Yerlilik ve millilikte öndeyiz

Smart Güneş Teknolojileri Yönetim Kurulu Başkanı Halil Demirdağ.
Smart Güneş Teknolojileri Yönetim Kurulu Başkanı Halil Demirdağ.

Stratejik sektörlerin başında gelen yenilenebilir enerji teknolojilerinde yatırım iştahı yüksek. Güneş enerjisinde yüksek potansiyele sahip olan Türkiye, bu alandaki yatırımlarla dünyada 14, Avrupa’da ise 7’nci sırada yer alıyor. Türkiye'nin güneş enerjisi sektörüyle gurur duyması gerektiğini ifade eden Smart Güneş Teknolojileri Yönetim Kurulu Başkanı Halil Demirdağ, güneş enerjisi sektörünün yeni bir otomotiv endüstrisi olduğunu söylüyor.

Küresel çapta yaşanan enerji krizi, arz güvenliğinin önemini ortaya koyarken, aynı zamanda yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik adımların da hızlanması gerektiğini tüm dünyaya gösterdi. Küresel enerji krizinin devam ettiği bir dönemde Türkiye’nin elektrik üretiminde güneşin hızla artan payı, hem enerjide ithal kaynaklara bağımlılığın düşürülmesi, karbon emisyonlarının azaltılması hem de arz güvenliğine sağladığı katkılar açısından oldukça önemli. Türkiye’de güneş enerji santrallerinin kurulu gücü yaklaşık 9.200 MW’a ulaşırken, toplam kurulu gücün yaklaşık yüzde 9’unu güneş enerjisi oluşturuyor. Bu rakamlar ışığında Türkiye, güneş enerjisinde ciddi bir yatırım ve büyüme yaşıyor.

Ürettiği yeni nesil panelleri ve geliştirdiği akıllı güneş takip sistemleriyle yüzünü güneşe dönen Smart Güneş Teknolojileri ülkenin elektriğini ithal ve fosil yakıtlardan değil güneşten üretiyor. Her geçen gün önemi artan güneş enerjisi alanında yaptığı yatırımlar ve ürettiği akılcı çözümlerle Türkiye’nin enerji yarışında en önemli taşıyıcı güçlerinden biri olarak öne çıkan Smart Güneş Teknolojileri, yatırımlarına hücre teknolojisiyle devam ediyor.

Ayçiçekleri gibi yüzümüzü güneşe dönüyoruz

"Türkiye’nin zorunlu piyasada olmaması önemli bir konudur."
"Türkiye’nin zorunlu piyasada olmaması önemli bir konudur."

Türkiye’nin güneş enerjisi potansiyelini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye'nin güneş ışınlarını alma konusunda en kötü bölgesi olan Doğu Karadeniz bile Avrupa'da bugün birçok güneş santrali yapılan Polonya, Almanya gibi ülkelerle eş değer. Dolayısıyla Türkiye'nin güneş potansiyeli inanılmaz. Güneşte birkaç farklı konu yer alıyor; ilki güneş ışığının kalitesi. Diğer bir konu ise gelen güneş ışığı eğer çok sıcak ve su buharının yoğun olduğu bir yerdeyse etkisi azalıyor. Soğuk ve temiz ışık güneşin en çok sevdiği konu ve bu anlamda özellikle Anadolu Platosu gökyüzünden gelen ışınlara daha iyi maruz kalıyor.

Fotovoltaik efekti bizim coğrafyamızda çok kaliteli ve bu durum şu anda artık üretimlerde görülebiliyor. Türkiye'de şirketimiz tarafından Anadolu'nun farklı coğrafyalarına kurulan santrallerde güneşi takip eden, yüzünü ayçiçekleri gibi güneşe dönen sistemler kuruyoruz. Sabahtan paneli güneşin doğduğu yere çeviriyoruz, akşam batımına kadar döndürüyoruz ve böylece yüzümüzü akşama kadar güneşe dönüyoruz. Şirket olarak yüzümüzü güneşe dönerken, yatırımcılarımızın da yüzünü güneşe döndürüyoruz. Bizim çok değerli güneş potansiyelimiz var ve biz bunu bu şekilde daha da değerlendiriyoruz.

Artı olarak paneli yukarıya kaldırarak çift taraflı panel üretiyoruz. Bifacial dediğimiz iki yüzü de aktif alan ile arkadaki yansıyan ışınları da alıyoruz. Dolayısıyla bir güneş panelinin hem önünden hem de arka tarafından verim alıyoruz. Arkadan gelen verim biraz daha düşük olsa da aynı panelle daha fazla verim aldığınız için inanılmaz bir katma değer oluyor. Ülkemizde güneş potansiyeli çok iyi ve bu potansiyeli değer mühendisliğiyle maksimum şekliyle bir enerjiye çeviriyoruz.

Almanya'da 1 megavat kurulu bir güneş santrali, yaklaşık 1 milyon kilovat saat üretirken bizim bu yaptığımız sistemlerle şu anda bu rakam Anadolu coğrafyasında 2 milyon 200 bin - 2 milyon 400 bin kilovat saatleri görüyor.

Smart enerji olarak gelecek döneme ilişkin yatırım ajandanız nasıl? Aliağa İzmir’deki 3 etaplık projenizin 1. etabı tamamlandı. Bunun cironuza etkisi ne oldu?

Halka açık bir şirket olduğumuz için yatırım ajandamızı Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) bildirmek durumundayız. Diğer taraftan da izahnamemiz var. İzahname yazılalı 1 buçuk yıl oldu. Halka arzdan altı ay önce yazdık. O günden bugüne planlarımızı, planladığımız gibi büyüterek devam ediyoruz. İzmir Aliağa'da aldığımız arsada yatırım yapmayı planlarken daha hızlandırmak amacıyla mevcut bir binanın içerisinde hemen bir güneş paneli ve hücre fabrikası yatırımına girdik. Güneş panel fabrikasını mart ayında devreye aldık. Şu anda İzmir Aliağa'dan TIR-TIR güneş paneli çıkmaya başladı. Aliağa’da açılan 1. etabın ciromuza katkısı yıllık 150-180 milyon dolar arasında olacak. 2023 cirosuna yapacağı faydayla ve etkiyle 2023 için açıkladığımız izahnamede ilk yaptığımız ciroyu yukarı yönlü değiştirdik, açıkladık ve kendimize 6,5 milyar ciro hedefi koyduk. Bu hedefi çok rahat tutturacağımızı şu anda yapmış olduğumuz sözleşmelerle ve attığımız KAP’larla gösteriyoruz. Düzenli olarak ciddi siparişler almaya devam ediyoruz ve bunların da KAP’larını piyasayla paylaşıyoruz.

Yatırımlarınızı nasıl finanse ediyorsunuz? Teşvikler-öz sermaye dağılımı nedir?

Şu anda devam etmekte olan çok büyük iki ayrı projemiz var. Bunların bir tanesi yaklaşık 100 milyon dolarlık güneş hücresi projesi. Yine 100 milyon doların üzerinde halka açık şirketimize ait olan Niğde Bor'daki 130 milyon dolar büyüklüğündeki güneş santrali projemiz bulunuyor. Smart Güneş Teknolojileri sadece güneş paneli üretmiyor. Aynı zamanda güneş santrallerinin dizaynını, mühendisliğini de yapıyor. Ki hatta tracker sistemler de değer mühendisliği yaratıyor ve bunun depolamalı sistemlerini yapabiliyor. Bununla arabaları şarj edecek Solargize Mobilite markasını kurduk ve yine kendi karbon ayak izini silmek ve elektrik satışından da şirkete güzel bir nakit akışı sağlamak üzere bir 130 megavatlık GES de kuruyoruz. Buradan üretilen elektrik EPİAŞ üzerinden sisteme satılacak. Enerji Bakanlığı'yla sözleşmemiz var. Oradan ürettiğimiz yeşil enerjinin karbon kredileriyle de kendi karbon ayak izimizi siliyor olacağız.

Bankalar yüzde 20 ila 30 arasında sizin para koymanızı istiyor. Bu yatırımlarda da şirketimiz genelde yüzde 20 ila 30 arasında öz sermaye, yüzde 70 ila 80 arasında proje bazında değişmek üzere banka kaynaklarını kullanıyor. Biz buna leverage diyoruz. Yapmış olduğumuz yatırımda güneş hücre ve panel tesisimiz Merkez Bankası kaynaklı Yatırım Taahhütlü Avans Kredisine (YTAK) uygun bulundu. Bununla ilgili olarak da 1.1 milyar TL 2 yıl ödemesiz toplam 10 yıl vadeli bir Merkez Bankası kaynaklı YTAK kredisi kullandık. Bunun da TR faiz oranı çok uygun. Bu şekilde yatırımlarımıza devam ediyoruz.

10 sene önce olmayan bir sektörde bugün üretim yapabiliyoruz

"Şu andaki ürettiğimiz ürünleri yurt dışına göndermek yerine Türkiye'de tutmak ülke için çok daha katma değerli."
"Şu andaki ürettiğimiz ürünleri yurt dışına göndermek yerine Türkiye'de tutmak ülke için çok daha katma değerli."

Dünyada ve Türkiye’de millileşme ve yerlileşme hedefleri başladı. Türkiye güneş paneli üretiminde dünyada dördüncü sırada yer alıyor. Ürettiğiniz güneş enerji panellerinde yerlilik oranı nedir?

Türkiye'de yerlileşme ve millileşme 6-7 yıl önce başladı. Enerji Bakanlığı'nda milli enerji, yerli enerji bayrağı açıldı. Enerji Bakanlığı yerlileşme için inanılmaz bir rol üstlendi ve “Teşviklerimi, desteklerimi, yerli malı kullananlara vereceğim” dedi. Bununla ilgili sürekli olarak Türkiye'de üretilen ürünlere, sadece güneşte değil, rüzgâr tribününden kanada ve birçok farklı parçalara, farklı destekler verdi. Güneş enerjisinde de aynısını yaptı ve güneş enerjisiyle ilgili olarak destekler vererek yerli malını başlattı. Güneş enerjisinin yönetmeliği 2013 yılının sonunda çıktı. İlk defa 2014 yılında başlayan bir sektör düşünün. Ve geldiğimiz noktada biz güneş panelini üretiyoruz.

Güneş panellerinde güneş hücresini ayrı tuttuğumuz zaman 5 ana komponent bulunuyor. Cam, çerçeve, bağlantı kutusu, EVA(Etilen Vinyl Asetat) ve alt koruyucu tabaka (backsheet) bu 5 komponentin 3 tanesi Türkiye'de üretiliyor.

Şu an ülkemizde hücrede de seri olarak üretim yapan bir tesis mevcut. Biz de bir tesis kuruyoruz, başka bir tesis kurup kurmayacağımızı zaman gösterecek.

Panel ve invertör haricinde bir güneş sisteminin yaklaşık yüzde 40’ını oluşturan çelik konstrüksiyon, güneşi takip eden sistemler, kablolar, trafolar, bunun şaft malzemesi, kurulumunu yapan mühendislik giderleri, projelendirmesi, sahadaki kurulumu, bunları düşündüğümüzde bu kısımda da Türkiye var. Dolayısıyla güneş ekipmanları konusunda sadece güneş paneli değil, diğer yan ekipmanlarıyla birlikte bir güneş santraline bütünüyle bakıldığında yerliliğimiz şu anda yüzde 80’lere geliyor. Türkiye’deki en yerli sektörlerden bir tanesiyiz. Sadece 2013’ün sonunda yönetmeliği çıkmış bir sektör olarak inanılmaz adımlar atıldı. Bu da esasında bu sektörün dinamizmini ve bu sektördeki sektör paydaşlarının ne kadar hızlı ve yenilikçi olduğunu gösteriyor. 10 sene önce olmayan bir sektörde bugün üretim yapabiliyoruz. Amerika'da, Avrupa'da herhangi bir ülkeye gidip kurulumunu yapabilecek kabiliyete gelen bir ülke olduk.

Güneş enerjisi sektörüyle Türkiye'nin gurur duyması gerektiğini düşünüyorum. Yeni bir otomotiv endüstrisi diyebiliriz. Buradaki en önemli katma değer ise biz mühendisliğini ve kurulumunu yapabiliyoruz.

Günün sonunda ham madde satışında ne olursa olsun ham maddenin veya ürünün bir girdisi var. En önemli ihracatlardan bir tanesi mühendislik ihracatı. Siz eğer mühendisliğinizle, ekibinizle bir GES kurabiliyorsanız bu inanılmaz büyük bir katma değer ve bunu kendi insanlarınızla ve kendi ekipmanlarınızla yapabiliyorsunuz. Türkiye'de 10 yıllık yeni bir sektör olarak en yerli ve milli denebilecek sektörlerden bir tanesiyiz.

“Güneş panelinin Türk malı olarak kabul edilmesi için hücrenin de Türk malı olarak kabul edilmesi gerekir”

"Smart Güneş Teknolojileri ülkenin elektriğini ithal ve fosil yakıtlardan değil güneşten üretiyor."
"Smart Güneş Teknolojileri ülkenin elektriğini ithal ve fosil yakıtlardan değil güneşten üretiyor."

Satışlarınızın ne kadarlık bir bölümünü ihracat oluşturuyor? İhracatta 2022 yılına göre bir artış bekliyor musunuz?

Şu andaki ürettiğimiz ürünleri yurt dışına göndermek yerine Türkiye'de tutmak ülke için çok daha katma değerli. Türkiye’de ürettiğimiz güneş panellerini yurt dışına gönderdiğimizde yurt dışındaki bir ülke veya bir şirket sıfır maliyetli kurulum hariç güneşi elektriğe çevirecek. Cari açık olan ülkemizde şu anda kapasitemizi ancak yettirebiliyoruz. Yeni yaptığımız bu atılımlarla ve yatırımlarla beraber ihracat konusunda da büyüyeceğiz. Şu anda yurt dışı satışımız var ama bu rakamlar ne bizi ne de finansal tablolarımızı tatmin edecek boyutta. Güneş panelinin Türk malı kabul edilebilmesi için hücrenin de Türk malı olması gerekiyor. Bunu yaptığımızda o zaman ihracat da bizim için katma değerli olacak. Dolayısıyla 2024’ten başlayarak ihracat pazarımız daha da büyüyecek.

Türkiye'de güneş hücresi üretilmediğinde güneş panelinden yerli malı Made in Türkiye evrağı alabiliyorsunuz ancak menşei şartnamesine başvurduğunuzda hücre nerede yapıldıysa o oluyor. Zamanında gümrük tarife pozisyonu belirlenirken her şey hücre üzerinden gitmiş. Tek gümrük tarife pozisyonu bulunuyor. Paneli çok büyük bir hücre gibi değerlendiriyor. Gümrük tarife pozisyonu birleştirilmiş ya da birleştirilmemiş diye yazdığı için gümrüklerde her şeyi hücreye bağladılar ardından da bunu değiştirmediler, böyle devam ediyor. Devam ettiği için de Amerika'ya veya Avrupa'ya ürünü satarken Made in Türkiye ama menşeatnamesi hücre nerenin Çin'in, orijini Çin ama Türkiye'de yapılmış bir panel olarak kabul ediliyor.

Güneş enerjisi yatırımlarında depolama sistemlerine olan ilgi ne durumda?

Güneş enerjisi kesintili bir güç olduğundan dolayı herkes ‘gece yok ne yapacağız?’ diyor. Burada dikkat edilmesi gereken konu ise zaten enerjiye de her saat eşit ihtiyacımız yok. Güneş enerjisi arttıkça enerji depolanamaz diye bir yaklaşım vardı. Artık enerji depolama çok fazla yapılıyor ve uygulanıyor. Şu anda dünyada çok ciddi bir depolama kapasitesi oluşuyor. Türkiye'de de EPDK bir yönetmelikle beraber buna müsaade etti. Hem rüzgârda hem de güneşte depolamalı sistemlere 200 bin megavata yakın bir başvuru oldu.

Sadece depolama yaparken enerjiyi elektrik fiyatı ucuzken sistemden alıyorsunuz, tekrar pahalıyken sisteme satılıyor. Bu bir nebi arbitraj bir marj oluşuyor orada ve o marjdan para kazanmaya çalışılıyor. Bu marj yeterince olmadığı için yatırımları kurtarmıyordu. Burada sektör olarak kanun yapıcı, regülatör, EPDK ve bakanlıkla çalışmalar yapıldı ve bir çözüm bulundu. Güneş o kadar ucuzladı ki güneşten elektrik üretmek artık piyasanın çok altında ve buna çözüm olarak depolama artı güneş, depolama artı rüzgâr yapılırsa toplam yatırımı o zaman karşılayabileceği düşünüldü ve toplam yatırım yine uygun fiyatlı elektrik üretiyor ve depolayarak sisteme destek olunuyor.

“Karbon ayak izi ihracatçı için her geçen gün daha önemli olacak”

Karbon ayak izinin azaltılması neden önemli? Türkiye neden CBAM kapsamında zorunlu piyasada yer almıyor?

Avrupa’da yayınlanan Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması (CBAM) 1 Ocak 2026’da devreye girecekken Avrupa Birliği (AB) ciddiyetini göstermek için uygulamayı 1 Ekim 2025 tarihine çektiğini açıkladı. 100 milyar dolara yakın bir ihracat gerçekleştirdiğimiz Avrupa’ya çok ciddi ihtiyacımız var. Ancak Avrupa’ya ihracat gerçekleştirirken, Avrupa CBAM kapsamında ürünün karbon karnesini görmek isteyecek. Ülkenizde karbon ayak izinizi silip bunu da uluslararası sertifikasyonla yapmazsanız, Avrupa'daki alıcı gümrükte bunun karbon sertifikasını ödeyecek.

Şu anda yaklaşık 1 ton karbon fiyatı Avrupa'da 70 ila 90 euro arasında değişiyor. Yani yaklaşık 1 ton karbon ayak izini silmek için 1.1 megavat saat yeşil enerji üretmeniz gerekiyor. Dolayısıyla üretilen her güneş enerjisinden elektrik aynı zamanda karbon ayak izini siliyor.

Ancak Türkiye zorunlu piyasada değil. Avrupa Birliği'nde zorunlu piyasada ve bu nedenle karbonun bir değeri var. Türkiye zorunlu piyasada olmadığından dolayı şu anda ürettiğimiz karbon sertifikalarının değeri maalesef Avrupa'nın 10’da 1’i.

Türkiye’nin zorunlu piyasada olmamasının nedeni ise ülkede 1990 öncesi düzenli bir sanayinin olmamasından kaynaklanıyor. Bu nedenle de gönüllü piyasada olarak kabul ediliyor. Bu önemli bir konu ve çözülmesi gerekiyor. Türk mallarının ihracat rekabetini koruması için karbon ayak izi, 2024, 2025, 2026 döneminde her geçen gün daha önemli olacaktır. Dolayısıyla burada bambaşka bir enerji var. Karbon ayak izi konusunda bir adım atmazsak, biz ihracat potansiyelimizde güneşin potansiyelini kullanmazsak, maalesef istediğimiz sonuçlara ulaşamayacağız.