Dünya ona 'Muhteşem Türk' diyor: Tunç Fındık dağcılık tarihine adını yazdıracak
Gözünü 8 bin metrelik dağların zirvesine diken ve pek çok başarılı tırmanış gerçekleştiren Milli Dağcı Tunç Fındık'ın, 14*8000 tırmanış projesini gerçekleştirmesi için önünde sadece bir hedef kaldı. Tunç Fındık, böylelikle Türk dağcılık tarihinde bir ilki gerçekleştirmiş olacak. Dünyanın kendisini 'Muhteşem Türk' olarak tanıdığı ünlü dağcı, bir sonraki hedefinin ise daha önce iki defa tırmanış yaptığı Everest'e bu defa oksijensiz tırmanmak olduğunu söyledi. Türkiye'nin gelmiş geçmiş en başarılı dağcısı Tunç Fındık, tırmanışlarının detaylarını ve dağcılığın zorlu serüvenini GZT'ye anlattı.
Dünya Tunç Fındık'ı 'Muhteşem Türk' olarak tanıyor. Aslında böyle demekte pek de haksız değiller, çünkü o yakın zamanda dünyada 8 bin metrenin üzerinde bulunan 14 dağın tamamına tırmanmış 42 dağcıdan biri olacak. Türkiye için ise bu bir ilk!
Tunç Fındık'ın 14*8000 projesini tamamlanmasına ise sadece bir dağ kaldı. O da Nanga Parbat Dağı...
Tunç Fındık ile keyifli sohbetimiz esnasında bizi heyecanlandıran başka bir proje daha var! Başarılı dağcı 2020 yılında Everest Dağı'na oksijensiz tırmanan ilk Türk dağcı olarak, adını Türk dağcılık tarihine bir kez daha yazdıracak.
Tunç Fındık daha önce iki defa Everest'e tırmanış gerçekleştirmişti. Fındık'ın gerçekleştireceği oksijensiz tırmanmış, oldukça büyük bir risk taşıması bakımından son derece tarihi bir tırmanış olacak.
14*8000 projesinde sona yaklaştığını ve önünde sadece Nanga Parbat zirvesi kaldığını söyleyen Tunç Fındık, projesi hakkında "Şu an itibariyle dünyadaki tüm 8 bin metrelik dağlara tırmanış projesi sona yaklaşmış durumda. Tırmanacağım son bir tane 8 bin metrelik dağ kaldı; o da Nanga Parbat. 2020 yılının Haziran ayında tırmanmayı planlıyorum. Bu bittiği zaman dünyada bunu başarmış 42 kişiden biri olacağım. Türk dağcılık tarihi için çok önemli bir şey... Türk dağcılık tarihinde bu bir ilk olacak"dedi.
Tunç Fındık Everest'e oksijensiz çıkacak
Tunç Fındık için dağcılık hayatının bir parçası. O nedenle de dinlerken bile heyecanlandıran projeleri sekteye uğramadan devam ediyor. 2020'de Everest'e oksijensiz çıkacağını söyleyen Fındık; "Aslında bu benim için hayat boyu devam eden bir proje. Devamında yine farklı rotalara giderim. 7 bin metrelik dağlara giderim, 2020 yılında oksijensiz Everest'e tırmanma projem de var. Bu Everest'e üçüncü tırmanışım olacak. Bu çok büyük bir başarı çünkü dünyada Everest'e oksijen kullanmadan çıkan çok az sayıda insan var. Bu spor dünyası için çok büyük bir başarı. Everest'e oksijensiz çıkan Türk dağcı da yok. Zaten oksijen kullanmadan bunu yapmak insan üstü bir çaba. Çok riskli... Büyük ihtimalle dünyada yapılabilecek en zor işlerden bir tanesi. Ama bu kadar tecrübeyle bu tırmanışı oksijen kullanmadan yapabileceğimi biliyorum" diyerek, gerçekleştireceği bu riskli ve zorlayıcı tırmanış konusunda kararlılığını gözler önüne serdi.
"Tehlikeyi hissettiğinizde geri dönmeyi bilmelisiniz"
Şüphesiz ki dağcılık, diğer spor dallarına göre çok farklı. Doğasında barındırdığı yüksek risk, konforsuz koşullar, geçmişte pek çok kez ölümle sonuçlanan tırmanışlar, çığ tehlikesi, kaybolan dağcılar... Tunç Fındık başarılı bir dağcının şartları iyi değerlendirerek, tehlikeyi hissettiğinde vazgeçmeyi bilmesi gerektiğinin altını çizerek; "Uygun koşullar olmadığında geri dönmeyi bilip, daha sonra uygun koşullarda başarılı bir tırmanış yapmak en doğrusu. Diğer türlü hayatınızı riske sokabilirsiniz. Yani koşulları doğru değerlendirmeyi bilmelisiniz. Ben bu güne kadar 8 bin metrelik dağlara 23 defa gittim, toplamda 14 dağda zirveye vardım. Yani diğerlerinde zirveye ulaşamadım. Çok yakınına gelmiş olmamıza rağmen devam etmedik. Bu da tehlikeyi doğru değerlendirmekten ve doğru karar almaktan geçiyor.Sonuçta hayatınız daha önemli, ne olursa olsun... Bu bir spor, uygun koşullar olmadığında, tehlikeyi hissettiğinizde geri dönmeyi bilmelisiniz. Koşullar uygunsa devam edilir, ama koşullar uygun değilse, başınıza iş gelecekse, doğru karar vermelisiniz. Dağcılığın kuralı bu" dedi.
Dağcı Fındık, zorlayıcı koşullar hakkında ise "Koşullar çok ağırdır, çok soğuktur, her zaman kontrolsüzdür, çok uzun sürer... Kolay yaşamından, konforundan ve sevdiklerinden uzakta kalırsın. Ölüm riski her zaman çok yüksektir. Geri dönüp dönemeyeceğinin belli olmadığı bir aktivitedir dağcılık. Ama sevdiğim bir şeyi yapıyorum. Sevdiğim için de motivasyonum düşmüyor. Dağcılık benim hayatımın ayrılmaz bir parçası. Ben de dikkatimi esirgemiyorum doğrusu..." diyerek bu spora olan bağlılığını dile getirdi.
- "Bazı dağlar daha az teknik etaplar içerir, bazıları ise daha fazla... Bu yönden baktığımızda K2 Dağı'nın çok tehlikeli olduğunu söyleyebiliriz. Aynı zamanda hava ve ekip konusunda çok şans gerektiren, çok zorlayıcı bir dağ. 2012 yılında K2 Dağı'nın zirvesine ulaşmak konusunda şanslıydık. Ama sanırım çıktığım en tehlikeli dağlardan biri 8091 metrelik Annapurna Dağı'ydı.Dünyada en tehlikeli 8 bin metrelik dağ olarak biliniyor ve çok çığ tehlikesi olan bir yer. Bu yıl üçüncü defa bu dağa tırmanmayı denedim ve zirvesine ulaştım. Daha önceki iki denememde çığ nedeniyle geri dönme kararı almıştım. Benim için çığ açısından çok tehlikeli bir tırmanıştı."
"Annapurna'ya çıkan her iki kişiden bir ölüyor"
Dağcılık oldukça riskli bir spor. Tırmanışlar esnasında ölümler yaşanabiliyor.
Tunç Fındık, yaşanan ölümlerle ilgili istatistiki bilgileri paylaşarak "K2 Dağı'nda zirveye ulaşan her üç kişiden birinin dönüş yolunda hayatını kaybettiği istatistiki bir gerçek. Annapurna için bu oran ikide bir. Yani çıkan her iki kişiden biri hayatını kaybediyor. Ancak en fazla ölüm yaşanan dağ Everest, çünkü bugüne kadar Everest'e çıkan 8 bin kişiden 180 tanesi hayatını kaybetti" diyerek güvenlik açısından Everest'in en fazla ölüm oranına sahip olduğunu söyledi.
"Everest'i en çok kirleten şey insan cesetleri"
Çevre kirliliği dünyanın en büyük problemlerinden biri. Dağların turizme açıldığı yerlerde de bu sorunla karşılaşmak mümkün. İnsanın olduğu her yerde çevre kirliliği sorununun olacağına dikkati çeken Dağcı Tunç Fındık, "Everest'te böyle bir kirlilik söz konusu olduğunda temizleme kampanyaları düzenlendi ve kirlilik büyük ölçüde temizlendi. Dağdaki kirlilikle ilgili yeni kurallar ve kanunlar getirildi. Ama sanırım Everest'i en çok kirleten şey insan cesetleri... Çünkü bu yükseklikte ölenlerin cesetleri aşağıya indirilemiyor.Everest çok yüksek ve zorlu bir dağ fakat Everest'in popülerliği ile doğru orantılı şekilde artan talep dolayısıyla bir çok dağ rehberi ve rehberlik şirketleri burada hizmet veriyor. Bu bir arzu ve talep meselesi. Nepal'deki insanların hayatı da dağ turizmi üzerinedir, Nepal alpinizmle geçinen bir ülke ve doğal olarak bunu kullanıyorlar" dedi.
"Konfor arıyorsanız dağcılıkla işiniz olmamalı"
Dağcılıkta elbette koşullar zorlu... Tunç Fındık, bu spor ile ilgilenen kişilerin konfor arayışında olmamaları gerektiğini belirterek "Dağcılıkta partneriniz yani kimle birlikte tırmandığınız çok önemlidir. Çoğunlukla 8 bin metrelik dağlarda ben tek başıma oluyorum.Dağcılık zaten izole bir spordur. İnsanların gözü önünde yer alan bir spor değildir, futbol ya da başka bir takım sporunun tersine kimse sizi izleyemiyor. Zaten güzelliği de burada. Bu durumda kendini biraz daha rahat ifade edebiliyorsun. Orada olmayı seviyorsan mühim olan bu. Bu yalnızlık ve izolasyon hissi bazı insanlara hitap eder, bana da ediyor doğrusu... Yani dağcılık kalabalıkları çok sevmeyen, uzak köşelerde kalmayı arzu eden insanlar için daha uygun bir spor. Evet, konforsuz ama zaten konfor arıyorsanız dağcılıkla bir işiniz olmamalı" dedi.
"Buz tırmanışı yapmıyorsan, dağcılık yapmıyorsun demektir"
Son dönemlerde Türkiye'de de dağcılığın, eskiye nazaran daha fazla ilgi gören bir spor haline geldiğini söyleyebiliriz.
Tunç Fındık Doğu ve Güneydoğu'da bulunan illerde bulunan tırmanış rotaları hakkında "Türkiye'de tırmanış için uygun bir çok yer var. Niğde'de bulunan Aladağlar Türkiye'nin Alpleri sayılır ve sıklıkla tırmanış yaparım. Antalya'da çok tırmanış yapıyorum çünkü Antalya bir kaya tırmanış cenneti. Orada uzun kaya tırmanış rotaları çıkıyorum, ilk çıkışları yapıyorum. Türkiye'nin doğusunda da güzel rotalar var. Mesela Van, Erzurum donmuş şelaleler için çok ideal yerler. Bu anlamda Türkiye'deki tırmanıcılar için yeni keşfedilmiş ve donmuş şelale tırmanışı için gidilebilir bir konuma geldi son yıllarda. Bunlar Türkiye'deki en popüler yerler" dedi.
Buz tırmanışının Türkiye'de çok yeni bir spor olduğunu söyleyen Milli Dağcı Fındık, "2014 yılına kadar Türkiye'de buz tırmanışı yapılabilecek bir bölgenin olduğu bile bilinmiyordu. Ben de buz tırmanışı yapmak için ya Alpler'e ya da İran'a gidiyordum. Dağcılık, kaya ve buz tırmanışı üzerine kuruludur. Yani bu ikisinin kombinasyonudur. Dolayısıyla buz tırmanışı, dağcılığın olmazsa olmaz bir parçasıdır. Buz tırmanışı yapmıyorsan, dağcılık yapmıyorsun demektir. Alpler'de ve Himalayalar'da yaptığımız şeyler buz ve kaya tırmanışının daha büyük boyutlu olanlarıdır. Dolayısıyla buz tırmanışı ülkemiz için çok önemli" dedi ve henüz keşfedilmeyi bekleyen çok yer olduğunu da sözlerine ekledi.
"Ağrı Dağı'nın ve Cilo Dağı'nın turizme açılması Türkiye için çok önemli"
Zengin bir dağ coğrafyası olan Türkiye'nin doğusu ve Güneydoğu'sundaki Ağrı ve Cilo dağlarının Türkiye'ye dağcılık turizmi açısından büyük getirileri olacağını ifade eden Fındık, "Türkiye'de de Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da bulunan Ağrı Dağı'nınve İran-Irak sınırındaki Cilo Dağı'nın dağcılık turizmine açılması çok önemli. Çünkü buralar Türkiye'nin en majör dağ bölgeleri. Türkiye'de özellikle Ağrı Dağı çok büyük bir potansiyele sahip, çünkü yurt dışında gerçekten çok önemli bir dağ. Farklı dinlerde kutsal kabul edilmesi bakımından pek çok kişi Ağrı Dağı'nı ziyaret etmek istiyor. Dolayısıyla turizme açılması durumunda bölge için büyük bir turizm pazarı olacak. Korunması gereken bir yer orası. Bütün dağlarımız için bu geçerli ama Ağrı Dağı'nın yeri dünyaca ünlü bir dağ olması bakımından çok özel" dedi.
11 dağcının öldürüldüğü Taliban saldırısından kurtulmuştu
Tunç Fındık'ın, Pakistan'da bulunan Nanga Parbat dağına tırmanışı esnasında Taliban'ın saldırısı sonucunda 11 dağcı ana kampta öldürülmüştü. Saldırıdan şans eseri kurtulan dağcı, o gün yaşananlar hakkında "Dağların olduğu ülkelerde iç karışıklıklar, terör olayları olabilir. Bu işin bir parçası olmamakla birlikte, beklenebilecek durumlardan biri... Nanga Parbat Dağı'nda daha önce böyle bir olay yaşanmamıştı. Nanga Parbat zaten "katil dağ" olarak anılan bir dağdır. Benim için de son kalan 8 bin metrelik dağ. 2020'deki tırmanış planım bu dağ. Bu oraya üçünü gidişim olacak. İlk gidişimde Taliban, 11 dağcı arkadaşımızı ana kampta kurşuna dizdi. Ben yüksek bir kampta olduğum için ölmekten şans eseri kurtuldum"şeklinde konuştu.
"Bayrağımızı dünyadaki tüm 8 bin metrelik dağların zirvesine çıkartmak mutluluk verici"
Dağcılığın Türkiye'de hala bilinen bir spor dalı olmadığını söyleyen Tunç Fındık, "Sanırım Türkiye ile kıyaslayacak olursak yurt dışında daha fazla insan tanıyor beni. Ülkemizde ne yazık ki küçük bir kesim dışında toplum dağcılığa ve doğa sporlarına ilgili değil. Bu Türkiye için üzücü bir durum. Türk sporculuğuna bir katkımız olduysa bu mutlu edici bir şey. Türkiye'de dağcılığın gelişimi adım adım olacak, ufak katlar halinde yükselecek. Bu bizim için ülkemizin geleceğine bir yatırımdır. Ülkemizin bayrağını dünyadaki tüm 8 bin metrelik dağların zirvesine çıkartmak benim için mutluluk verici. Bu bizim için bir spor başarısı" diyerek, Türk bayrağını dünyanın en yüksek noktalarına çıkarmanın kendisine verdiği mutluluğu anlattı.
"Kelle koltukta yapılacak bir spor değil"
Dağcılık yapmak isteyen gençlere seslenen Tunç Fındık "Bu sporun katkıları kişiden kişiye değişiyor ama kendim için söyleyecek olursam bu spor zihni ve fiziki bir disiplin sağlayan bir spor. Gerçekten iyi bir odaklanma becerisi katıyor. Bu spor bana doğru düşünüp doğru hareket etme, soğukkanlı davranma yetilerini kazandırdı. Sanırım dağcılığın insana kattığı en önemli şey risk altında soğukkanlı olmak ve riskli durumlarda doğru karar alabilmek.Bu sporu yapmak isteyen kişilerin iyi bir eğitimden geçmeleri, bilen biriyle gitmeleri, doğru usta-çırak ilişkisiyle yetişmeleri gerek. Bir yerden başlasınlar, güvenlik için de iyi bir eğitim alsınlar. Bu spor dalında en önemli şey güvenlik. Kelle koltukta yapılacak bir spor değil. Çok da dikkatli olmak gerekiyor. Bilincinizin de çok yüksek olması gerekiyor. Yoksa hayatınız tehlikeye girer çünkü tırmanış ortamının tehlikesi oldukça yüksektir. Bu işi aklı başında insanlardan öğrenmek gerekiyor. Bu sporu yapmak isteyen kişiler mutlaka bir dağcılık kulübüne katılsınlar. Doğru eğitimleri alıp, doğru kişilerle birlikte, doğru adımlarla ilerlemek lazım. Mühim olan doğada bulunmaktan keyif almak. Kendilerine zarar vermeden ve ailelerini üzmeden bu sporu yapmaları önemli" dedi.