Göteborg’un geleneksel konutlarına modern yorum: Qvillestaden

ÖMER TALHA UĞUR
Abone Ol

Bornstein Lyckefors, Göteborg’un eski tersane bölgesinde bir toplu konut projesi tasarladı. Geleneksel ve tipik Landshövdingehus binalarından ilham alan tasarım, gelişmekte olan kentin ihtiyaçlarını karşılıyor. Sürdürülebilirlik kıstaslarını sağlayan proje, aynı zamanda şehir sakinlerine de çok sayıda buluşma noktası sunuyor.

Qvillestaden sokak cepheleri.

Kvillestaden, İsveç'in güneybatısındaki, Göta Nehri'nin kuzey kıyısında bulunuyor. Aynı zamanda, Göteborg'un en merkezi bölgeleri arasında yer alıyor. İsveç'in en büyük ikinci şehrindeki bu semt; eskiden tipik bir işçi sınıfı bölgesi olan tersane endüstrisinin kalbiydi.

Dairelere açık merdivenler ve koridorlarla erişiliyor.

Hilsingen rıhtımları boyunca, eski tersanelerin kapanması nedeniyle zor durumda kalan bölge, inşaat endüstrisinin yoğun çalışmalarıyla süreç içerisinde yükselişe geçiyor. İsveçli mimarlık firması Bornstein Lyckefors, eski bir postanenin bulunduğu yerde bir toplu konut projesi tasarlıyor. Qvillestaden, adını bölgeden alıyor.

Cephede, uzun ömürlü ve bakımı kolay olan, ısıl işlem görmüş çam kullanılıyor.

Bornstein Lyckefors, Landshövdingehus olarak adlandırılan, Göteborg binalarının tasarım ve düzeninden ilham alıyor. Landshövdingehus, Kvillestaden bölgesindeki en önemli geleneksel yapı tipini oluşturuyor. Bunlara ek olarak rustik taş zeminli ve iki-üç katlı ahşap evler; Göteborg mimari tarzının karakteristik öğeleri arasında yer alıyor.

Her dairenin sokak cephelerine balkonlar yerleştiriliyor.

Bölgenin geleneksel yapılarından ilham alınarak tasarlanan Qvillestaden projesi; içinde 92 daireyi barındıran, U şeklinde bir hacimden oluşuyor. Bulunduğu parseli üç koldan saran projenin ortasına, ortak kullanıma açık iç avlu tasarlanıyor. Bina yüksekliği ise altı ile yedi kat arasında değişiyor.

Aralıklı çam kaplama, dolaşım alanlarını perdelerken geçirgenlik de sağlıyor.

Sokak cephesine konumlandırılan girişler; kullanıcıları merdiven boşluklarına ve dairelere yönlendiren kapalı avluya çıkıyor. Yükseltilmiş avlunun altında bir garaj, depolama alanları ve ortak kullanımlı bir oda bulunuyor. Yapının cadde seviyesine hem ticari hem de konut birimleri yerleştiriliyor. Tasarımda, geleneksel Landshövdingehus yapılarının ahşap dış cepheleri yerine metal kaplama tercih ediliyor. Yapının üst katları ise oluklu çinko ile kaplanıyor.

Aydınlatma tasarımı ile hem kullanıcıların hem de çevredekilerin kendini güvende hissetmeleri amaçlanıyor.

Geçmişte, evlerini kişiselleştirmek için farklı renkli cepheler kullanan yerel halkın bu geleneğini, Bornstein Lyckefors devam ettiriyor. Bu sebeple apartmanı bölümlere ayırarak, her bir parçaya üç farklı renkten biri veriliyor. Her daire için tasarlanan balkonlar, kentsel ölçekteki çeşitliliği sağlıyor.

Cephede kullanılan renkler, apartman birimlerini ayrıştırıyor.

Kullanıcılar için şehrin gürültüsünden uzak, sakin bir alan sağlayan iç avlu; sokak ortamıyla tam bir tezat oluşturuyor. Yapının avluya bakan kısmında prensip olarak tüm yüzeyler; cepheler, giriş balkonları, merdiven boşlukları ve teraslar ısıl işlem görmüş çam ile kaplanıyor.

Konut sakinlerinin bir araya geldiği avlu ile proje içerisinde bir yaşam alanı oluşuyor.

Merdiven boşluklarından erişilen ortak balkonlar, teras alanı ve avludaki diğer oturma grupları; güneşten mümkün olduğunca fazla yararlanacak şekilde konumlandırılıyor. Daire balkonlarının yanı sıra sirkülasyona bağlı olan diğer balkonlar, dairelerin büyümesini ve kullanıcının farklı alanlar deneyimlemesine imkan tanıyor. Konut girişlerindeki balkonlar sayesinde kullanıcılar, koridorları yalnızca bina giriş çıkışı için değil, açık havada oturmak için de kullanıyor.

Avlu, çeşitli oturma ve toplanma alanları sağlıyor.

Avluyu çevreleyen giriş balkonları dönüşümlü olarak genişliyor ve daralıyor. Böylelikle daire girişlerinde ferah bir alan oluşturuluyor. Bu balkonlar, her evin dış mekanı olarak işlev görüyor. Böylelikle yapı sakinleri, caddeye ve kentsel alana bakan kişisel balkonlarının yanı sıra; ekstra kamusal bir balkona da erişim sağlayabiliyor.

Ortak koridorlardaki küçük balkonlar, sakinler için açık havada oturma alanları oluşturuyor.

Proje içerisinde, tek odalı stüdyo dairelerden dört odalı çatı teraslarına sahip dubleks dairelere kadar mekan çeşitliliği oluşturuluyor. Farklı daire planlarıyla, optimum aydınlatma koşulları sağlanarak, farklı niteliklerde birçok sosyal etkileşim alanı da tasarlanıyor.

Ortak alanlar, konut sakinlerine güvenli buluşma alanları sağlayarak topluluk bilinci oluşturuyor.

Mimarlar ve proje geliştiricisi, sürdürülebilir bir yapı oluşturmak için, kullanılan malzemelerin yaşam döngüsüne ve yağmur suyunun toplanabilmesine odaklanıyor. Yağmur suyunu biriktiren sistem sayesinde, yeşil avlu sulanıyor ve belediye su sisteminin kullanımını azaltılıyor.

Cephe tasarım diyagramı.

Bornstein Lyckefors, aldığı tasarım kararlarıyla, Qvillestaden'in Nordic Ecolabel yönergelerine uygunluğunu garanti ediyor. Nordic Ecolabel, İskandinav ülkelerindeki çevreye zararlı olmayan ürünlere resmi olarak etiket veriyor.

Projenin şehir dokusu içerisindeki yerleşim planı.

Örnek kat planı.

Konutun kesiti.

Proje

Qvillestaden

Mimar

Bornstein Lyckefors

Toplam inşaat alanı

8453 m²

Yıl

2018

Tasarım ekibi

Johan Olsson, Per Bornstein, Andreas Lyckefors, Jenny Andersson Höfvner, Petr Herman, Caroline Jokiniemi, Ainhoa Etxeberria, Karen Cubells, Viktor Stansvik

İşveren

Peab Bostad

Konum

Brämaregården, Göteborg, İsveç

Fotoğraflar

Åke E:son Lindman, Bosse Lind