Zenginin lüks tüketimi dar gelirlinin enflasyonu
2024’ün TL yılı olacağı söylemlerinin gerçeklik payı artıyor. Reel olarak değerlenen TL’nin kurlar karşısındaki direnci arttıkça tüketicinin alım gücü iyileşir. Bu pozisyon; orta ve uzun vadede enflasyonun dizginlenmesine yarayacak. Enflasyonu kalıcı olarak aşağı çekmenin en önemli yöntemlerinden biri bu olsa gerek. Çünkü “parasal şişkinlik” olarak da tanımlanan enflasyonu kontrol altına almanın yolu; arz ve talep dengesindeki çarpıklığı ortadan kaldırmaktan geçer.
Bu zorlu yolculukta üretimin artması bir numaralı kuraldır ancak tek başına yeterli değildir. Tamamlayıcı unsurlar olarak gelir artışı ve elde edilen bu gelirin enflasyonla mücadeleye destek verecek şekilde kontrollü harcamasını sağlamak da önemli. Bu etkileşim, tasarruf kültürü konusundaki tartışmaya kadar gider. Burada darbımesel niteliğinde bir söylemle konuyu özetleyelim. Sabancı Topluluğu’nun bu günlere gelmesinde lider olarak büyük rolü olan ve aileden bahsedilirken akla gelen ilk isim merhum Sakıp Sabancı’nın şu tavsiyesi kulaklara küpe olacak nitelikte: “Para kazanmak önemli, parayı nasıl harcayacağın daha önemli.” Büyüklerimiz de “Ayağını Yorganına Göre Uzat” demiş. Sahip olduğun imkânlar ve olanakların sınırları içinde hareket etmek gerektiğini öğütlemiş atalarımız.
Ama gel gör ki bu genel geçer tavsiyeler herkes için aynı şey ifade etmiyor. Benzetmemi mazur görün lütfen; “Yağı bol bulunca göbeğine süren” cinsinden bir zümre var ki onların semtine enflasyon, tasarruf, harcama kültürü gibi kavramlar hiç uğramıyor. Asgari ücretlinin enflasyon sepeti ile bol keseden harcayanların sepeti farklı. Orta gelir grubunun geçinme parametreleriyle küresel/ulusal servetin yüzde 50’sini elinde bulunduran yüzde 1’lik zümrenin harcama anlayışları birbirinden çok uzak. Bir anlamda zenginin aşırı lüks tüketimle azdırdığı enflasyonun ceremesini dar gelirliler çekiyor.
Enflasyonla mücadelede yelkenleri ne kadar şişirirsek şişirelim, bu kesim fuzuli harcamalarının fiyat artışları üzerindeki etkisini ortadan kaldırmak zor. Ancak bu zorlu mücadeleyi yönetmeye çalışan Merkez Bankası’nın, üzerine vazife ise Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın, müsrif kesimlerin üzerine gitmesi lazım. Davulu kim boynunda taşıyorsa tokmak da onda olmalı. Çünkü talep dizginlenmediği müddetçe, fiyatları kontrol altına almak zor. Neyi kaça satarsa satsın talep olduğunu gören üretici, tedarikçi ve son satıcı; fiyatları artırma alışkanlığından kolay kolay vazgeçmez. Tüketiciler olarak bu döngüye “dur” demediğimiz müddetçe aşırı taleple, öne çekilmiş taleple “gizli bir ittifak” halinde olan fırsatçının değirmenine su taşımış oluruz.
Orta Vadeli Program’da yüzde 36 olarak öngörülen yılsonu enflasyon hedefini yakalamak için kur etkisinin minimize olması Merkez Bankası’na ciddi bir avantaj sunuyor. Muhalif trollerin “Seçimden sonra 40 lira olacak” denilen dolar/TL seviyesi son bir ayda 40 kuruş geriledi. 24 Nisan’da 32.57 lira ile zirveyi gören dolar bir aylık sürede 32,17 liraya geriledi. Merkez Bankası’nın piyasa anketinde de bunu görebiliyoruz. Reel ve finansal sektör temsilcileri ile profesyonellerden oluşan 67 katılımcıyla gerçekleştirdiği mayıs ayı Piyasa Katılımcıları Anketi'ni dolar/TL beklentisi 40’dan 38,77'ye, 12 ay sonrası dolar/TL beklentisi ise 42,47'den 41,79’a düştü.
Bu alandaki iyileşmeye rağmen Merkez Bankası yine de temkinli davranıyor. Geçtiğimiz ay yılın ikinci Enflasyon Raporu’nu açıklayan Merkez Bankası yılsonu enflasyon tahminini 2 puan yukarı güncelleyerek yüzde 38'e çekti. 2025 ve 2026 tahminlerini sırasıyla yüzde 14 ve yüzde 9 olarak koruyan merkez, orta vadede enflasyonun yüzde 5'te istikrar kazanmasını hedefliyor. Ekonomi yönetimi; uğruna faizleri yüzde 50’ye çıkardığı enflasyon hedefinden şimdilik uzak. Mayıs verisiyle birlikte bu yılki zirve nokta ortaya çıkacak. Yılın geri kalanında enflasyonun istikrarlı olarak gerileyeceği dezenflasyon dönemi başlayacak. Bu dönemde, olumlu yöndeki baz etkileri var. Ancak daha önemlisi enflasyonun ana eğilimindeki düşüşün devam edip etmeyeceğidir. İleriye dönük beklentiler olumlu. Beklentilerin realize olup olmayacağını hep birlikte yaşayıp göreceğiz.