Haliç kıyısında geleceğe açılan kapı: The Gate

HÜMEYRA ŞAHİNOĞLU
Abone Ol

Melike Altınışık Architects – MAA, In-Between Design Platform'un küratörlüğünde, Yapı Kredi World'ün öncülüğünde düzenlenen 21. Marka Konferansı'nda Tersane İstanbul'da (Haliç Limanı) “THE GATE” interaktif enstalasyonu ile yer alıyor.

Tek bir cevabı olmayan “Nerede, nasıl ve ne yaşıyoruz? Yaşamak için nasıl bir evrene dönüşüyoruz?'' gibi sorulara aranan cevaplar doğrultusunda MAA (Melike Altınışık Architects) “The Gate”i tasarladı.

Tersane İstanbul’dan “The Gate”e; şimdiden geleceğe.

MAA, “The Gate” enstalasyonunda ‘şimdi’ ve ‘gelecek’ arasında etkileşimli bir mekansal arayüz sunuyor. MAA aynı zamanda doğaya ve insanlığa verilen yaraları iyileştirmek için sürdürülebilir farkındalık içeren yeni bir bakış açısı kazandırmayı amaçlıyor. “The Gate”, 550 yıllık çok katmanlı bir tarihin olduğu, doğa ile insanlığın kesiştiği noktada konumlanıyor.

İstanbul silüetine “The Gate”ten bakış.

“The Gate, gözlemci ile birlikte hareketi, sosyal karşılaşmayı, algısal varoluşu içeren bulanık bir ‘an’ ve ‘boşluk’ içinde yer alıyor. İnsan, hayatı boyunca sorgulamaya devam ediyor. Doğada ve evrende genel bir ifade olan ‘bugün’ ve ‘gelecek’ ikilik ve bütünleyicilik ilkesini ifade ediyor. Aslında Tersane İstanbul’un tarihsel sürecindeki tüm mekansal ve işlevsel dönüşümler, doğal ortamında süreksizliği yansıtan bir süreklilik ikiliği içeriyor.Bütün bu karşıtlıklar; ikilemler, dengeler, tamamlayıcılıklar içinde yerini buluyor. İnsan; denizi görünce karayı, toprağa değdiğinde gökyüzünü, geceyi bildiğinde gündüzü, ‘şimdi’yi yaşadığında ise ‘geleceği’ düşlüyor.

“The Gate” çelişkileri, ikilikleri ve sınırsızlıktanımını içinde barındıran, kente köşesiz bir korten kapıyla yeni bir çerçeve çiziyor. Aynı zamanda merkezindeki delikli yansıtıcı yüzey sayesinde tüm dualiteleri bulanıklaştırıyor. Kara ve denizin eşik olduğu bu özel alanda insanın yüzü şehre dönük konumlanıyor. İnsanlar “The Gate”i deneyimlerken kendilerini ve geride bıraktıklarını gözlemleme fırsatı buluyor.”

Korten çerçeve içerisindeki delikli metal yüzey.

Korten çerçeve içerisindeki delikli metal yüzey.

Devam eden satırlarda yer alan, MAA’nın şehri deneyimlemenin ikilemine vurgu yapan yaklaşımı enstalasyon tasarımının temellerine de ışık tutuyor:

“İnsanlar, binalar ve araçlar arasında sıkışıp kaldığım bir şehrin merkezindeyim. Yolculuğum devam ediyor, dakikalar geçiyor. Duraklar, yollar, araçlar, üst üste yığılmış betonlar eşlik ediyor anlarıma… İniyorum. Suyun kokusunu takip etmeye başlayarak yürüyorum. Çatlak sesler duyuyorum. Solumda, arkasında karmaşıklığın belirginleştiği birbirine kenetlenmiş betonlar… Bir yanda kuş sesleri geliyor, sağımda bana ait bir sonbahar kokusu. Rüzgar duvarların ardından tenime dokunurken hem çok uzakta hem de hep bildiğim şehrin dibindeyim.

Yürüyorum. Yürürken gözlerim tarihi yosunlu duvarlara değiyor. O an zamanın değişim ve dönüşümüne tanık oluyorum. Gerçekten, zaman neydi? Yürüyorum. Hep bildiğim bir İstanbul var. İçerisi ve dışarısı... İçerisi ve dışarısı arasındaki sınırın eridiği bir eşikteyim açıkçası... Gözlerimi kapatıyorum, tüm sınırlar görüş açıma giriyor. Deniz ve kara, deniz ve gökyüzü, eski ve yeni, hareket ve durağanlık… Ne tamamen beton şehirde sıkışıp kalıyorum, ne de tamamen doğada nefes alıyorum. Bu bulanık yer tam olarak nerede?

‘Şimdi’ ve ‘gelecek’ kapısı.

“The Gate”, bugünün ve geleceğin hikayesini, kesiştiği noktada yansıtıcı delikli metal yüzeyle diyalog kuran bir dijital katmanla aktarıyor. “The Gate”, dijital katman AR (Artırılmış Gerçeklik Teknolojisi) sayesinde gözlemciyi zamanın kesiştiği noktada ‘bugün’ ve ‘gelecek’ dünyasıyla karşı karşıya getiriyor. ‘Şimdi’ arayüzü, dünyamızı ve hayatımızı her geçen gün daha fazla sarsan iklim sorunlarını görünür kılmak ve farkındalık yaratmak için AR dünyasından senaryolar oluşturuyor.

Korten çerçeve ve gökyüzü.

Korten çerçeve detay.

“The Gate”, sürekli değişen bir dünyada doğanın, günümüz tahribatı deneyimini, kentsel peyzajın gerçeküstü tahribatını gözlemlemeyi mümkün kılıyor. ‘Gelecek’ arayüzünde insanlar, değişen ve gelişen teknolojik tektonik ile vahşi doğanın geri dönüşünü (re-wilding nature) anlamaya başlıyor. ‘Gelecekte’ vahşi doğa yeniden canlanarak insan doğa ve teknoloji ile uyumlu bir denge içinde birbirine karışıyor. Canlanan doğa, günümüzün iklim kriziyle başa çıkma mücadelesinin öyküsünü anlatıyor.

“The Gate”.

MAA enstalasyonu, “The Gate” dönüşmez, “The Gate” başkalaşımın ta kendisidir. “The Gate”in zaman içinde kurduğu bu yolculuk, insanın doğada kendini sorgulamasıdır. “The Gate” insan, doğa ve teknoloji dengesinin deneyimidir.” şeklinde tanımlıyor.

Fotoğraf: @griyercom - Mehmet Akif Sarı


“The Gate” enstalasyonu plan ve görünüşleri.

“The Gate” malzeme paftası.

İnsan-doğa-teknoloji dengesi.

Proje

The Gate Enstalasyonu

Proje yeri

İstanbul

Proje tipiEnstalasyon
Baş mimar

Melike Altınışık

Proje ekibi

MAA-Melike Altınısık Architects

Organizasyon

Marka 2022

Küratör

In-between Design Platform

Proje ekibi

Bengü Özmutlu, Elifcan Merden, Ece Tunca

Yıl2022
Alan

180 m²