Yeni para düzeni
Dolar küresel piyasalarda el yakarken, hem yatırımcı hem de finans uzmanlarını kara kara düşündürüyor. Uluslararası piyasalarda dolar hem majör hem de gelişmekte olan ülke para birimlerine karşı değer kazandı.
Dolar hem iç hem de dış piyasada el yakıyor. Uzun süredir dünyada yaşanan ucuz ve bol dolar dönemi biterken yeni bir dönem açılıyor ve eski düzen yeniye ayak uydurmaya çalışıyorken bu süreç de sancılı oluyor. 2013 yılından bu yana sıkılaşmaya gideceğinin sinyallerini veren ABD ile karşısında 2017 yılında kadar hazırlık yapamayan piyasalar baş başa kaldı.
Global gelişmeler doları tetikliyor
Öyle ki, majör para birimlerinden oluşan dolar endeksi 90.0 seviyelerinden 102.110 seviyelerine kadar yükselerek 2003 yılından bu yana en yüksek seviyesini gördü. Majör para birimlerinden sene başından bu yana dolar karşısında en çok değer kaybeden para birimi yüzde 15 ile İngiliz Pound’u olurken, gelişmekte olan ülkelerde aynı durum ise yüzde 17 ile Meksika ve Arjantin Peso’sunun olduğunu görüyoruz. Türk Lirası ise sene başından bu yana yüzde 15 oranında dolar karşısında değer kaybetti. Dolar her ne kadar küresel nedenlerden kaynaklı artış yaşasa da Türk Lirasını negatif ayrıştıran bazı etmenler de mevcut. Dolardaki bu yükseliş kalıcı bir seyir haline gelecek. Bol paraya alışan finansal sistem, Fed’in faizlerde artırıma ve bilanço küçültmesine gitmesi halinde dolara yüklenecek. Doların bu denli artışı ve artışın devam edeceği beklentileri başta ticaret olmak üzere yeni sayfaların açılmasına yol açacak. Örneğin, petrolün düşüş yaşaması sebebiyle biz cari açığımızın büyük bir kısmını kapatma imkanı elde ettik fakat dünya bir zincir olduğu için petrol gelirine sahip ülkelerin gelirleri azaldığından global ticaret hacminde düşüş yaşandı. Biz de bunun etkisini başta Avrupa olmak üzere ihracat rakamlarımız üzerinde hissettik. Son yıllarda yüksek aralıklarla oynaklık gösteren para birimleri ve emtialar durgunluğun pençesinde savaşan ülkeler adına kur risklerini artırıyor.
Erdoğan'dan ‘altın’ çağrı
Tüm bu gelişmeler çerçevesince Cumhurbaşkanı Erdoğan İslam ülkelerinin küresel krizlere karşı daha dayanıklı hale gelmesi gerektiğini savunarak, “Burada bizler uluslararası döviz baskından nasıl kurtulacağız. Bunun adımlarını atmakta fayda görüyorum. Finans sektöründe katılımcı finans anlayışının, para biriminde hatta altına endeksli bir adımın atılmasının çok daha isabetli olacağı inancındayım. İslami finans piyasasının hacmi yılda yüzde 15 büyüme gösterdi. 2015 yılında 2,1 trilyon dolara ulaştı. Biz bunları artık şu veya bu parayla değil, altınla ifade edelim. Altınla ifade ettiğimiz zaman bu para birimlerinin baskısı altında kalmayız. Bu adımı atmakta büyük fayda var. Bu sistemin potansiyelinin 7 trilyon dolar civarında olduğu tahmin ediliyor" ifadelerini kullandı. Sayın Erdoğan şunu ifade ediyor; İslami finans piyasası birliği içerisinde oluşan finans sektörünün değerini dolar ile değil altın ile ifade edelim. Şöyle bir gerçek var ki altının da değeri dolar ile ifade edilir. Diğer yandan ABD’nin büyük güç olmasındaki sır Amerikan Dolarının; rezerv para birimi olarak ve değiştirilebilme (convertible) olmasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle 2.1 trilyon dolar tutarındaki bir ekonomiden söz ettiğimizde ve büyüme potansiyelini de yayına koyduğumuzda, ABD’nin görevinin azalması demek anlamına geliyor. ABD bu durumu engellemek isteyebilir, bu da ayrı bir mevzu.
Gelişmiş piyasalar yönünü arıyor
Dünya’da yeni para arayışları euro ile başlayabilir. Şayet euro bölgesindeki memnuniyetsizlik bu ölçüde devam ederse, İngiltere’den sonra İtalya, Yunanistan, Fransa da çıkmak isteyebilir. Zaten 4 Aralık'taki İtalya referandumundan bu yöne çağrışım yapacak bir karar çıktığı takdirde Avrupa lokomotif ülkelerden birini kaybetmiş olacak. Eski para birimlerine döndüklerini varsayarsak doların yeryüzündeki kredibilitesi daha fazla artacak. Gelelim Türkiye’ye… ABD’de 11 Eylül yasa tasarısının kabul edilmesinin ardından sallantıya giren Washington-Riyad ilişkileri yolunda gelişmeler ne yönde olabilir bilinmez ancak Arap dünyasının ABD’de 750 milyar dolarlık yatırımını geri çekmesi halinde bu yatırımları hangi merkezlere yönlendireceği merak konusu olurken, İslami finansa yönelme olasılığı da yüksek. Aynı zamanda ABD piyasalarından çok ciddi çıkışlar yaşandığı takdirde durum tam anlamıyla kur ve tahvil savaşlarına döner. Yeni bir yıla giriyoruz ortada cevabını bekleyen pek çok soru ve pek çok belirsizlik var. Buna karşılık Trump 21 Ocak'ta koltuğuna oturmadan, kabinesini şekillendirmeden, seçim vaatlerinin ne kadarını, ne sertlikle uygulayacağını görmeden bu sorulara yanıt bulmak zor görünüyor. Ancak görünen o ki dünyada bir devir kapanmaya hazırlanıyor. Tarih boyunca dünyada her devrin ya bir savaşla ya da ekonomik kriz veya sistem değişikliklerine kapandığını görüyoruz. Bu nedenle siyasi ve toplum bilimcilerin de ekonomik gelişmeleri takip edip yorumları geliştirmelerinde fayda var