Yabancı sermayenin cazibesi

Ahmet Ulusoy.
Ahmet Ulusoy.

21. yüzyılda uluslararası yabancı sermaye hareketleri küreselleşmeyle artmış, ülke ekonomileri üzerindeki etkileri de çok tartışılan konuların başında gelmiştir. Modern dünyada ülkelerin ekonomik refahı ekonomik büyümeleri ile özdeşleştirilmiştir.

Bilindiği gibi ekonomik büyüme milli gelirdeki reel artıştır. Bunun için yatırıma ve sermaye birikimini ihtiyaç vardır. Özellikle fakir toplumlarda marjinal tasarruf eğilimi ve dolayısıyla toplam tasarruflar düşük seviyede kaldığından ekonomik büyümeyi ya da refah artışını sağlamak için gerekli yatırım düzeyini finanse edecek sermaye birikimi yetersiz kalmaktadır.

Söz konusu sermaye ihtiyacının dışarıdan bulunması (dış borç, dış yardım ya da yabancı sermaye girişi) teşvik edilmektedir.

Gelinen noktada dış yardımlar (önemli bir kısmı siyasi amaç taşımaktadır) düşük düzeyde kalmış, dış borçlanma faiziyle beraber geri ödendiği için yatırım finansmanı üzerinden ekonomik büyüme ve gelişmeye katkısı tartışılır hale gelmiştir.

Özellikle neo-liberal politikaların ağırlık kazandığı 1970’li yıllardan sonra küreselleşmenin de yaygınlaşmasıyla sermayenin önündeki engeller kaldırılmış, bazı ülkelerin (Güneydoğu Asya ülkeleri) uzun dönem yüksek ekonomik büyümelerinin en temel belirleyeni doğrudan yabancı sermaye girişleri olmuştur.

Politikacılar, akademisyenler, araştırmacılar ve uluslararası kurumlar yabancı sermaye yatırımlarının genel olarak ülke ekonomilerini pozitif etkilediği bir bakış açısına sahiptirler.

Yabancı sermayenin her şeyden önce yeni bir teknoloji getirdiği, yeni ürün tasarımına neden olduğu, ülkenin ihracat kapasitesi artışına destek verdiği, yeni iş imkanı ve alanına neden olduğu, bütün kurumsal yapıyı pozitif etkilediği öne sürülmektedir.

Bugün gelinen noktada ülkeler yabancı sermaye yatırımı girişlerini teşvik etmek için ciddi düzenlemeler yapmaktadır. Özellikle Çin’in (Hong Kong’la birleştiğinde 240 milyar dolara yakın yabancı sermaye alması, ABD’den sonra -ABD 2018 yılında 252 milyar dolar DYY almış- en fazla yabancı sermaye çeken ülke) yıllardır sürdürülen yüksek düzeydeki ekonomik büyümenin arkasındaki en önemli unsurlardan biridir.

Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarıyla hızla büyüyen, gelişmiş ülke konumuna taşınan, refahı artan ve teknoloji üreten ülke haline gelmiş çok sayıda ülke örneği verilebilir.

Son dönemde dünyadaki yabancı sermaye yatırımlarında bir azalma göze çarpmaktadır. Bazı ülkeler yasal düzenlemelerle çeşitli sektörlere yönelik bir takım sınırlamalar getirmektedir.

2018 yılında, bir önceki yıla göre, yabancı sermaye yatırımlarının yüzde 13 azaldığını (1.3 trilyon dolar) görmekteyiz.

Özellikle Çin menşeli yatırımların ABD’ye akışının önemli oranda kesilmesi, Brexit olayı ve dünya ekonomisinde yavaşlama global yabancı sermaye yatırımlarında ki azalışın en önemli nedenleri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye artışı devam etmektedir. Hatta gelişmekte olan ülkelerin toplam yabancı yatırımlar içerisindeki payı yüzde 54’lere çıkmıştır.

Net anlamda gelişmiş ülkelerden sermaye çıkışı, gelişmekte olan ülkelere sermaye girişi gerçekleşmiştir.

Türkiye’nin yabancı sermaye yatırımları bir önceki yıla göre yüzde 13 oranında artmış ve dünya yabancı sermaye yatırım içindeki payı yüzde de 1 olarak gerçekleşmiştir.

Gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye artışı devam etmektedir. Hatta gelişmekte olan ülkelerin toplam yabancı yatırımlar içerisindeki payı yüzde 54’lere çıkmıştır.
Gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye artışı devam etmektedir. Hatta gelişmekte olan ülkelerin toplam yabancı yatırımlar içerisindeki payı yüzde 54’lere çıkmıştır.

Küresel yabancı sermaye yatırımlarının azaldığı bir ortamda Türkiye’nin yatırımlarının (dünya yabancı sermaye payının) artması, sıralamada 4 basamak birden yükselmesi (21. Sıra) önemlidir. Fakat bu düzey Türkiye’nin “dünyanın en büyük ekonomileri arasında yer alma” hedefi için yeterli değildir. Kaldı ki bu yatırımların sektörel anlamda nitelik iyileşmesine ihtiyaç olduğunu, bu alanda yeni bir hamle gerektiğini de söylemeliyiz.

Bilimsel çalışmalarda yabancı sermaye yatırımıyla ekonomik refah artışı ya da büyüme arasındaki ilişkiler kapsamlı şekilde incelenmiş, ampirik çalışmalarla desteklenmiştir. Bulgular genellikle pozitif yönlü bir ilişkiyi ortaya koymaktadır.

Yabancı sermayenin refahı artırdığı ile ilgili hem ampirik çalışmaların sonuçları hem de hükümetlerin algısı ülkeleri yabancı sermaye yatırımı çekmek için yatırım ortamını iyileştirme arayışlarına itmiştir. Vergi avantajları, iş kurma kolaylığı, kâr transferleri, girişim özgürlükleri, nitelikli personel transferi izni, yasal destekler bu arayışlar sonucu tanınan başlıca imkânlar.

Gelişmiş kurumsal altyapıya ve insan sermayesine sahip ülkelere yapılan yabancı sermaye yatırımların üretkenliğinin çok daha yüksek olduğu bir gerçek.

Burada söylemek istediğimiz; evet doğrudan yabancı sermaye yani reel sektöre yatırım yapmaya gelen uzun vadeli yabancı sermaye, ülkelerin gelişmesine katkı yapmaktadır. Bu katkı üretim, teknoloji, işletme becerileri, kurumsal yapı, ihracat artışı, iş imkanı sağlama gibi çok sayıda avantajı bünyesinde barındırmaktadır. Fakat, sektörel hakimiyet, yüksek kar transferi, stratejik sektörleri ele geçirme riskine dikkat edilmelidir.

Yani her şey gelir elde etmek, kısa süreli döviz ihtiyacını karşılamak değildir. Uzun vadeli ülkenin genel teknolojik, ekonomik, güvenlik yapısını tehdit edecek yatırımların mutlaka sınırlandırılması, kontrol edilmesi (bu bir DYY strateji belgesi kapsamında yapılmalı) gerekmektedir.