Çatı detayıyla dikkat çeken konut: House Under The Boat

Proje, Chaoffice isimli mimarlık ofisi tarafından bir profesör için tasarlanıyor. Profesör, tasarımcılarla ilk görüşmesinde dünyanın birçok yerindeki manastırlara ve tapınaklara yaptığı ziyaretleri anlatıyor. Projenin hem ev hem de çalışma alanı olarak kullanılması kararlaştırıldıktan sonra tasarımın ana hatları belirleniyor. Yapıda kitap rafları ve masalar kullanılarak, insanların bina içinde dolaşırken okumaya ve yazmaya teşvik edilmesi planlanıyor. Çiçek, bitki ve ağaçlar da tasarımın odak noktasını oluşturuyorlar.

Tasarımcılar, profesörün sahip olduğu 20.000 ciltten fazla kitabın yapıda depolanmasını sağlayacak şekilde planlama yapıyorlar. Kitap sayısının fazla olması, evin genel tasarımını belirleyen önemli bir unsur haline geliyor. Kitaplıklar, tasarımın ortasına konduğunda büyük bir alan işgal ettiğinden dolayı, duvarlara yaslanacak şekilde planlanıyor.

Mahallenin geri kalanıyla mahremiyetini koruyacak şekilde doğal ışık almasını sağlamak ve aydınlık çalışma alanları oluşturabilmek amacıyla planın merkezine boş bir hacim yerleştiriliyor. Dışarıdan görünmese de iç mekandan bakıldığında bu hacmin büyük bir boşluk oluşturması amaçlanıyor.

Projede, çevre yapılarla ilişkiyi en aza indirmeyi amaçlandığından içe dönük bir plan tasarlanıyor. Tasarımcılar, alışılmış çatı tasarımı kalıbının dışına çıkıyorlar. Mekan, 7x14 metrekarelik alana ve çift yükseklikli bir tavan sistemine sahip olacak şekilde planlanıyor. Çatı, ters çevrilmiş şekilde inşa edildiğinden, iç mekandan bakıldığında bir gemi gövdesini andırıyor.

Mekanda kitap raflarının kapladığı duvarlar 6 metre yüksekliğe sahipken, odanın ortasına gidildikçe tavanın alçaldığı görülüyor. Alçalan tavan, çatıda içbükey bir alan oluşturuyor. Böylece insanlar, dış saçak yüksekliğinin de sayesinde doğayla bağlantılı ancak komşularla mahremiyeti korumaya devam eden bir çatı alanında vakit geçirebiliyorlar.

Evin konumlandığı arazinin özellikle kuzey ucunda bol miktarda ağaç yer alıyor. Tasarımcılar, alanda bulunan ağaçları korumak için büyük çaba sarf ediyorlar. Yapıyı oluşturan hacimlerin çevrelediği iki büyük avlu oluşturuluyor. Aynı zamanda binalar ile arazinin dış duvarı arasına daha küçük hacimler yerleştirilerek, birden fazla küçük avlu tasarlanıyor. Bu sayede mahremiyeti koruyan iç rekreasyon alanları oluşturuluyor, yapının doğal ışık alması kolaylaştırılıyor ve arazide yer alan ağaçlar korunmuş oluyor.

Yapı, genel hatlarıyla minimalist bir çizgide tasarlanıyor. Cephe malzemesi olarak gri tuğla, doğramalarda ise ahşap kullanılıyor. Malzeme seçimleri ve kullanılan renkler, doğayla uyum sağlayacak şekilde seçiliyor. Cephenin abartısız görüntüsü sayesinde dikkatler yapının genel tasarımına çekiliyor.

Evin iç mekanı da tıpkı dışı gibi göz yormayacak şekilde tasarlanıyor. Genel olarak ahşap, beyaz ve siyah renkler kullanılıyor. Duvarlarda kullanılan büyük cam açıklıklar sayesinde, doğanın içinde hissedilen aydınlık bir ortam sağlanıyor.

Yapı, arazinin eğimi nedeniyle farklı kotlara oturacak şekilde tasarlanıyor. Girişin bulunduğu kotta lobi, vestiyer, ekipman odası, depo alanı, 2 farklı yatak odası, oturma odası, tuvalet ve ütü odası gibi alanlar bulunuyor. Yapının diğer kısımlarında ise kütüphane, spa, dinlenme odası, avlunun etrafında yer alan çalışma alanı, misafir odaları ve tuvaletleri yer alıyor.

Yapıda yer alan kütüphane, iki ayrı kottan meydana geliyor. Mekanda bulunan merdivenler sayesinde, 6 metre yüksekliğe ulaşan kütüphane erişilebilir hale geliyor. Merdivenden yukarı çıkıldığında tasarlanan cam platform ile tüm alan gezilebilecek şekilde planlanıyor.

Mekanların ışık almasını kolaylaştırmak amacıyla odalara açılan küçük avlular tasarlanıyor. Bu avlular mekanlar arasında geçişi de sağlıyor. Aynı zamanda avlularda yer alan bitkiler ve ağaçlar, doğayı evin iç mekanına taşıyor.