Ödüllü tasarım: Nanning Garden Expo Park'taki Taş Ocağı Bahçeleri

ŞAZİYE LOFCALI
Abone Ol

2018 Çin Uluslararası Expo Fuarı, şehrin engebeli eteklerinde bir nehir boyunca konumlanan Nanning'de düzenlendi. Alanın güneydoğu kesiminde bir dizi taş ocağı bulunuyor. Çeşitli ölçek ve özelliklere sahip 7 bitişik taş ocağı, bahçe fuarında sergilenen farklı özelliklerdeki bahçelere dönüştürülüyor. Proje, 2020 yılında ASLA (Amerikan Peyzaj Mimarları Derneği) Profesyoneller Kategorisinde ‘Onur Ödülü’ne layık görülüyor.

Proje alanı yaklaşık 33 hektarlık bir bölgeyi kapsıyor. Sahada bulunan bazı taş ocaklarında madencilik faaliyetleri yaklaşık birkaç sene önce son buluyor. Ancak taş ocaklarından ikisi, şehir fuarı gerçekleştirilene kadar çalışmaya devam ediyor. Madenlerin işletildiği dönemde gerçekleştirilen kontrollü patlamalar sonucunda yüzeyler parçalanıyor ve süreç içerisinde çukur bir tabana sahip, engebeli bir topografya meydana geliyor. Alan içerisinde; harap durumdaki tepeler, uçurumlar, dipsiz göletler, toprak ve çakıl yığınları, paslı taş ocağı ekipmanları gibi öğeler bulunuyor.

Proje alanında farklı karakterlere sahip bölgeler yer alıyor.

Tasarıma başlamadan önce tasarım ekibi proje alanındaki zorlukların tespit edilmesine karar veriyor. İncelemeler sonucunda projeye dair 4 temel sorun tespit ediliyor. Mevcut haritalama sistemlerine ait görüntüler incelendiğinde; taş ocaklarının tasarımı zorlayacak derecede karmaşık yer şekillerini içerisinde barındırdığı belirleniyor. Eldeki görsellerin tasarım sürecinde yetersiz kalacağı ve bir takım başka sorunlara yol açacağı öngörülüyor. Ayrıca, taş ocaklarında bulunan göllerdeki su seviyelerinin değişkenlik gösterdiği ve mevcut hidrolojik verilerin yetersiz olduğu tespit ediliyor. Taş ocaklarının jeolojik koşulları sebebiyle çökme ve kayma tehlikesi gibi büyük güvenlik tehlikelerinin oluşabileceği kayıt altına alınıyor. Son olarak, taş ocaklarının ekolojik ortama ciddi şekilde zarar verdiği ve bitki örtüsünün restorasyonun dikkatli bir şekilde yapılması gerektiği tespit ediliyor.

Proje alanında 7 adet taş ocağı bulunuyor.

Proje ekibi; belirlenen zorluklara göre tasarım stratejilerini belirliyor. Peyzaj mimarları, insansız hava uçaklarının bölgeyi havadan taraması sayesinde tüm taş ocaklarının üç boyutlu ve oldukça detaylı dijital modellerini elde ediyor. Yeni görüntüleme sistemleri sayesinde tasarım, topografya ile sağlam ve problemsiz bir ilişki kuruyor. Proje için gerekli hidrolojik verileri sağlamak amacıyla, on beş günde bir taş ocaklarının su seviyeleri resmi bir kurum tarafından ölçülüyor ve kayıt altına alınıyor. Tasarım sürecinde öncelikli olarak güvenlik koşulları göz önünde bulunduruluyor. Projedeki tesisler, yollar, patikalar ve pavyonlar bu esasa göre araziye yerleştiriliyor. Tehlikeli bölgelerden bilinçli olarak kaçınılıyor. Diğer bir yandan da tasarımcılar aldıkları kararlar ile taş ocağı manzarasını vurgulamaya çalışıyor. Uçurumlardan kayan kayaların düşmelerini önlemek amacıyla sıkı güvenlik önlemleri alınıyor.

Proje için yetersiz kalan veriler süreç içerisinde tamamlanıyor.

Peyzaj mimarları tarafından bitki örtüsünün yenilenme sürecine yönelik farklı hedefler belirleniyor. Habitat restorasyonu için gerekli koşulları oluşturmak amacıyla proje alanında kullanılması için çok çeşitli yerli bitki türleri seçiliyor. Değişen ihtiyaçlara yönelik, farklı toprak kalınlıklarına sahip ekim alanları oluşturuluyor. Görünüş olarak benzer olmakla birlikte; taş ocakları ölçek, mekan yapısı gibi özellikler açısından birbirinden büyük farklılıklar gösteriyor. Tasarımcılar, her bir taş ocağının kendine özgü niteliklerini göz önünde bulunduran çeşitli müdahale ve bitki örtüsü restorasyon yöntemlerini benimsiyor. Ayrıca ekip, alanda bulunan mevcut ögelerin kullanılmasına özellikle dikkat ediyor. Uçurumlar, parçalanmış kayalar, dipsiz havuzlar, yığılmış toprak, cüruf taşları ve paslı taş ocağı makinelerinin tümü, tasarıma entegre edilecek peyzaj kaynakları olarak kabul ediliyor. Alınan kararlar doğrultusunda, alan planlaması ve bitki örtüsü restorasyonu prensipleri şekilleniyor.

Sahadaki taşlar, çakıllar ve maden makineleri makul ölçüde korunuyor.

1 Nolu Taş Ocağında; Çin'in geleneksel peyzaj estetiği somutlaştırılmaya çalışılıyor. Taş ocağı yaklaşık 1,3 hektarlık bir alan içerisinde yer alıyor. Bu bölgede, kayaların içerisindeki duvarlarla çevrili sessiz bir gölet oluşturuluyor. Yapısal formunu yerel mimariden ilham alan ahşap pavyon, göletin kenarındaki güvenli bir boşluğa yerleştiriliyor. Alan; ziyaretçilere yeşil gölet, onu çevreleyen uçurum ve şelale panoraması sunuyor. Göletin değişkenlik gösteren su seviyesine uyum sağlaması amacıyla ahşap pavyonun zemini yüzer zemin olarak tasarlanıyor. Kıyı hattı, farklı yüksekliklere sahip dört platformu birbirine bağlayarak kullanıcılara çok yönlü bakış açıları sunuyor.

Ahşap pavyon ziyaretçilere karşıdaki uçuruma ve şelaleye doğru bir manzara sunuyor.

2 Nolu Taş Ocağı, dört bir yanı sarp kayalıklarla çevrili bir alanda yer alıyor. Taş ocağı sadece 0,4 hektarlık bir alanı kaplıyor. Nispeten tabanı daha düz olan bu taş ocağının yüzeyinde sürekli olarak su birikiyor. Bu sebeple, alan su bahçesi olarak tasarlanıyor. Zigzag ve çelik ızgaralı yürüyüş yolu, ekim bölgesi boyunca kıvrılarak devam ediyor. Bu yol uçurumun tepesini çukurun dibindeki platforma bağlıyor. Uçurumun üzerindeki yola uzanan platforma birkaç kat merdiven çıkılarak erişiliyor. En yüksek rakımlı bölgede, ziyaretçilerin uçurumun ve su bahçesinin manzarasını izleyebilecekleri ahşap bir görüntüleme platformu bulunuyor. Zemin kotundan yüksekte yer alan bu platform, izleme fonksiyonun yanı sıra kullanıcılara güvenli bir yürüyüş yolu sağlıyor.

2 Nolu Taş Ocağı, su bahçesine dönüştürülüyor.

3 Nolu Taş Ocağı, üç tarafı uçurumla çevrili bir kaya bahçesi olarak tasarlanıyor. Taş ocağı 0,4 hektarlık bir alanı kaplıyor. Sahada bulunan toprak ve çakıl, bahçenin yüzeyini saran ekim toprağı ile birlikte temel olarak kullanılıyor. Orta büyüklükte bir teras bahçesiyle beraber, ana yola yakın bir yerde çöl bitkisi manzarası tasarlanıyor. Merkezdeki hafif eğimli alanda kuru bir habitatta yetişen bitkiler ile bahçe oluşturuluyor. Güneydeki içbükey bölümde ise gölete akan su ile nemi seven kaya bitkileri yer alıyor. İçbükey alanın kenarına, misafirlerin bahçe manzarasını izleyebilecekleri, farklı kotlarda yer alan iki platform inşa ediliyor. Alan içerisinde kurak ve sulak habitatlarda yetişen, 140’a yakın yerli bitki türü yer alıyor.

3 Nolu Taş Ocağı’nın zemininde yağmur suyu toplanabiliyor.

Proje ekibi, 4 Nolu Taş Ocağı’nda yeşil ve berrak suyu olan, etrafı kayalıklarla çevrili büyük bir gölet oluşturuyor. İzleme platformları, ocağın hem kuzey tarafında hem de güney tarafında yer alıyor. Kuzey platformu, su yüzeyinin 40 metre üzerinde bulunuyor. Koridor şeklindeki korten çelik platform üzerinde misafirlerin sarp kayalıkları izleyebilecekleri çok sayıda pencere yer alıyor. Koridorun güney ucu, ziyaretçilere zeminde yer alan göleti izleyebilecekleri farklı bir deneyim alanı sunuyor. Taş ocağının güney tarafında ise kayaların arasındaki bir boşlukta kama şeklinde bir platform bulunuyor. Platform, suların üzerinde asılı duran ve kavisli bir şekle sahip köprü ile kıyıdaki alt platforma bağlanıyor. Tasarımcılar bir teraslama işlemi sayesinde, taş ocağının etrafındaki bitki örtüsünün yanı sıra kayalıkların dikey yayılımını vurgulamayı başarıyor.

Korten koridora farklı kotlardan merdivenlerle erişim sağlanıyor.

Harap bir uçurumla çevrili yedi taş ocağının en büyüğü olan 5 Nolu Taş Ocağı’nın tabanında teraslı kayalar yer alıyor. Sürekli yükselen su seviyesi nedeniyle taş ocağı göle dönüştürülüyor. Nispeten sığ derinliğe sahip iki alan toprakla örtülüyor. Selvi ve Çin selvisi gibi ağaçlar dikilerek burada bir su ormanı oluşturuluyor. Suyun üzerindeki farklı yükseklikte yer alan köprüler ve yürüyüş yolları ormanın içinden geçerek tepedeki görüş platformuyla bir bağlantı kuruyor. 3,7 hektarlık taş ocağı içerisindeki göl üzerinden geçen köprü, ziyaretçileri taş ocağına yönlendiriyor. Köprünün karşısında şelaleyi de gören manzara noktası bulunuyor. Ziyaretçiler, farklı yükseklikteki köprüler ve yürüyüş yolları ile gölün üzerinden ve ormanın içinden geçerek gölete yönlendiriliyor.

Göl üzerinde kavisli korten bir köprü yer alıyor.

Patika yol farklı karakterlere sahip mekanları birbirine bağlıyor.

6 Nolu Taş Ocağı, yerinde bırakılan kum üretim makineleri kullanılarak post endüstriyel atmosfere sahip bir bahçeye dönüştürülüyor. Uçurumun güney kısmı boyunca, otlardan ağaçlara kadar çeşitli bitkilerin ihtiyaçlarını karşılayan çeşitli toprak kalınlıklarına sahip çok sayıda teras yer alıyor. Kalan ekipmanların çoğuna, paslı makinelerle tezat oluşturacak şekilde yeşil bitkiler yerleştiriliyor. Yollar, farklı yükseklikteki teraslar arasından ve kimi yerde konveyör bandının altından geçiyor. Platform boyunca uzanan ahşap banklar, dinlenmek ve rahatlamak için kullanıcılara konforlu mekanlar sağlıyor. 0,9 hektarlık bir alana sahip olan bu taş ocağı içerisinde 80 çeşide yakın yerel bitki türü bulunuyor.

Seçilen peyzaj öğeleri ile tezat bir mekan meydana getiriliyor.

7 Nolu Ocak, bir tepenin iki yanına yerleştirilmiş iki küçük taş ocağı çukurundan meydana geliyor. Yıllar önce terk edilmiş bu alanda, yerli bitkiler kayalardaki çatlakların içerisinde yetişmeye başlıyor. Sadece birkaç müdahale ile iki çukur arasındaki yamacı çevreleyen, halka şeklinde bir yürüyüş yolu inşa ediliyor. Ayrıca batı tarafta yer alan çukurun kenarına küçük bir platform tasarlanıyor. Ziyaretçileri taş ocaklarının restorasyonunda doğanın gücünü gösteren bir manzara karşılıyor. Hem yürüme yolu hem de platform, sahadaki doğal bitki örtüsünü koruyan, ışığı ve suyu ileten ızgara şeklindeki çelik malzemeden yapılıyor.

Yıllarca terk edilmiş olan taş ocağında minimum sayıda müdahale gerçekleştiriliyor.

Mevcut bir su kemeri saha boyunca yer alıyor. Suyu yakında bulunan bir kaynaktan, çevredeki köylere ve çiftliklere taşıma görevini üstleniyor. Alanın tarım tarihinin bir tanığı olan su kemeri, yıllar boyunca korunarak günümüze ulaşıyor. Bölgenin sulama suyu temini için inşa edilen kemer günümüzde de orjinal işlevini korumaya devam ediyor. Su kemerinin üzerinde, bitişiğinde bulunan taş ocağı bahçelerine giden ve patikalara bağlanan bir yaya köprüsü yer alıyor. Bu durum proje alanı içerisinde üç boyutlu bir tur sistemi oluşturuyor. Alan içerisine ahşap bir pavyon inşa ediliyor. 600m2'lik bu pavyon misafirlere; satış, dinlenme, servis otobüsü bileti vb. gibi çeşitli turistik hizmetler sunuyor. Ayrıca mekan içerisinde taş ocağı bahçelerinin tarihini ve eko-restorasyon süreçlerinin ve yöntemlerinin anlatıldığı alanlar yer alıyor.

Müdahale öncesi ve sonrası fotoğraflar.

Proje; Çin asıllı bir tasarım firması olan Atelier DYJG tarafından 2016 yılında tasarlanıyor. Mimarlık ofisi, Beijing Orman Üniversitesi ile süreci beraber yürüterek tasarımı geliştiriyor. Proje 2018 yılında tamamlanıyor. Tasarım; 2019 yılında BALI Uluslararası Peyzaj Ödülünü, yine 2019 yılında CHSLA Planlama ve Tasarım Birincilik Ödülünü, 2020 yılında ise ASLA Profesyoneller Kategorisinde Onur Ödülünü kazanıyor.

Vaziyet Planı.

Tasarımcılar, özgün yer biçimi ve peyzaj özelliklerine uygun tasarımla, atıl durumdaki 7 taş ocağı bir dizi bahçeye dönüşüyor. Bu ocakların çeşitli ölçek, mekan yapısı ve özelliklerine göre farklı restorasyon yöntemleri ve müdahale yaklaşımları benimseniyor. Proje peyzaj sanatının çeşitli boyutlarının yanı sıra, gelecek vaat eden olasılıkları ve tocağı eko-restorasyonunun çeşitlendirilmiş yöntemlerini halka sergiliyor. Farklı ölçek ve koşullara sahip yedi taş ocağının her biri, farklı potansiyelleri içerisinde barındırıyor. Peyzaj içine oyulmuş bu boşluklar, uçurumun tepesinden su bahçesine kadar farklı fırsatlar sunuyor.

Ziyaretçiler alan içerisinde değişen zemin üzerinde yükselerek farklı deneyimler yaşıyor. Sonuç olarak, taş ocağı bahçeleri sadece alanın benzersiz tarihini ve özelliklerini korumakla kalmıyor aynı zamanda bahçecilik ve peyzaj sanatı temasını da içeriyor. Bu durum ziyaretçiler için zengin bir duyusal deneyim oluşturuyor. Terk edilmiş bir maden sahasını canlandırmak için ilham verici yollar sunuyor. Proje kentsel ekolojik restorasyonun gösterilmesi ve sürdürülebilirlik uygulamaları için bir referans tasarım olarak gösteriliyor.

Alan içerisinden bir görsel.

Tasarım ekibi proje alanında kullanılan bitkileri özenle seçiyor. Peyzaj mimarları projede en çok kullandıkları bitki türlerini şu şekilde listeliyor: ‘Ceiba insignis’ (İpek İpi Ağacı), ‘Araucaria cunninghamii’ (Çember Çamı), ‘Glyptostrobus pensilis’ (Çin Bataklık Selvisi’), ‘Podocarpus brevifolius’, ‘Melaleuca leucadendron’ (Çay Ağacı), ‘Acacia podalyriifolia’ (Akasya), ‘Dracaena angustifolia’, ‘Cuphea hyssopifolia’ (Cennet Çiçeği) ‘Ixora williamsii’, ‘Catharanthus roseus’ (Pervane Çiçeği), ‘Schefflera microphylla’ (Şeflera Bitkisi), ‘Bougainvillea spectabilis’(Begonvil), ‘Ruellia brittoniana’(Meksika Petunyası), ‘Hibiscus rose-sinensis’ (Hibiskus), ‘Calathea roseo-picta’ , ‘Bryophyllum delagoense’, ‘Lantana montevidensis’(bir tür yer örtücü), ‘Wedelia chinensis’ , ‘Tibouchina seecandra’, ‘Thalia geniculata’ (Ateş Bayrağı)

Projenin videosu için:

Proje

Nanning Garden Expo Park'taki Taş Ocağı Bahçeleri

Tasarım ofisi

Atelier DYJG

Tasarı ekibi

Li Liang, Zhang Shiyang, Liu Tong, Li Yang, Zhang Mingran, Zheng Xiaodong, Hua Rui, Han Yu, Xu Lu, Jin Jiaxin, Zhao Zhenzhen, Wang Xuan, Chang Hong, Du Hongjuan, Cui Qingwei, Zhang Xuewei, Wang Yue, Li Heng, Wang Xiyue, Tan Li, Zhang Yusheng, Man Yuan, Li Wen

Proje yöneticisi

Wang Xiangrong Lin Qing

Yıl

2018

Alan

35 hektar

Yer

Nanning, Çin

Fotoğraf

Sun Guodong, Li Chan, Zhou Shifan, Lin Qing, Wang Ziqing