ModernTürkiye’nin Kamu Konutları: Seyfi Arkan İmzalı Üç Köşk
Seyfi Arkan, döneminmimarlık alanında güçlü isimlerinden Vedat Tek’intedrisatından geçmiş olsa da yapılarında Berlin’depekiştirdiği mimarlık eğitiminin izlerinin daha baskın olduğusöylenebilir. Özellikle cumhuriyetin erken dönem yapı envanterinekattığı kamusal yapılarda Hans Poelzig’den öğrendiği bumodernist tutum kendini keskin bir biçimde belli etmektedir.Atatürk’ün İstanbul’da bulunduğu günlerde vakit geçirmektenoldukça keyif aldığını belirttiği Florya Deniz Köşkü,Gazi’nin kız kardeşi için Ankara’da inşa edilen MakbuleAtadan Köşkü ve Dışişleri’nin yurtdışından gelenmisafirlerinin konaklaması için inşa edilen Hariciye Köşkü gibiyapılar, Seyfi Arkan imzası taşıyan her detayında çizgi çizgimodernlik barındırarak tam anlamıyla birer cumhuriyet yapısıolarak karşımıza çıkmaktadırlar.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu yıllarda yürütülen politikaların gözle görülür şekilde gündelik hayata yansıyanlarından başlıcaları konut politikası ve kentleşme çalışmalarını kapsayan politikalardır.Dolayısıyla zamanla erken dönem cumhuriyet iktidarlarının desteklediği, beğendiği, teşvik ettiği ve ‘’ideal’’ toplum ile özdeşleştirdiği bir konut mimarisi gelişmiştir.
Gerek başkent Ankara’da gerek Anadolu’nun farklı noktalarında devlet eliyle desteklenen ve teşvik edilen yeni konutlara bakıldığında dönem yönetiminin kentte nasıl bir konut dokusu görmeyi hedeflediği daha net bir biçimde anlaşılmaktadır. Ankara’da bulunan İsmail Hakkı Bey Evi, Özkanlar Evi ve Kutlu Pansiyon Evi gibi sivil mimari örnekleri, hedeflenen kentsel dokuya katkı yapacağı düşünülerek inşası devlet tarafından desteklenen yapılardan bazılarıdır. Bu devlet destekli kentleşme çalışmaları, sadece bir mimari tarzı değil dönemin modernist mimarlarının da ön plana çıkmasında etkili olmuştur. Modern cumhuriyetin elçi mimarlarından olan Seyfi Arkan, Genel Sekreterlik ve Başbakanlık binaları gibi birçok kamu binasının mimari projelerinden sorumlu kişi konumunda bulunmuştur. Birçok kamu yapısında imzası bulunan Arkan, Zonguldak ve Kozlu gibi cumhuriyetin kalkındırdığı bölgelerde toplu konut projeleri tasarlamış ve birçok kent için yerleşim planı çizerek cumhuriyetin Anadolu coğrafyasını imar ettiği dönemlerde oldukça etkin görevler almıştır. 1935 yılında Atatürk’ün eski başkentte geçireceği günlerde konaklaması için tasarlanan Florya Deniz Köşkü bir mimari yarışmaya açılmış ve Seyfi Arkan tasarımı ile yarışmanın galibi olmuştur. Daha sonra Atatürk’ün dahli olan birçok binanın tasarımında imzası olan Arkan ‘’Atatürk’ün Mimarı’’ olarak da anılmıştır. Arkan’ın eserlerinin birçoğu kamu yapıları olmaları münasebetiyle günümüze kadar ulaşmıştır. Bu yapılar dönemlerine ait mimariyi konu alan tartışmalarda temel özne olmaya devam etmektedirler.
İstanbul’un Avrupa yakasında bulunan Florya bölgesi, Osmanlı Devleti yıllarında kullanılmayan bir av bölgesi konumundadır. Bu nedenle doğasını korumayı başaran Florya, havası, denizi ve yeşil görüntüsüyle dikkat çekmektedir. Atatürk’ün sağlığını kaybetmeye başladığı yıllarda İstanbul’da kaldığı günlerde konaklayabileceği, kentin merkezi semtlerine nazaran daha izole ve doğa içinde bir konut inşa etme fikri ortaya çıkmıştır. Atatürk’ün doktorlarından Neşet Ömer Bey’in de onayıyla bu konutun yeri için Florya uygun görülmüş ve açılan yarışmanın galibi olan proje 43 günde büyük uğraşlarla inşa edilerek 14 Ağustos 1935 tarihinde hizmete açılmıştır.Gazi’nin halkla belli bir oranda iç içe olmak istiyor oluşu ve kürek sporuna olan ilgisi de köşkün yeri ve tasarımı konusunda Arkan’a yol göstermiş; mimari proje bu taleplerin ışığında çizilmiştir. Atatürk’ün manevi kızı Ülkü ile birlikte sık sık konakladığı köşk, aynı zamanda Gazi için ofis ve toplantı alanları da içermektedir.
Arkan imzası taşıyan çoğu yapıda olduğu gibi Florya Deniz Köşkü, dik açıların ve net hacimlerin hakim olduğu bir mimari ile inşa edilmiştir. Planda üç ana dikdörtgen formdan oluşan yapının bu üç kolundan ilkinde Atatürk’e ait odalar ve ofisler; ikincisinde personel odaları ve banyolar; üçüncü kolda ise misafir odaları yer almaktadır. Hem iç dekorasyonunda kullanılan elemanlarla hem de genel mimarisiyle yalın bir tasarıma sahip olan bina, dönemin kamu yapılarında ulaşılmak istenen ‘’resmi’’ hedefleri oldukça başarılı bir biçimde yansıtmaktadır.Atatürk tarafından son kez 28 Mayıs 1938 tarihinde kullanılan köşk, Ulu Önder’in hastalanması ve vefatını takip eden dönemlerde bir süre kapalı kalmıştır. Sonraki dönemlerde tekrar aynı işlevle Cumhurbaşkanlığı yazlık konutu olarak kullanıma açılan Florya Deniz Köşkü, 1993 yılında kapsamlı bir restorasyon ve güçlendirme çalışması geçirerek müzeye dönüştürülmüştür.
Seyfi Arkan’ın döneme ve halihazırda güncel mimarlık tartışmalarına damga vuran tasarımlarından bir diğeri de devlet konukevi olarak tasarlanan Hariciye Köşkü yapısıdır. Öyle ki döneme dair kayda değer birçok araştırmaya imza atan Afife Batur, erken dönem cumhuriyet mimarlığı söylemini Hariciye Köşkü ile başlatmakta, yapıya bir mihenk taşı gözüyle bakmaktadır. Ayrıca işlevi itibariyle ideolojik bir görev atfedilen yapının, ülkeye gelecek olan yabancı konuklara yeni kurulan ülkenin modern yüzünü tanıtması gerekmektedir.Dolayısıyla ortaya çıkacak olan kütlenin geleneksel ögelerden nispeten kopuk, modern çağın trendlerine ayak uydurmuş bir yapı olması beklenmektedir. Mimar Seyfi Arkan’ın bu yapının mimarı olarak seçilmesi, bu beklentiler ile birlikte düşünüldüğünde isabetli bir tercih olarak görülmektedir.
Arkan, Hariciye Köşkü’nü tasarlarken yapıyı her detayıyla bir bütün olarak ele almış; tüm detay çözümlerini, mobilyaların büyük bir kısmını ve aydınlatma elemanları dahil tüm iç ögeleri kendisi tasarlamıştır. Bu tasarım birliği binanın içten dışa bir bütün olarak algılanmasını sağlamayı amaçlamaktadır. Köşkün çevresini ve bahçesindeki elemanları da tasarlayan Arkan yapıyı tekil bir öge olarak değil çevresiyle ve içerisiyle bir kompozisyon olarak tasarlamıştır. Arkan’ın bu bütünsel yaklaşımı Florya Deniz Köşkü ve Makbule Atadan Köşkü tasarımlarında da benimsediği gözlemlenmektedir.
İç mekanda geniş salonlar tasarlayan Arkan, sütunlar veya geleneklerden gelen başka yapısal ögeler kullanmak yerine modern mimarinin heykelsi göstergelerinden olan kolonları açıkça sergilemeyi tercih etmiştir. Üzerine Yeni Türkiye’nin kurulduğu Osmanlı kültürel mirasında görülen işlemeli ve süslü yüzeylerin aksine tavanlarda yalın bir yüzey tercih eden mimar, yapının modern yüzünü her fırsatta her detayda ve binanın her bölümünde yansıtma kaygısı taşımaktadır. Önceki satırlarda da söz edildiği üzere binanın görevi Türkiye coğrafyasının geçmişini veya birikimini değil bugününü ve geleceğe dönük ideallerini yansıtmaktır. Dolayısıyla Arkan’ın her tercihi bu gereklilikten ortaya çıkmakta ve bina bu ilke ile şekillenmektedir.Varlığı ile bir binadan ötede başka bir işlevi karşılayan dönem yapılardan bir diğeri de yine Arkan imzası taşıyan Makbule Atadan Köşkü’dür. Atatürk’ün kız kardeşi için Seyfi Arkan’a tasarlattığı yapı ülke mimarlığının politik ve ideolojik bir araç olarak nasıl kullanıldığına dair somut bir örnek konumundadır. Öyle ki yapı konut olma işlevinin çok dışında; yeni ve modern Türkiye’de çağdaş bir Türk kadınının gündelik hayatını ve zevklerini hem ülkeye hem de dünyaya sergilemeye yönelik temsiliyet kaygısıyla inşa edilmiştir.
Tıpkı Florya Deniz Köşkü’nde olduğu gibi bu yapıda da yalın yüzeyler, net dikdörtgen formlar ve modern mimarinin tüm evrensel izleri görülmektedir. Makbule Hanım’ın ölümünden sonra Başvekil Köşkü olarak da kullanılmıştır. Tasarımını kendi metinlerinde anlatan Arkan, Makbule Atadan köşkündeki temel kaygılarının dinginlik, sakinlik ve yerine uygunluk olduğunu belirtmektedir. Bu tasarım kriterlerine göre hayata geçirilen projede mobilyalar, halılar, dekoratif ögeler ve tüm renkler Arkan tarafından bizzat tasarlanmıştır.
Bir konut olarak tasarlansa da bu üç yapının öncelikli işlevi, yeni kurulan cumhuriyetin ülkeye dair vizyonunu hem kendi toplumuna hem yabancılara tanıtmaktır. Mimarinin bir propaganda aracı olarak kullanılmasına örnek olarak verilebilecek bu durum, dönemin devlet kaynaklarında da sıkça görülmekte ve modern Türkiye’nin tanıtımının yapıldığı yayınlarda bu yapıların bilinçli olarak seçildiği düşünülmektedir. Öyle ki dosyada incelediğimiz bu üç köşk birçok dönem metninde detaylı olarak incelenmiş ve yabancı ülkelerden gelen misafirlere mutlaka tanıtılmıştır.
Bu anlatılardan da görüldüğü üzere Seyfi Arkan modern Türkiye için sadece bir mimar olarak çalışmamış aynı zamanda devlet eliyle üretilen politikalarda ve propaganda çalışmalarında binaları vasıtası ile rol almıştır. Dolayısıyla tasarlayıp inşa ettiği yapıların neredeyse tamamı bir politik tutumun ürünü olarak görülebilecek niteliktedir. Modern mimarinin gerekliliklerinin yerine getirmesi planlanan bu tasarımlar aynı zamanda Modern Türkiye’nin modernleşme yolunda devletin kendini topluma ve dünyaya anlatmasında birer kanıt niteliğinde ayakta durmaktadırlar.