Karanlık atmosferiyle dikkat çeken 10 zarif iç mekan tasarımı
Koyu renk paleti ve loş ışığın kullanıldığı bu projeler, farklı ambiyanslarıyla dikkatleri üzerine çekiyor. Bu özellikler her ne kadar bazı ortamlarla özdeşleşmiş olsa da, örneğin kulüp gibi, beklenmedik projelerde de kullanıcıların karşısına çıkabiliyor. Tasarımcılar, görsel anlamda dikkati dağıtacak unsurlardan kaçmak ve daha baskın renklerin kullanıldığı projelerden ayrışmak amacıyla bu tarz iç mekanlar üretmeyi tercih edebiliyor.
Çin’in Shenzhen kentinde, çağdaş Çin mutfağına sahip Voisin Organique Restoran, Various Associates tarafından tasarlandı. ‘Çiftlikten masaya’ mottosuyla çalışan restoran, organik ürünleriyle dikkat çekiyor. İç mekan, doğada özgür bir keşif anlamına gelen “wandering in a valley” konseptiyle tasarlanıyor. Mekandaki yüksek tavanlar ve bu tavanlardan ince bir hat şeklinde süzülen loş ışık;dik yamaçları olan bir vadide yürüyormuş hissi veriyor.
Tokyo’nun Shibuya kentinde yer alan apartmandaki daireler, tatil rezervasyonu yapılan siteler için yeniden tasarlandı.HOAP mimarlık ofisi tarafından gerçekleştirilen bu düzenlemede iki farklı konsept kullanılıyor. Dairelerden biri (Shibuya Apartment 201) neredeyse tamamen ham ahşapla kaplanıyor. Kalan kısımlarda açık renk paleti tercih edilerek aydınlık ve ferah bir atmosfer oluşturuluyor. Shibuya Apartment 202’de ise tam aksine koyu ve karanlık bir ortam tercih ediliyor. Duvarlarda ve tavanlarda koyu renkli sıva kullanılıyor. Minimalizmden esintiler taşıyan apartman dairesinin tasarımında mağara atmosferinden ilham alınıyor.
KC Design Studio tarafından tasarlanan iç mekân, Taipei’de yer alıyor. Yaklaşık kırk yaşındaki bir binanın bodrum katında yer alan proje, mimarlar tarafından bir kutuya benzetiliyor. Kapıların ve pencerelerin yeraltındaki kutuya yeşilliği ve doğayı getirdiği düşünülüyor. Proje öncesinde kullanılmayan bodrum katı, tasarımın ardından dört kişilik bir aile için yaşam alanına dönüşüyor. Tasarım aşamasında, binanın ön kısmında kalan araç park yeri ve arka bahçe avluya dönüştürülerek bodrum katın doğal ışık alması sağlanıyor. Loş ışık ve koyu tonlarınbaskın geldiği bu tasarımda bodrum katın sahip olduğu atmosfer korunuyor.
Bernard Khoury Architects tarafından tasarlanan müzik kulübü, savaş yıllarını andıran mimarisiyle dikkat çekiyor. Kulüp 1998 yılında, Beyrut limanının hemen yanında yer alan Karantina semtine taşınıyor. Tasarım, helikopter pistini andıran bir beton kidenin içinde, yeraltına inşa ediliyor. Yapıya gündüz dışarıdan bakıldığında sadece ağır metalden yapılmış çatısı gözüküyor. Ardından gecenin ilerleyen saatlerinde bu çatı, hidrolik bir sistemle açılarak, misafirlerini ağırlamaya başlıyor. Karanlık ve kasvetli bir atmosfere sahip iç mekan tasarımında, masif taş kullanılıyor.
Danimarka’nın Kophenhag kentinde yer alan The Krane,simsiyah konseptiyle dikkatleri üzerine çekiyor. Proje sadece konsept anlamında değil, konumlandığı yer açısından da büyük merak uyandırıyor. Nordhavn limanında, bir kömür yükleme vincine eklemlenen bu tasarım; deniz, liman, gökyüzü ve Kophenhag’ın panoramik manzarasını bünyesinde barındırıyor. İçerisinde toplantı odası, spa, dinlenme alanı, teras ve resepsiyon gibi birçok işlevi barındırıyor. İç mekandaki siyah renk konsepti, dış mekanda her an seyredilebilen manzaranın gölgelenmemesi adına tercih ediliyor.
Su ve toprak elementleri arasındaki ince ilişkinin aktarıldığı sergi, Çin’in Shantou kentinde yer alıyor. 240 m²’lik bir alana yayılan projede tasarımcılar, ziyaretçileri dış dünyadan uzaklaştırarak bir sanat yolculuğuna çıkarmayı amaçlıyor. Farklı dokulardakiboyaların birbirleri arasında kurduğu kombinasyonlara, çeşitli sanat eserleri eşlik ediyor. Mekan sadece bir sergiyi kapsamıyor, aynı zamanda markanın satış işlemleri de bu alanda gerçekleştiriliyor.
Monokrom tonlarıyla ön plana çıkan Montreal konutunun iç mekanı, Kanadalı mimar Jean Verville tarafından tasarlanıyor. 1950’lerden kalma bir kır evinin iç mekanının yenilenmesini kapsayan proje, Montreal’in Villeray semtinde yer alıyor. Geleneksel bir tasarıma sahip eski konut, yenilenmenin ardından siyah ve beyazın kullanıldığı sade mekanlara dönüştürülüyor. Tasarımda sınırların ve ölçek algısınınsoyutlaştırılması amaçlanıyor.
Kyoto’da yer alan alışılagelmiş Japon sıra evi, Japon-Avustralya mimarlık stüdyosu Atelier Luke tarafından yenileniyor. Günümüze kadar geçirmiş olduğu değişim ve tadilatların ardından ev, eski haline dönmesi için stüdyo tarafından yeniden tasarlanıyor. İç mekanda yer alan ve öncesinde gizlenen çatı kirişleri tavanla birlikte siyahaboyanarak ön plana çıkarılıyor. Mimarlar bu evde, aydınlık kadarkaranlığındaferahlık hissi oluşturduğunu savunuyor.
Londra mimarlık stüdyosu AfroditiKrassa tarafından tasarlanan restoran, günümüzde oldukça yaygınlaşan ve canlı renklerle donatılan mekanlara zıt bir duruş sergiliyor. Tamamen koyu renk tonlarının tercih edildiği mekan, Mayfair’de yer alıyor. Stüdyonun kurucusu Afroditi Krassa, çok dikkat çekici olmayan malzeme ve renk paletleriyle çalışarak zarif ve klasik bir iç mekan tasarladığını belirtiyor. Ayrıca kısa vadeli akımlar konusundaki endişelerini dile getirerek her şeyin aynı göründüğünü ifade ediyor.
Rustik renk paleti ve koyu tonlardaki malzeme seçimleriyle dikkat çeken bu proje, Meksika’da yer alanCommunal ve ORTA Arquitectura mimarlık stüdyoları tarafından yenilendi. Koyu ahşap mobilyalar, loş ışık, tuğla kemerler ve siyah beyaz zemin döşemelerle projede davetkar bir atmosfer oluşturmak isteniyor. Salon Sociedad’ın da içinde bulunduğu yapı; FEMSA ve Heineken Mexico şirket çalışanları ve ailelerinin birlikte sosyalleşmeleri için tasarlanıyor.