süslemeler bulunuyor. Sarayın tavanları da neredeyse boş yer kalmayacak biçimde kalemişi süslemeleriyle kaplanıyor. Saray ressamlığı görevi Masson Bey’e, yazı süslemeleri ise Hattat Abdülfettah Efendi’ye aittir. Sarayın tavan ve duvarlarında yağlı boyayla yapılan pek çok deniz, donanma ve gemilerin olduğu manzara resimlerini ise Sultan Abdülaziz’in deniz tutkusundan ötürü istediği biliniyor.
Birbirinden farklı eşyalar Beylerbeyi Sarayı için özel olarak yapılıyor veya yurt dışından getiriliyordu. Örneğin sarayın yer döşemeleri Mısır’dan gelen hasırla kaplanıyor, kumaşlar Hereke halı ve kumaş fabrikasında özel olarak hazırlanıyor. Fransız kristali saray avizeleri, Çin, Japonya, Fransa, Almanya ve Türk porseleni vazolar odalardaki bazı dekorlardır. Bu bakımdan Sultan Abdülaziz’in bu saray için çok özendiği ve harcamalardan kaçınmadığı düşünülüyor.
Sarayda bulunan meşhur havuzlu salon ve iki yönden açılan eyvanların arasında çok sayıda sütun bulunuyor. Sütunların ortasında kıvrımlı oval mermerden yapılmış oldukça büyük bir havuz yer alıyor. Havuzun ortasında yunus figürlü fıskiye görülüyor. Havuzlu salonun üzeri düz ahşapla örtülü olup neredeyse boş yer kalmayacak şekilde doldurularak oldukça abartılı süslemelere yer veriliyor. Panolarla bölünen tavanda geometrik süslemeler, kıvrım dallı stilize çiçek süslemeleri ve gemili donanma tasvirleri işleniyor.
Sultan Abdülaziz’in büyük bir incelikle yaptırdığı bu sarayda çok uzun süre kalmadığı ve genellikle yabancı misafirlerini ağırlandığını öğreniyoruz. Ayrıca Sultan II. Abdülhamid yaşamının son altı yılını Beylerbeyi’nde geçirerek bu sarayda da vefat etmiştir.
Batılılaşma etkisiyle beraber özenli bahçe düzenlemeleri de Osmanlı’da görülmeye başlanıyor. Özellikle Beylerbeyi Sarayı’nda bahçedeki peyzaj düzeni ve çeşitli pek çok bitki türü, kat kat set bahçeleri ve çok sayıda havuzuyla yazlık bir saraya yakışır biçimde küçük bir cenneti anımsatıyor. Aynı zamanda kendi heykelini yaptıran tek padişah olarak bilinen Sultan Abdülaziz sanata oldukça ilgiliydi. Sarayın bahçesinde de çok sayıda hayvan heykelleri görmek mümkün. Tarihe tanıklık etmiş mükemmel boğaz manzaralı Beylerbeyi Sarayı’na kesinlikle yolunuzu düşürmelisiniz. Sarayın bahçesini gezdikten sonra rıhtımda boğazı seyredip, sarayın büyük özenle düzenlenmiş içini görmenizi tavsiye ederim. Ayrıca sarayın içerisinde fotoğraf çekiminin yasak olduğunu hatırlatmak isterim.