Bir Wes Anderson filminde karşılaşabileceğiniz 10 sinematik iç mekân
Amerikalı film yapımcısı Wes Anderson'ın filmlerinde yer alan pastel renkler ve simetrik tasarımlar retro temalı iç mekanlara yön veriyor. Anderson'ın son filmi The French Dispatch vizyona girerken, onun kendine özgü estetiği Stockholm'den Melbourne'e kadar çeşitli iç mekân projelerine yansıyor.
Weihai'de eski bir afyon fabrikası olan yapı,Linehouse tasarım stüdyosu tarafından 5.500 metrekarelik bir WeWork alanına dönüştürülüyor. Linehouse, 20. yüzyıldan kalma yapıyı elden geçirerek mağaza ve sanatçı konutu olarak otel benzeri büyük bir alan meydana getiriyor. Merdivenler için kullanılan parlak yeşil renk, pastel renkli tuğla duvarlarla bir tezat oluşturuyor. Anderson film hayranlarının aşina olacağı geçmiş ile günümüz arasında bir karışım meydana getiriyor.
Kafede, güney iklimlerdeki bolgüneş alan barları ve kafeleri çağrıştırmak için yumuşak sarılar, kahverengi ve krem tonlarından oluşan bir renk paleti kullanılıyor. İç mekandaki kemerler Anderson'ın adını taşıyan filmindeki The Grand Budapest Hotel'in 19. yüzyıl sonlarına ait tasarımına göndermede bulunuyor.
Saint of Athens,Yunanistan'ın Mikonos adasındaki Gavello markası için bu kuyumcu dükkanını "60'ların lüks bir yüzme havuzuna" benzetmek için soğuk mavi fayanslar kullanıyor. Yüzme havuzu tasarımı, mekâna nostaljik bir etki katıyor.Paleologos tasarımını, "Yumuşak mavi tonlarının ağırlıkta olduğu, 60'ların kentsel havuz lüksünü anımsatan, metalden yapılmış mobilyalar retro ama modern bir Wes Anderson türü evren oluşturuyor." şeklinde açıklıyor.
Fin mimarlar Viljo Revell ve Keijo Petäjä tarafından tasarlanan mekân ilk olarak 1952'deki Helsinki Yaz Olimpiyatları için açılıyor. Note Design Studioise yumuşak pembe tonları kullanarak iç mekânın modernist çizgilerinivurgulayan bir tasarımla restoranı yeniliyor.Koyu deniz mavisi halı ile harmanlanan iç mekânda retro bir tarz ön plana çıkıyor.
Bar Luce, Milano'nun ünlü simge yapılarından ve şehrin çeşitli yerlerindeki kafelerden, özellikle 1950'ler ve 60'lardan referanslar alınarak tasarlanıyor. Mekânın duvarlarını kaplayan ahşap panellerden rengarenk döşemeli Formica mobilyalara kadar kullanılan pastel ağırlıklı renk paleti, Anderson filmlerinin estetiğini yansıtıyor. Anderson'ın The Life Aquatic’in karakterleri ve Prada için yönettiği kısa bir film olan Castello Cavalcanti'nin karakterleri, klasik bir müzik kutusunun yanında duran bir çift langırt makinesinde yer alıyor.
Frank Lloyd Wright'ın tasarladığı Johnson Wax Genel Merkezi'nde mantar biçimli sütunlar, payreks çatı pencereleri ve toprak rengi mobilyalar ön plana çıkıyor. Yapı, Anderson'ın filmleri için hazırlanmış bir set gibi görünüyor. Ana ofis alanının adı olan The Great Room’un bile sinematik bir atmosferi bulunuyor.
Tasarım stüdyosu Biasol , Wes Anderson'ın simetri ve nostaljik renk paletinden ilham alan bir destinasyon sağlamak için toprak tonları ve stilize mimari motifler kullanıyor. Koyu pişmiş toprak ve turuncu tonlar kum ve bej renklerle tezat oluştururken, klasik ahşap sandalyeler iki savaş arası dönemdeki Avrupa kafe kültürüne çağrışım yapıyor.
Kvadrat, dünyanın önde gelen döşemelik tekstil tedarikçilerinden biri olarak ön plana çıkıyor. Parlak turkuaz dokuma tezgahına beslenen ipliğin pembe, sarı renkleri ve kurulumun tekrar eden yapısı, istemeden de olsa fabrikayı Anderson tarzı bir mekâna dönüştürüyor.
Masquespacio tasarım stüdyosu, İtalyan fast food zinciri Bun'un Milano’daki şubesi için yenilikçi ve sofistike bir iç mekân oluşturuyor. Bu yüzden leylak ve yeşil tonlarından oluşan bir renk paleti tercih ediyor.
Calistoga Motor Lodge'un AvroKO tarafından yenilenen iç mekanlarınıntümü 1950'ler, 1960'lar ve 1970'lerden alınan renkler, desenler, mobilyalar ve aydınlatma parçalarıyla retro bir his veriyor. Yapının banyosunun duvarları, soluk mavi çinilerle kaplanıyor. Duvara yaslanmış iki kürek, 2012 yapımı Moonrise Kingdom filminin New England estetiğini çağrıştırıyor.