Gol atan ilk Türk futbolcusunun sıra dışı hikayesi
Fuat Hüsnü bey, birçok kaynağa göre ilk Türk futbolcusu ve gol atan ilk Türk futbolcusu olarak kabul edilir. Şimdi sizleri Sultan Abdülhamid dönemine doğru bir yolculuğu çıkaralım...
Sultan Abdülhamid’in tam teşkilatlı bir jurnal ağı kurduğu zamanlar. Sultan’ın görevlendirdiği hafiyeler, gün boyu saraya jurnal yağdırıyorlar. Anlamlı, anlamsız her türlü jurnal saraya iletiliyor ve Sultan’ın haberdar olması sağlanıyordu. Bu jurnalciler arasında biri vardı ki faydalı jurnalleriyle diğerlerinin arasından sıyrılmış, Sultan’ın baş jurnalcisi olmuştu. Adı Ali Şamil ya da bilinen adıyla Hafiye Şamil’di. Hafiye Şamil’in jurnal mıntıkası Kadıköy ve civarlarıydı.
Bir gün Hafiye Şamil’in kulağına birtakım söylentiler çalınır. Bu söylentilerin aslı astarı var mı diye gavurların o sıralarda yusyuvarlak ve yerinde durmayan şeyin peşinde deli danalar gibi koşturdukları Papazın Çayırı’na gider.
O zamanlar gavurların oynadığı bu oyun Türklere çok tuhaf geliyordu. Çünkü önce o yuvarlak şeyi yakalamak için kendilerini yırtıyorlar, sonra da bir depikle onu kendilerinden uzaklaştırıyorlardı. O yuvarlak şey iki direğin arasından geçti mi de sanki kıyamet kopuyordu.
Hafiye Şamil, bu düşünceler içerisindeyken bir anda görevini hatırladı. Kulağına çalınan söylentilerin doğru olup olmadığını anlamak için koşturup, depik atanları daha dikkatli incelemeye başladı. Biraz inceledikten sonra Papazın Çayır’ında Rumlarla birlikte yuvarlak şeyin peşinde koşturan Türklerin de olduğunu fark etti. Demek ki kulağına çalınan söylentiler asılsız değildi. Hemen saraya bir jurnal uçurdu: "Karşılıklı kaleler kurup Rumlarla aynı elbiyesi labis oldukları halde top endahtı yaparak talim icra etmekteler!"
Türklerin Rumlarla maç yapacağı jurnalinin ardından Papazın Çayırı’na baskın kararı çıktı. O gün orada futbol oynayan Türklerden biri de Osmanlı Devleti’nin amirali Hüseyin Hüsnü Paşa’nın oğlu Bahriyeli Fuat Hüsnü Bey idi. 1879 yılında Vefa semtinde doğan Fuat Hüsnü çocukluğundan beri futbola tutkuluydu. O yıllarda top oynayan İngilizleri, Rumları merakla izlerken onların top toplayıcılığını yapmaya başlar. Kendine güvenmeye başlayınca da onlarla birlikte oynamaya başlamıştır.
Bir süre sonra da kendisi gibi top sevdalısı olan arkadaşı Hariciye Nezareti memurlarından(Dışişleri Bakanlığı)Reşat Danyal’la birlikte kurduğu, aynı zamanda ilk Türk futbol takımı olan Black Stocking’de (Siyah Çoraplılar) oynamaya başlar. Bu takımın futbolcuları arasında; Kemani Nuri, Hafız Mehmet, Fahri, Hafız Mustafa, Emcet, Hüseyin, Mazhar Şevkive Tamburacı Osman Pehlivan ile ünlü filozof Rıza Tevfik beyler bulunuyorlardı. Takımın kurulmasında epey bir yardımı olan Dr. Rasim Paşa da kulübün başkanlığına getirilmişti. İşte baskının olacağı 26 Ekim 1901 günü Siyah Çoraplılar ile Rumlar’ın oluşturduğu takım maç yapmaktadır.
Baskıncılar gelene kadar maç biter ve Siyah Çoraplılar 5-1 yenilir. Siyah Çoraplılar’ın tek golünü bizim Fuat Hüsnü Bey atar ve gol atan ilk Türk futbolcusu olarak tarihe geçer. Maçın ardından baskıncıların yolda olduğunun haberini alırlar. Fuat Hüsnü Bey, o sırada Papazın Çayırı’nda kendisini seyreden babasının faytouna saklanarak yakalanmaktan kurtulur. Ancak Reşat Danyal ve diğer arkadaşları onun kadar şanslı değillerdir ve hepsi de Tahran’a sürgüne yollanırlar.
Fuad Hüsnü Bey maç yerinden kaçmayı başarmıştı ama takibat sonucu yakalanıp askeri mahkemeye verilmekten kurtulamamıştı. Kasımpaşa'daki Bahriye Divan-ı Harbi'ne sevk edilen Fuad Hüsnü Bey orada Müstantik Raşid Bey tarafından sorguya çekildi. Bu sorgu sırasında Hafiye Ali Şamil tarafından yukarıda bahsettiğimiz Saray'a gönderilen jurnal de okundu. Rumlarla aynı giysilere bürünüp, karşılıklı kaleler kurarak top atışları yaparak talimde bulunan insanlar elbette devlet ve saltanat için büyük bir tehlike teşkil ederlerdi.
Sorgu hakimi Raşid Bey de bu jurnal karşısında fena halde öfkelenmiş ve "Bir Türk zabit namzede(subay adayı) nasıl olur da Rumlar'la aynı elbiseleri giyip onlarla top atışı yapar?" diyerek Fuad Hüsnü Bey'i azarlamıştı.
Sonunda Fuad Hüsnü Bey, yanında getirdiği formaları giyip Divan-ı Harbin karşısına çıkmak zorunda kalmıştı. Sanığı karşısında don-gömlek gören Müstantik Raşid Bey biraz bozulmuş, ancak durumu kavradığından bir ihtar cezasıyla meseleyi kapatmıştı.
Bu olaydan sonra futboldan vazgeçmeye niyeti olmayan Fuat Hüsnü Bey, İngiliz ve Rum oyuncuların ağırlıkta olduğu Kadıköy Futbol Kulübü’nde top koşturmaya başlar. Ancak tanınmamak için adını değiştirir ve Bobby adıyla gollerini sıralamaya başlar.
İlk Türk futbol kulübü Galatasaray’ın kurulmasıyla oraya geçer ve Galatasaray’ın ilk şampiyonluğunda kilit oyunculardan biri olur. Onu futboldan uzaklaştırmak için çok uğraşırlar. Hatta 1912 yılında bir görev çerçevesinde İngiltere’ye gönderirler. 2 yıl sonra vatana döndüğünde bu sefer de Fenerbahçe’de top oynar ve bir süre sonra emekli olur.
Futbolu bıraktıktan sonra o zamanlar haftalık olarak yayınlanan 'Spor Alemi' dergisinde futbol yazarlığı da yapan Fuat Hüsnü Bey 1969 yılında yılında yaşamını yitirir.
Yararlanılan kaynak: 1453-1991 Türk Spor Tarihi Ansiklopedisi - Cem Atabeyoğlu