Mağara benzeri modern müze eklentisi: Richard Gilder Center

HABER MASASI
Abone Ol

Studio Gang, New York'un tarihi Amerikan Doğa Tarihi Müzesi'nin son eklentisi olan Richard Gilder Center’ı tasarladı. Organik akıcı formlardan oluşan dev atriyum, doğal jeolojik mağaralardan referans aldı. Proje, müzenin mevcut binaları arasında bağlantılar oluşturmak ve insanları bilimsel deneyimlere yönlendirmek için geliştirildi.

Yapının girişi, atriyumun tüm yüksekliği boyunca uzanan masif bir cam duvardan meydana geliyor.

Richard Gilder Center, Amerikan Doğa Tarihi Müzesi içindeki bağlantıya öncelik verilecek şekilde tasarlanıyor. Proje, Amerikan Doğa Tarihi Müzesi’nin kurulduğu 19. yüzyılın sonlarından itibaren inşa edilen 26 binayı görsel ve işlevsel olarak birleştirmeyi hedefliyor. İki Romanesk bina arasında yer alan yapının cephesi, komşu binaların geometrisine atıfta bulunan mega panel sistemiyle tasarlanıyor.

Theodore Roosevelt Park'ta yer alan Gilder Center, dört bloklu kampüsüne katılıyor.

İçten dışa doğru tasarlanan yapı, Amerikan Doğa Tarihi Müzesi’sinin tüm kampüsü için işlevselliği ve ziyaretçi deneyimini büyük ölçüde geliştirmeyi hedefliyor. Columbus Bulvarı'nda yer alan yapı, ana yola tamamen erişilebilir yeni bir giriş sağlıyor ve bu giriş ile müze için doğu-batı ekseninde güçlü bir akış oluşturuyor. Proje, on farklı bina arasındaki eski çıkmaz sokakları kesintisiz döngülere dönüştürerek otuzdan fazla bağlantı oluşturuyor. Bu yaklaşım sayesinde daha öncesinde müzenin arkaplanında kalan alanlar ve işlevleri kamuoyuna kazandırıyor.

Tüm yapı, mağara benzeri duvarlar sahip beş kat yüksekliğindeki Kenneth C Griffin Keşif Atriyumu etrafında şekilleniyor.

Deneyim odaklı mimariye sahip Gilder Center, müzenin entelektüel etkisini artırma, halkın bilimi daha iyi anlaması ve bilim eğitimine daha fazla erişmesi amacıyla tasarlanıyor. Studio Gang, tasarım ile insanları bilimsel keşfin heyecanını paylaşmaya ve doğal dünya hakkında öğrenmeye teşvik ediyor. Keşif duygusu uyandırma hedefli ile tasarlanan mağara benzeri dev atriyum yapının öne çıkan kısmı oluyor.

Proje bir form tasarımının ötesinde iç deneyimlere ve müzenin geri kalan binalarıyla bağlantılara odaklanıyor.

Binanın cephesi ve merkezi, rüzgar ve su akışıyla şekillenen gözenekli bir jeolojik forma benzetiliyor. Bina cephesinde ve iç mekanlarda kullanılan Milford pembe graniti, projeye özel olarak tekrar aktif hale getirilen taş ocağından temin ediliyor. Geniş ve hareketli cephe ile merkezi atriyum binanın doğal gün ışığına erişimini artırıyor. Doğal bir oluşum gibi gözüken atriyum, ziyaretçiler için merak uyandırırken farklı mekanlar arasında fiziksel bağlantılar oluşturuyor.

Gilder Center, Müze için batıda yeni bir giriş ve mevcut binalar arasında yeni bağlantılar oluşturuyor. Fotoğraf: Jeffrey Milstein.

İç mekanda doğal formlar oluşturmak için yerinde bir uygulama geliştiriyor. Studio Gang, alanı tasarlamak için mühendislik firması Arup ile çalışıyor. Kavisli yüzeyler, dijital olarak modelleniyor; tasarlanan forma göre demir donatılar özel olarak bükülüyor ve püskürtme beton uygulanıyor. Bu yöntem, kalıp ihtiyacını ortadan kaldırırken birbirini tekrarlamayan yüzeyler oluşturuyor. Yerinde uygulama ile elde edilen görsel ve mekansal olarak kesintisiz yüzeyler, iç mekandan cepheye doğru taşıyor.

Sergi alanları doğrudan atriyuma bağlanıyor.

Atriyum, dairesel çatı pencereleri ile desteklenirken merkezde dev bir merdiven ile oturma alanları yer alıyor. Çevredeki programlara köprüler, tonozlu açıklıklar ve kıvrımlı yüzeyler aracılığıyla merkezi atriyumdan akış sağlanıyor. Programlar arasında deneyime ve gözleme dayalı çeşitli salonlar yer alıyor.

Atriyum; yumuşak yüzeyler, gri tonlar ve temiz açıklıklar ile minimal bir karakter sergiliyor.

Bir insektaryum ve kelebek vivaryumu; canlı böcekler ve onların yaşam alanlarının büyük ölçekli ekolojik modelleri ile etkileşimli sergiler barındırıyor. Beş katlı Collections Core, 3 milyondan fazla bilimsel numuneye ev sahipliği yapıyor. Invisible Worlds, Dünya üzerindeki tüm yaşamın nasıl bağlantılı olduğunu gösteren sürükleyici bir deneyim sunuyor. Ek olarak genişletilmiş bir kütüphane ilkokuldan koleje kadar öğrencilere kaynak sağlıyor.

Sergi alanları bilimsel araştırmalara odaklanıyor. Fotoğraf: Alvaro Keding.

Gilder Center'ın dikey tasarım kurgusu ile geliştirilen atriyum, doğal ışığı ve hava sirkülasyonunu binanın iç kısmına taşıyor. Taş kaplamalı yüksek performanslı cephe, derin açıklıklar ve ağaçlar, yaz aylarında binanın pasif bir şekilde soğutulmasına olanak tanıyor. Doğal yaşamı destekleyen yerli ve adaptif peyzaj tasarımı, verimli bir sulama sistem ile destekleniyor.

Tasarımda Amerika'nın güneybatısındaki mağaralar ve kanyonlardan ilham alınıyor.

Okuma odasında yapısal bir beton kanopi bulunuyor. Fotoğraf: Alvaro Keding.

Merkezi atriyumun yapısal aksonometrik gösterimi.

Gilder Center'ın bir kesiti. atriyumun sergi, eğitim ve araştırma alanlarına nasıl uzandığını ve mevcut Müze blokları ile nasıl bağlandığını gösteriyor.

Proje

Richard Gilder Center for Science, Education, and Innovation at the American Museum of Natural History

Mimar

Studio Gang

Konum

New York, Amerika Birleşik Devletleri

Yıl2023
İşveren

Amerikan Doğa Tarihi Müzesi

Peyzaj mimarı

Reed Hilderbrand

Mühendislik

Arup, Buro Happold, Langan Engineering

Fotoğraf

Iwan Baan