Yeni yılın manzarası: Durgunluk ve türbülans bir arada
Dünyanın bir çeşit ara dönemde veya belki de bir yol ayırımında olduğu aşikar. Bulunduğumuz noktadan nereye gidilebileceği konusunda büyük iddialarda bulunmak zor olsa da, etrafımıza baktığımızda bu konuda bize ipucu sağlayan epey gelişme ve eğilim mevcut.
Her şeyden önce küreselleşmenin yaşadığı tarihsel kriz devam ediyor. Bir yandan ABD’nin gönüllü olarak terk ettiği global liderliği kimin üstlenebileceği konuşulurken, diğer yandan küreselleşmenin yerini bölgeselleşmenin alabileceği iddia ediliyor. Bu konudaki en önemli belirleyici dinamiklerden biri olan ticaret savaşlarının sona erip ermeyeceği meselesi de belirsizliğini koruyor.
Yukarılarda bu meseleler tartışılırken, Şili’den Hong Kong’a kadar dünyanın dört bir tarafında kitleler sokağa dökülmüş durumda, bir yandan da ikinci bir Arap Baharı ihtimalinden söz edenler var.
Bu sokak eylemlerinden de beslenen popülist siyasi hareketler, artık sıradanlaşmış ve enerjisini kaybetmek üzereyken, Birleşik Krallık’ta yapılan son seçimlerde Brexit yanlısı Muhafazakar Parti’nin ve Boris Johnson’ın galip çıkması, küresel popülizme yeni bir ivme kazandırdı. ABD Başkanı Donald Trump’ın Kasım ayında yapılacak seçimlerde elde edeceği netice bu konuda esas belirleyici olacak gibi görünüyor.
İnsanoğlu bu meselelerle uğraşırken, gezegen de alarm veriyor. İklim değişikliği konusunda kriz noktasını çoktan aşmış bulunuyor. Mülteci akınları da dahil küresel göçlerin ana istikametinin kuzey olması, kutupların bir anda kıymete binmesi, Trump’ın Grönland’ı satın almaya heveslenmesi gibi gelişmeler, yakın gelecekte dünya dengelerini değiştirecek olayların habercisi işaretler gibi görünüyor.
Bu karmaşa içinde insana umut veren olaylar da yaşanmıyor değil. Teknoloji dünyası süper bilgisayarlarla, nesnelerin internetiyle, yaygınlaşan yapay zekayla bir değil birkaç devrimin eşiğinde bulunuyor. Bizi ve özellikle genç kuşakları çok heyecan verici bir gelecek bekliyor.
Kadınların dünyanın karar verici mevkilerinde daha çok yer edinmesi, bir başka global eğilim olarak dikkat çekiyor. Geçtiğimiz yıl hem ulusal hükümetlerde hem de uluslararası kurumların yönetimlerinde kadınların üst düzey ağırlığının artması, önümüzdeki yıla da yansıyacak bir trend olarak dikkat çekiyor.
2020, aynı zamanda sporla dolu bir yıl olacak. Sporseverler hem bu yıl ilk kez pek çok ülkede düzenlenen Avrupa Şampiyonasını (Euro 2020), hem de Tokyo’da yapılacak olimpiyatları izlemek için yazın gelmesini sabırsızlıkla bekliyor.
Bu sefer Türkiye olarak biz de spor dünyasındaki büyük şenliği kenardan izlemek zorunda kalmayacağız. A Milli Takım grup lideri olarak katıldığı Euro 2020’de boy gösterirken, bu yılki Şampiyonlar Ligi Finali de İstanbul’da oynanacak.
Kısacası dünyayı durgunluk ve türbülans ihtimallerini bir arada barındıran renkli ve riskli bir yıl bekliyor. İnsanlık için her şeyin iyi geçmesini dileyerek, yeni yıla ümitle başlayalım en azından...