Gündelik nesnelere yeni bir biçim: Eriyen Seramikler
Livia Marin, uluslararası çağdaş sanat fuarı ARCO Madrid’de bu yıl, Eriyen Seramikler (Nomad Patterns) serisini sergiledi. Şilili sanatçı Marin, seri üretime geçilmiş bir çağda, farklı bir tanım kazanan değer yargılarımızın değişimini sanatıyla ortaya koyuyor.
- "Çoğunlukla eserlerimde serileştirme, tekrarlama ve yabancılaştırma gibi temalar kullanıyorum. Bu açıdan günlük yaşama, özellikle onu şekillendiren maddi nesnelere özel bir ilgim var. Gündelik nesnelerde beni etkileyen, içlerinde yatan insanlığın izleri. Bu izler, hem onların yapım süreçlerini hem de onlarla kurduğumuz günlük kullanımdaki ilişkiyi kapsıyor. "- Livia Marin
Sanatçı, gündelik nesneler ve maddi varlıklar ile olan ilişkimizin doğasını araştırıyor. Çalışmalarında kırılma ve iyileşme konuları üzerine üretimlerde bulunuyor. Koleksiyonlarda bulunan masa üstü parçalar, nesnenin bütünlüğünü temsil ediyor.
2009 yılında Alex Bec ile yaptığı röportajda sanatçı, Eriyen Seramikler çalışması için şunları söylüyor: "Bu özel gösteride, bu ilişkinin temelini oluşturan şey kırık bir figürdür. Bir şey bozulduğunda kullanım dışı kalır, atılabilir. Ancak sahibinin onla güçlü bir bağlılığı varsa, yeni bir anlamlandırma aşamasına gidilebilir. Beni ilgilendiren ve nesneyi yeniden oluşturmaya çalıştığım, o karar ya da kararsızlık anıdır. Bunun için de, seri üretilmiş, özel olmayan nesnelerle çalışmış olmam önemlidir. Bu sayede ilk etapta önemli olmayan şeyler, insanların onlarla kurdukları bağlarla, bir değer veya anlam kazanır."
Sanatçı, seri üretimin objelere kattığı mekanik ruha meydan okuyor. Onları seramik, reçine ve özel bir baskı tekniğinden oluşan el yapımı parçalara dönüştürüyor. Çay fincanları, kaseler, kavanozlar ve sürahiler parçalanmış ama parçaları ile beraber tamamlanmış hissi veriyor. Nesneler, oluşum ve çözülme, erime arasında kalan bir form halinde algılanıyor. Erime süresinin zamanda asılı kalmış bir anının, donmuş görüntüsünü simgeliyor.
Sanayi Devrimi sırasında İngiltere’de aristokratlar, beyaz taban üzerine antik çini mavisi renginde desenlerin yer aldığı tasarımları kullanıyordu. Bu sebeple, mavi - beyaz seramikler bir dönem aristokrasi ile ilişkilendirildi. Bu seramikler de her ürünün yaşadığı son gibi, tüketim kültürünün kurbanı oldu. Seri üretim sürecine dahil edildi. Markanın temsili olarak kullanılan söğüt modeli, artık normal bir logo gibi algılanmaya başlandı. İfade ettiği anlamın değişmesi ile beraber norm da değiştirdi.
Mevcut nesneleri kullanarak kimi zaman sıfırdan üretim yaptığını belirten sanatçı; ‘Bazı nesneleri sıfırdan, bazılarını ise var olan nesneler aracılığı ile üretiyorum. Bir dizi kırık bardak, kase ve benzerinden oluşan parçalar, tanıyabildiğimiz kırık, piyasadan alınabilecek nesneler. Bunları üretmek için yeniden şekillendiriyorum. Uygulanan yenileme ve üretim süreci için serigrafi, transfer ve dijital baskı tekniklerini kullanıyorum. Bazı nesneler için mevcut deseni tekrarlarken bazıları için baskı teknikleri yardımı ile yeni desenler tasarlıyorum.’ diyerek üretim sürecine dair yorumlarını ekliyor.
Sanatçının bu seride bir diğer çalışması, Kırılan Şeyler (Broken Things) de farklı bir üretim tekniği ile tasarlandı. Eserler stüdyoda fotoğraflanıp basılı fotografik görüntülere dönüştürülüyor. Görüntüler yırtılarak, Japonların Kintsugi tekniğine benzer bir teknik ile altın iplikler kullanılarak onarılıyor. Seramik objeleri cila ve altınla restore eden sanatçı, nesnenin tarihsel sürecini koruyarak eserlerini üretiyor.