Müzeden romana uzanan bir yolculuk: Masumiyet Müzesi
Masumiyet Müzesi, Orhan Pamuk’un hem yaptığı bir müze hem de yazdığı bir roman olma özelliğini taşıyor. 1990’lardan itibaren romanı ve müzeyi baştan beri birlikte düşünen Pamuk, 2008’de Masumiyet Müzesi romanını yayınlamasının ardından 2012’de müzeyi açıyor.
Beyoğlu’nda bulunan Masumiyet Müzesi, İstanbul’un ilk şehir müzesi unvanına sahip.
Masumiyet Müzesi romanı, başkahramanlar olan Füsun ve Kemal’in aşk hikâyelerini anlatıyor. Müzede ise romanda anlatılan kahramanların kullandığı, giydiği, işittiği, gördüğü, biriktirdiği, hayal ettiği şeyler, romanda bahsedilen sıraları ile kutu ve vitrinlerde sergileniyor. Müze, kitapta olduğu gibi bölümlere ayrılıyor; müzede kitabın bölümlerine karşılık olan sergileme alanları bulunuyor.
Sergilenen eşyalar, roman kahramanlarından ve anılarından izler taşıyor. Objeler, fotoğraflar, ışıklar ve ses enstelasyonları ile güçlü bir nostalji atmosferi oluşturuluyor. Bu sayede ziyaretçiler, romanda geçen 20.yy sonlarındaki İstanbul’a da şahit oluyorlar.
Kitabı okumadan da müzeyi keyifle gezmek mümkün ancak romanı okuyan biri, müzeyi gezdiğinde hem anlamsal bir bütünlük kurabilir hem de romanda gözden kaçan noktaların farkına varabilir.
Orhan Pamuk, birçok yeri dolaştıktan sonra müze yeri için Beyoğlu, Çukurcuma’da bulunan Eski Brukner Apartma’nında karar kıldı. Binanın restorasyonunu ve müzenin iç mekan tasarımını Türk mimarlar İhsan Bilgin, Cem Yücel ve Alman mimar Gregor Sunder-Plassmann üstlendi.
Orhan Pamuk, müzenin açılmasının ardından oluşum sürecini adım adım anlattığı, müzenin katoloğu niteliğindeki “Şeylerin Masumiyeti” kitabını yayımladı.
“Bir müze yapacağım, kataloğu da roman olacak.
Kitabın 574. sayfasında müzenin haritası; 537. sayfasında ise müze giriş bileti bulunuyor.
Plan kurgusunun yalın oluşturulması ve servis alanlarının sağır cepheye yaslanması ile kullanım alanı ferahlatılmış. Sergi alanı için önemli olan ışığın 3 cepheden alınması, alana avantaj sağlamış ve bir karakter kazandırmış.
Masumiyet Müzesi; 2012 yılında, dünya çapında en yenilikçi ve öncü tasarımların yer aldığı Yılın Tasarım’ı Ödülleri’ne aday olarak seçildi. (Sonucunda ise maalesef kupayı Londra Olimpiyat Meşalesi’ne kaptırdı.)
Normal şartlarda pazartesi hariç her gün ziyarete açık olan müze pandemi dolayısıyla bir süreliğine ziyaretçi kabul edemediğini duyurdu.