Geç Modernleşen İstanbul’un ilk alışveriş merkezi: İstanbul Manifaturacılar Çarşısı
Saraçhaneile Haliç arasında, Atatürk Bulvarı boyunca uzanan İstanbulManifaturacılar Çarşısı (İMÇ); modernleşmeyegeç başlayan İstanbul’un ilk büyük ölçeklialışveriş merkezi örneklerinden.1950’lerde kumaşçılar,manifaturacılar ve toptancıların ihtiyacı doğrultusunda ortayaçıkançarşı arayışı;1967 yılında bu modern yapının inşaatının bitmesi ile çözümekavuşturulmuş.
1950’li yıllarda Eminönü, Sultanhamam civarındaki eski hanlarda ticaret yapan sayısı bini aşkın kumaşçılar, manifaturacılar ve toptancılar bulunuyordu. Meslek erbabının büyük kısmını içinde toplayabilecek kapasitede bir çarşı yaptırmak isteyen manifaturacılar; Menderes dönemi istimlak çalışmaları sonucunda "Sınırlı Sorumlu İstanbul Manifatura ve Kumaşçılar Çarşı Yapı Kooperatifi"ni kurdular.
Manifaturacılar; büyüyen İstanbul’un lojistik ihtiyaçlarını iyi karşılayabilecek bir konumda inşa etmeyi planladıkları çarşı ile kendi dükkanlarının mal sahibi konumunda oldukları ve çağın ihtiyaçlarına yönelebilen bir yapıya sahip olmak istemişler. 1954 yılında kurulan kooperatif kısa zamanda oldukça fazla rağbet görmüş ve ciddi ekonomik güce kavuşmuş.
Kooperatif; lojistik imkanlarından düşünerek ve hesaplı arsa teminini öngörerek ilk olarak Haydarpaşa civarına göre konum planlamaları yapmış. Ancak dönemin İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Fahrettin Kerim Gökay, Atatürk Bulvarı’nın Unkapanı’ndan Saraçhane’ye kadar uzanan kısmındaki dar ve eğimli araziyi önermiş. 1950’lerde yoğun olan istimlak çalışmaları sebebiyle ekonomik olarak eli sıkışık olan belediye; daha öncesinde bir kısmı yanmış olan bu bölgeyi, kooperatifle ortak şekilde istimlak etmeyi hedeflemiş.
Kooperatif ile belediyenin işbirliği sayesinde; istimlak işlemleri, arsanın satışa çıkarılması ve Kooperatif satın alınması gibi süreçler 4,5 yılın ardından 1958’de tamamlanmış. Ancak alanın imar planının bulunmaması ve çarşı kurulması düşünülmemiş olması nedeniyle belediyenin isteği üzerine Kooperatif ; "Mevzi İmar Planı" yarışması düzenlemiş. 1958 yılında istimlak sınırlarının belirlenmesi için düzenlenen yarışmada; 14 proje arasından Kamil Bayur, Cihat Fındıkoğlu, Niyazi Duranay, Tarık Aka ve Özdemir Akverdi’nin projesi birinciliği elde etmiş.
Kazanan projenin önerdiği kentsel tasarım; benzer boyuttaki avluların ve yapı kütlelerinin birbirine saçaklarla ve yollarla bağlandığı bir örüntüden oluşuyordu. Kazanan proje; bölgedeki tarihi eser yoğunluğu ile iletişim kurmayı hedeflemiş. Ancak yine de sonuncusu 1960 yılındaki Şehircilik Müşaviri Luigi Piccinato’nun danışmanlığındaki grubun revizyonu olmak üzere birçok kez Belediye Planlama Müdürlüğü tarafından değişikliğe uğramış.
Arsanın satın alınması ve imar meseleleri tamamlanmasının ardından arsaya inşa edilecek çarşının şehrin içindeki geniş alanı en iyi şekilde kullanması ve Kooperatifin ihtiyaçlarını karşılaması için ideal projeyi bulmak adına bir yarışma düzenlenmişler. 1960 yılının başında düzenlenen yarışmayı genç mimarlar Doğan Tekeli, Sami Sisa ve Metin Hepgüler’in ortak projesi kazanmış.
Proje üzerinden Luigi Piccinato’nun daha hareketli tasarım isteği, yanlışlıkla alana komşu bir okul arazisinin Kooperatife satılması ve alanın içinde 7 adet tarihi mezar bulunması sebebiyle revize edilmiş. Projenin imar sürecinde ve proje yarışmaları arasında geçen süreçte dört kez İstanbul valisi/belediye başkanı değişmiş. Bu durumda başta işbirliği içerisinde olan belediye inşaat sürecini yokuşa sürmüş ancak dönemin Valisi ve Belediye Başkanı Refik Tulga’nın bizzat dahil olmasıyla Kooperatif inşaat ruhsatı alabilmiş.
İnşaat ruhsatı alındıktan sonra vakit kaybetmeden ihale işlerine başlanmış olsa da çarşı alanı üzerinde gecekondular, yeraltı tesisleri ve istimlak çalışmaları olmasından dolayı inşaatı bütün olarak başlatmak ve ilerletmek mümkün olmamış. Bu durumda müsait alanlarda inşaata başlanması planlanmış ve çarşı alanı kısımlara ayrılarak ihale edilmiş.
Kooperatifin kurulumunun üstünden 7 yıl geçtikten sonra 1961 yılının mart ayına gelindiğinde çarşının ilk temeli atılmış. Ancak projenin problemleri sona ermemiş. İnşaat sırasında belediyenin; Atatürk Bulvarı’na asfalt çalışmasına başlaması ile çarşının bazı kısımlarının yol seviyesinin altında kalmış. Belediye ile tekrar temasa geçilmesi ile bulvarın çarşı boyunca uzanan kısmı Kooperatif tarafından tekrar planlanmış.
İMÇ’nin 1967 yılında ilk, 1968 yılında da ikinci kısım inşaatı tamamlanmış. 1967 yılının eylül ayında dönemin başbakanı Süleyman Demirel’in katılımıyla İMÇ büyük bir törenle açılmış. Çeşitli davetliler ve dükkan sahipleri, törenin yapıldığı birinci blok avlusunu tamamen doldurmuş.
İstanbul Manifaturacılar Çarşısı’nın projesi; yarışmadan inşaatın başladığı zamana kadar çeşitli sebeplerden dolayı birçok revizyon geçirmiş. Yine de revizyonlar zamanla projenin olgunlaşmasını sağlamış; alandaki tarihi dokuyla kurulan ilişkiyi güçlendirmiş, çarşıyı oluşturması planlanan bloklar arasındaki ölçek farklılıklarını gidermiş ve kütleler arasında ilişkiyi geliştirmiş.
Doğan Tekeli, Sami Sisa ve Metin Hepgüler’in projedeki ana güdüsü; alana oldukça yakın olan Süleymaniye Camii’nin baskın olduğu silüette büyük bir etki bırakmayacak, silüeti etkilemeyecek bir mimari kurgu oluşturmakmış. Bunun için çarşı tasarlanırken çok kez sadece silüet önerileri üzerine çalışmalar yapılmış.
Çarşı tasarımında cumbalar, teraslar, balkonlar ve üst katlarda geri çekilmeler kullanılmış. Bu sayede, arka planda yer alan Süleymaniye Camii’nin ana kubbesinin küçülerek insan ölçeğine ulaşması durumu ile hareketlilik planlanmış. Bu şekilde Süleymaniye Camii’nin etkisini zedelemenin aksine eteklerinde uzanan bir kide etkisi oluşturulmuş.
Tasarım ilkeleri dolaylı olarak yapının çeşitlenmesini sağlamış. Bulvara paralel yerleştirilmek yerine kırıklı konumlandırılmış olan kütlelerin Süleymaniye Camii’ne bakması ile yapının iç kısımlarında farklı mekan kompozisyonları oluşturulmuş. Diğer yandan silüete azami müdahale amaçlanarak alanın topografyasından yararlanılmış ve yatayda büyüyen bir yapı tasarlanmış.
İMÇ; her ne kadar yatayda gelişen yapısı ile silüette mütevazı bir halde olsa da blokların ölçeği çevreye kıyasla oldukça büyük. Çarşının yüksekliğinin çevreyi etkilememesindeki hassasiyete, plan ölçeğinde rastlanmıyor. Mimarlarından Doğan Tekeli de vaziyet planında yapıların kütlelerini parçalamaya nefeslerinin yetmediğini söylemiş. Yine de plan ölçeğindeki boyut farklılıklarına rağmen çarşıda dolaşırken mahalleyle arasında ölçek farklılığı hissedilmiyor.
İnsan ölçeğinde, saçaklarla birbirlerine bağlanan avlular ve çarşı içerisindeki yürüyüş yolları; çarşı kütlelerinin tekrarı sayesinde oluşuyor. Çarşıyı oluşturan her bloğun zemin katı, sokak-meydan şeklinde kurgulanarak hem Süleymaniye Mahallesi’yle hem de arazi boyunca bulvarla ilişki kuruyor. Neredeyse bütün bloklar; eğimleri sayesinde bulvarla zemin katları arasında doğrudan geçişe sahip. Bloklarda yer alan bodrum ve üst katlar ise arazideki eğim sayesinde giderek bulvar kotuna yaklaşıyor.
Çarşının plan düzeninde, bir çarşı olarak bütün kolaylıklara sahip olması sağlanmış ve özellikle 1117 dükkanın yan yana sıralanması ile oluşabilecek monotonluktan kaçınılmış. Bunun için hem zemin katlarda hem de üst katlarda akıcı bir yaya trafiği oluşturulmuş.
Çarşıda biri mezarlıklar diğeri şadırvanlı avlu olmak üzere 2 açık, 6 tane de kapalı avlu bulunuyor. Birbirlerine yollar ve avlularla bağlı olan blokların zemin katlarda doğrudan dışarıyla ilişki kurmasının yanı sıra, bulvar kotuna yaklaşan diğer katlar da aynı görevi görüyor. Üst kotlarda yapı; bulvara yaklaşmanın yanında iç mekana da yöneliyor. Böylece esas olarak çarşının içinde bir dünya kuruluyor. İç mekandaki açıklıklar dışarıya saçaklı yollarla bağlanarak canlılıklarını koruyorlar. Böylece çarşı ile şehir arasındaki dinamizmin sürekliliği sağlanıyor.
Çarşı yapısının içi tamamen yayalaştırılması planlanırken, dükkanlara ve depolara gelecek malların lojistik kısmı da düşünülmüş. Atatürk Bulvarı’ndan çarşının içine araç girişi yerine, çarşının trafiği mahalle tarafında açılacak yeni bir yoldan geçmesi planlanmış. Bu yoldan otoparklara ve bodrum katlardaki depolara erişim bulunuyor. Depolardan da dükkanlara servis asansörleri yer alıyor. Böylece mal trafiği yaya trafiğinden tamamen ayrılıyor.
İMÇ’nin avluları Eminönü’ndeki tarihi hanların avlularının bir yansıması. Yine de tarihi han hamamları gibi dış dünyaya tamamen kapalı değiller. Tarihi hanların avluları; dükkan katları tarafından çevrili ve avlu, merkez görevinnde. İMÇ’nin avlularını ise geçiş sağlayan açıklıklar oluşturuyor.
İMÇ, toplamda dört farklı tipte 1117 dükkan içeriyor. Dükkanlarla birlikte çarşı olgusunun sürekliliği açısından depolar, ofisler, büfeler, lokantalar, bürolar, eczaneler, otoparklar bulunuyor.
Yapının planlamasında 5 metreye 5 metre aks sistemi kurgulanmış. Bütün alanlar bu modülün katları kullanılarak inşa edilmiş. Modüler sistem sayesinde geniş alana yayılan hareketli yapılarda betonarme sistemin planlaması ve uygulaması kolaylaşmış. Döşemeler, korkuluklar, merdivenler ve doğramalar da bu sayede az sayıda tipe indirilebilmiş.
İMÇ’de kullanılacak malzemelerde öncelik çevreyle uyum ve dayanıklılık olurken ekonomik ve uygulama kolaylığı ikinci planda yer almış. Projenin büyüklüğünden doğacak olası uygulama sorunları düşünülerek çeşitli ve çok sayıda malzeme kullanımından kaçınılmış.
Cephelerde malzeme çeşitliliğinden kaçınılmış ve dolgu duvarlar beyaz traverten kaplanmış, brüt beton döşeme hizalarıyla da yatay etki güçlendirilmiş. Dükkanlar ortalama 15 metre uzunluğunda olduğu için her iki cepheden de gün ışığı alması gerekli görülmüş. Üst katlarda yer alan dükkanların dışa bakan cephelerinin büyük bir kısmı prefabrik kafes elemanıyla kapatılmış. Bu sayede hem dükkan içindeki dağınıklığın dışarıdan görülmesi engellenmiş hem de yapı bütünlüğü sağlanmış.
Tasarımın tarihi dokuya karşı sahip olduğu hassasiyet cephelerin tasarımında da kendini gösteriyor. Prefabrik kafes elemanlar betonun soğuk etkisini kırarken, cumbalarla birlikte geleneksel yapılara göz kırpıyor. Cephelerde yer alan küçük cumbalar, beton balkonlar, cam çıkmalar ve boşluklu betonlar; cephenin ritmik karakterini oluştururken bu boyuttaki bir yapıda cephenin hem monotonluktan uzaklaşması hem de dolu-boş oranının oluşması sağlanmış.
Galeri ve avlularda zemin döşemesi olarak dökme mozaik kullanılmış, derzleri ise mermer ve alüminyum bantlarla oluşturulmuş. Doğramalarda genel olarak mannesman kutu profilleri ve dökme saç kullanılmış.
İMÇ; tasarımıyla Türkiye için çarşı kurgusuna İstanbul özelinde farklı bir soluk getirmiş. Eminönü’nün araç geçmez, kalabalık yaya yollarından, tarihi ve yıpranmış hanlarından bu çarşıya taşınan manifaturacılar için sadece mekan değişmemiş aynı zamanda çarşı kurgusu da tamamen değişmiş. Çarşı; o dönemde her yere giren araç trafiğinden arındırılarak yayalaştırılmış alan oluşturma düşüncesinde tasarlanmış. Bu düşünce sadece Türkiye için değil aynı zamanda dünya için de yeni bir düzen sunuyor.
- İMÇ’nin vaziyet planı; üzerinde belirtilenler bloklar ve sanat eserlerinin bulunduğu konumlar.
- 1- Kuzgun Acar - işlenmiş demirden duvar heykeli
- 2- Füreya Koral - seramik pano
- 3- Bedri Rahmi Eyüboğlu - mozaik pano
- 4- Eren Eyüboğlu - mozaik pano
- 5- Bedri Rahmi Eyüboğlu - mozaik pano
- 6- Yavuz Görey - çeşme/heykel
- 7- Ali Teoman Germaner - duvar rölyefi
- 8- Sadi Diren - seramik pano
- 9- Nedim Günsur - mozaik pano
Yapı mimarlarından Doğan Tekeli, dünya genelindeki büyük yapılara sanat eseri yerleştirme eğiliminden etkilenmiş ve İMÇ’ye yerel öğelere referans verecek şekilde dönemin plastik sanatından örnekler yerleştirmeyi planlamış. Bu doğrultuda davetli yarışmalar düzenlenmiş. Füreya Koral ve Sadi Diren’in seramik panoları; Eren Eyüboğlu, Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Nedim Günsür’ün mozaik panoları; Teoman Germaner’in duvar rölyefi; Yavuz Görey’in çeşme plastiği; Kuzgun Acar’ın işlenmiş demirden duvar heykeli yarışma sonucu seçilerek yapıda yerlerini almış.
İMÇ’de yer alan eserler arasında Kuzgun Acar’ın işlenmiş demirden duvar heykeli olan "Kuşlar" aynı zamanda çarşının sembolü olarak düşünülmüş. Eserler çarşının çeşitli yaya akslarına, girişlerine ve toplanma alanlarına dağınık şekilde yerleştirilmiş. Uğur Tanyeli’ye göre İMÇ bir açık hava müzesi. Ayrıca çarşının barındırdığı sanat eserlerinin metrekare bazında yüz ölçümlerinin İstanbul Modern’deki eserlerden daha fazla olduğu belirtiliyor.
İMÇ kullanıma açıldıktan sonra bazı orjinal ayrıntıları kullanıcılar tarafından değiştirilmiş. Traverten kaplamalar çeşitli renklere boyanmış, pencere doğramaları değiştirilmiş ve tabelalardaki düzen bozulmuş. İMÇ’nin mimarları yapıyı kurtarmak için ihtarname göndermesine rağmen sağlıklı bir sonuca varılamamış. Günümüzde İMÇ özgün tasarımından tamamen uzaklaşmış durumda. Yapı kütle olarak ayaktayken, ayrıntılar tamamen kaybolmuş.
İMÇ bir ihtiyaç olarak planlandığı günden bugüne kadar birçok macera yaşamış. Arabesk kültürünün yükseldiği dönemde Plakçılar Çarşısına dönüşen çarşıda Türkiye müzik piyasasının kalbi atmış. Anadolu’nun çeşitli yerlerinden şöhret için gelen insanların ses, çalgı kayıt merkezi olmuş. Günümüzde teknoloji gelişimiyle etkisini kaybeden plak ve kasetler ile İMÇ’nin "plakçılar çarşısı" kimliği de etkisini yitirmiş durumda.
- Ali Teoman Germaner’in doğal taştan duvar rölyefi çarşının en çok zarar gören sanat eseri. Duvara monteli taşların büyük kısmı zamanla ortadan kaybolmuş ve günümüzde yalnızca çivileri duruyor. Rölyef; önüne konan masa, sandalye, tabela ve şemsiyeler sebebiyle kapalı kalıyor.
2000’li yıllara gelindiğinde ise İMÇ tamamen gözden çıkarılmış. 2007 yılında hükümet, "Tarihi Yarımada’yı Koruma Projesi" kapsamında İMÇ’yi tamamen yıkılarak yerine Osmanlı mimarisinde "Prestij Konutları" adlı ahşap villa yapacağını duyurmuş. Projeye olan itirazlar sonucunda Danıştay 6. Dairesi ilgili imar planını iptal etmiş ve Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu da daire kararını onaylamış.
İptal kararına rağmen "Tarihi Yarımada’yı Koruma Projesi" kapsamında dönem dönem Süleymaniye çevresinde yıkımlar devam ediyor. Özellikle son yıllarda tekrardan gündeme gelen projenin, İMÇ’yi tehdit etmekle birlikte; Süleymaniye çevresinin Sulukule ve Tarlabaşı’nda gerçekleşen yıkıcı projelere benzemesinden korkuluyor.
İMÇ, Türkiye’deki modern mimarlık mirası açısından tartışılmayacak bir öneme sahip. Çarşı; modern mimari ilkeleriyle çevresindeki tarihi dokunun referanslarının harmanlandığı, çarşı ihtiyacının tam olarak karşılandığı, nitelikli bir mimari ürün olmuştur. İMÇ’nin yerelden aldığı referansla oluşturduğu modernist dili; yarışma projesi raporu dahil olmak üzere tanıtım metinlerinde ve sonuç olarak kanlı canlı İMÇ’de kendisini gösteriyor. Hem yerel hem de evrensel ögelerin ara kesitinde yer alan İMÇ, Türkiye’nin önemli mimari miras örnekleri arasında sayılıyor.
Doğan Tekeli; anılarını anlattığı Mimarlık: Zor Sanat kitabının sunuşuna "Yaşadığımız kentin caddelerinde, sokaklarında yürürken, önlerinden geçip gittiğimiz yapıların, pek çoğunun farkına varmayız. Arada bir gözümüze çarpanların da ne zaman, ne zorluklarla, kimler tarafından inşa edildiklerini düşünmeyiz." sözleriyle başlıyor. Bu sözler İstanbul’da tarihi yarımadanın göbeğinde yer alan ve önünden her gün binlerce insanın geçtiği İMÇ’nin pek çok kişi tarafından bilinmeyen 1950’li yıllardan başlayıp günümüzde de devam eden "macera"larını özetler nitelikte.
Yer | Fatih, İstanbu |
İnşaat Alanı | 190,000m² |
İşveren | İstanbul Manifaturacılar Çarşısı Kooperatifi |
Tasarım Ekibi | Metin Hepgüler - Sami Sisa - Doğan Tekeli |
Mimarlık Ofis(ler)i | SİTE, D.Tekeli - S.Sisa - M.Hepgüler Mimarlık Kollektif Şirketi |
Sunulan Hizmetler | Yarışma Projesi, Kesin Proje, Uygulama Projesi, Mesleki Kontrollük |
Proje Tarihi | 1959 - 1959 |
Yapım Tarihi | 1960 - 1967 |
Proje Tipi | Alışveriş Merkezi / Çarşı |
Yapım Türü | Betonarme |