Yeni yıl ne getirecek, ne götürecek?
Dünya 2021’in sona ermiş olmasından dolayı mutlu. Yılın başlarında koronavirüs aşılarının yoğun bir şekilde piyasaya sürülmesi çok umut verici olsa da, salgın önce Delta, yıl sonuna doğru ise Omicron varyantıyla devam etti. Kapanmalar yavaş yavaş sona ermiş ve ekonomik canlanma başlamış olmasına rağmen, sorunlar henüz bitmiş değil. Dolayısıyla, yeni yıl artılarla ve eksilerle dolu bir yıl olacak. 2022’nin ekonomik iyileşme açısından küresel olarak senkronize bir yükseliş yılı olabileceğine inanmak için her türlü neden mevcut olsa da, bazı dalgalanmalar söz konusu olabilir. 2021’de ekonomik anlamda dikkate alınması gereken iki önemli olay gerçekleşti: ilki, yeni bir küresel yeşil devrim başlatmış olan, İskoçya’nın Glasgow kentinde düzenlenen 26’ncı Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP26), ikincisi ise dünya ekonomisinin kapanmaların sonucunda yattığı kış uykusundan uyanması oldu.
Her iki olayın da karışık etkileri oldu. COP26, dünya hükümetlerinin emisyon kesintisi taahhüdünde bulunarak yenilenebilir kaynaklara geçişini sağladı. Ancak başta Avrupa’dakiler olmak üzere bazı hükümetler, yenilenebilir kaynaklar konusunda o kadar hevesliydi ki, boylarını aşan birtakım işlere kalkışarak, yeterli alternatif yenilenebilir kaynak bulmadan fosil yakıt ve diğer geleneksel enerji kaynaklarının kullanımında büyük kesintiler uyguladılar. Sonuçta, kış mevsiminin tam başında enerji maliyetleri ve enflasyonda büyük bir artış meydana geldi. Enerji ihtiyaçları ve mevcut yeşil alternatifler arasındaki benzer kopukluk, kaya petrolü kırma işlemlerindeki kesintilerin, ve petrol rafinajı ve ulaşım gibi alanlardaki yeni yatırımlardaki kesintilerin altında yatan sebep gibi görünüyor. Kötü planlanmış geçişin bir sonucu olarak, enerji fiyatları yükselerek enflasyonu körükledi. Dünyanın kapanmalardan kurtulması da kolay olmadı. Ekonomilerin yeniden açılmasıyla birlikte, tedarik zinciri aksaklıkları ve yükselen emtia fiyatlarıyla paralel giden tüketim savurganlığı, bir kez daha enflasyon artışının sebeplerinden biri oldu.
Ekonomik aksaklıklara rağmen, borsalar 2021’de rekor kırdı. Şüphesiz aşırı gevşek para politikaları ve devasa teşvik paketlerinin de etkisiyle, gelişmiş ülkelerin borsa endeksleri tarihi zirvelerde seyrediyor. Ancak 2022’de para politikalarında rejim değişiklikleri olabilir. ABD’de enflasyonun son 40 yılın zirvesine çıkmış olması ve dünyanın başka ülkelerinde enflasyondaki hızlı artışlarla birlikte, enflasyonun bir zamanlar sanıldığı gibi “geçici” olmadığı aşikar hale geldi. Dolayısıyla, yükselen enflasyon baskısıyla bu yıl dünya genelinde merkez bankaları faiz artırabilir. Ancak yıllarca bastırılmış ve yapay olarak düşük tutulan faiz oranlarının ardından, yüksek faiz oranlarına geçiş riskli olabilir. Halihazırda Uluslararası Para Fonu (IMF) da, yükselen ekonomileri ABD Merkez Bankası’nın (FED) faizleri arttırmanın durumunda muhtemel dalgalanmalara karşı uyarıyor. Gelişmekte olan ülkeler bundan üç şekilde etkilenebilir: birincisi, ABD doları cinsinden borcun maliyeti yükselerek borç ödeme maliyetlerini artıracaktır. İkincisi, gelişmiş ülkelerde faizlerin yükselmesi, yükselen piyasalardan sermaye akışının tersine dönmesine neden olabilir. Büyük sermaye çıkışları da rezervleri eritebilir, para birimlerini değersizleştirebilir ve dış hesap açıklıklarını artırabilir. Üçüncüsü, artan faizler kaçınılmaz olarak ekonomik büyümenin yavaşlamasına neden olacaktır. Beklenen senkronize büyüme ve salgının getirdiği ekonomik zorlukları atlatmanın önünde bir engel çıkacak olursa, bu enflasyon kaynaklı faiz artışları olacaktır.
Kısacası, 2022 dünyanın geri kalanı için olduğu gibi, İslam dünyası için de karışık geçecek gibi görünüyor. Zira Orta Doğu’nun zengin petrol ihracatçıları bir yandan artan petrol fiyatlarından avantaj sağlayacakken, bir yandan da ithal enflasyonla mücadele etmek zorunda kalacak. Bu, Afrika/Asya’nın emtia üreticileri için de geçerli. Endonezya, Türkiye ve İran gibi üç büyük İslami ekonomi arasından Endonezya, düşük dış borcu ve yükselen emtia fiyatları ile iyi bir konumda duruyor. Türkiye ve İran ise kendi sorunlarıyla uğraşıyor. Asıl endişe, kalıcı sorun teşkil eden Suriye, Libya, Lübnan ve Afganistan’dır. “Libya nihayet 2022’de daha sağlam bir zemine ayak basabilecekken, Afganistan birkaç adım geriye gitmeye kararlı görünüyor. Yani 2022 bu ülkeler için önceki yıllar kadar sıkıntılı olabilir.”