Endüstriyel konseptte showroom: The Market Building

The Market Building Showroom, Londra’nın Clerkenwell bölgesindeki The Market Building olarak bilinen eski bir tütün fabrikasının içinde yer alıyor. Coalbrook, bu yapının zemin ve bodrum katlarında ürünlerini sergilemenin yanında mimarların ve tasarımcıların müşterilerle toplantılar yaptığı ortak çalışma alanlarına da ev sahipliği yapıyor.

Bir banyo markası olan Coalbrook, adını dünyanın ilk demir köprüsünün yer aldığı ve yüksek kaliteli demirin kapsamlı üretimiyle Sanayi Devrimi'nde önemli rol oynayan Midlands'daki Coalbrookdale kasabasından alıyor. Holloway Li, tasarımda tipik showroom algısından uzaklaşarak alanı, Coalbrookdale kasabasından yola çıkarak Coalbrook'un marka kimliğini yansıtmayı amaçlıyor.

Holloway Li, showroom tasarımında tarihselcilik, dekorasyon ve dijital süreç arasındaki sınırları bulanıklaştırıyor. Gerçeküstü bir dekor oluşturularak showroom kavramının tipik görünümüne farklılık getiriliyor. Usta zanaatkarların çalıştığı projede endüstriyel arka plan en ince detayına kadar gerçekçi bir görünüme kavuşuyor.

Holloway Li'nin tasarımı geçmiş yüzyılların endüstriyel atmosferini çağrıştırıyor. Sanayi Devrimi sonrası şehirlerin siluetinde önemli derecede yer edinen bacalar zemin katta döşemeden tavana kadar uzanan metal sergileme panelleri olarak kullanılıyor. 1800'lere gönderme yapan bir dizi endüstriyel dekor; Coalbrook’ın ürünlerini öne çıkarıyor.

Showroom, ürünleri sergilemek için kullanılan bir dizi endüstriyel döküm metal obje etrafında geliştiriliyor. Kırmızı ve kehribar rengi reçineden yapılmış yarı transparan Victoria banyo duvar panelleri ile endüstriyel bacalar zemin katın hakim unsurları olarak dikkat çekiyor. Geniş, sokağa bakan pencerelerden reçine duvar panelleri kendilerini gösteriyor. Duş başlıkları metal baca sütunlarda, musluklar ise gömme lavabolu bodur metal stantlarda sergileniyor.

Metal döküm ile dekoratif kornişler, karolar ve kanatlı pencereler üretiliyor. Neredeyse sıvı gibi görünen yarı transparan reçine yüzeyler ise metal aksamlara kontrast oluşturuyor. Reçine yüzeyler, bakan kişinin pozisyonuna ve ışık açısına bağlı olarak farklı görünümlere bürünüyor. Metal zincirler, dairesel standlar üzerinde ve çeşitli noktalardan sarkıyor. Zemin kat boyunca iç mekanda açıkta kalan tuğla duvarlar, restore edilen beyaz kirişler ve kırmızı çelik sütunlar ile tamamlanıyor.

Zemin katta yer alan yüzeylerin büyük bölümü soluk gri bir renge boyanırken, bodrum katta daha karanlık ve karamsar bir ambiyans amaçlanıyor. Bodrum kata yekpare kalker taşından oyulmuş taş bir merdivenle iniliyor. Burada karanlık ve sulu bir yeraltı makine dairesi atmosferi oluşturuluyor. Dökme demirden kalıplanmış duvar panelleri ile kaplı mekanda iki büyük endüstriyel kazan bulunuyor.

Kazanların iç mekanı daha fazla ürün sergilemek için kullanılıyor. Üst katta hakim öğe olan Victoria dönemi banyo panel örnekleri bu alanda da yer alıyor. Ortak çalışma odalarını iç mimar Robert Adam pastel tonlarında eğlenceli bir karakterle tasarlıyor. Mavi tonlarda tasarlanan oda bir kütüphane olarak geliştiriliyor ve pembe tonlu odada geleneksel misafir odası kavramının çağdaş bir yorumu yapılıyor.

Holloway Li, iç mekanlarda çeşitli işlevlerde kullanılan pirinç boru işlerinde Bard & Brazier, ısmarlama doğramalarda ise Bard & Blackwood ile çalışıyor. Reçine kalıplar için Londra otobüslerinde kalıplanmış iç mekanlar yapan bir şirketle çalışılıyor. Showroom’da yer alan öğeler, işinde uzman tasarımcı ve usta zanaatkarlar ile yapılan işbirlikleri ile gerçekleştiriliyor. Projede yer alan diğer işbirlikçiler arasında aydınlatma üreticileri Phos ve The Stonemasonry Company, Danimarkalı mobilya tedarikçisi Menu bulunuyor.