WEF: Gıda arz güvenliği küresel tehdit
WEF tarafından 17’nci Küresel Riskler Raporu 2022 yayımlandı. Rapor, uzmanlarına yönelttiği sorularla kısa ve orta vadeli sorunların sıralamasını da yayımlamış. İlk ondaki sorunların neredeyse sekizinin gıda arz sorunu ile girdisi veya çıktısı olarak ilintili olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır…
Dünya Ekonomik Forumu tarafından, Marsh&McLennan Şirketleri, SK Group ve Zurich Sigorta Grubu ile Oxford Martin Okulu’nun (Oxford Üniversitesi), Singapur Ulusal Üniversitesi’nin stratejik ortakları ve Wharton Risk Yönetimi ve Karar Süreçleri Merkezi’nin (Pennsylvania Üniversitesi) akademik danışmanlarıyla hazırlanan rapora göre uzmanlarla yapılan küresel ankette her 6 kişiden sadece 1’i iyimser ve hatta her 10 kişiden yalnızca 1’i küresel toparlanma sürecinin hızlanacağına inanıyor. Ayrıca uzmanların yarıya yakını, küresel ekonomik iyileşmenin önümüzdeki üç yıl içinde değişken ve dengesiz olacağına inandıklarını belirtiyor.
Zurich Sigorta Grubu Riskten Sorumlu Başkanı Peter Giger’a göre; “İklim krizi, insanlığın karşı karşıya olduğu uzun vadeli en büyük tehdit olmaya devam ediyor. İklim değişikliği konusunda harekete geçilmemesi, küresel GSYH’yi altıda bir oranında küçültebilir ve Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’nda alınan taahhütler, amaçlanan hedefe ulaşmak için hala yeterli değil. Hükümetlerin ve şirketlerin karşılaştıkları risklere göre hareket etmeleri, ekonomileri ve insanları koruyan yenilikçi, kararlı ve kapsayıcı bir geçişi teşvik etmeleri için çok geç değil.”
“Önümüzdeki 10 yılda küresel ölçekte en ciddi riskleri belirleyin” talebine verilen cevaplara göre belirlenen WEF 2022 yılı raporunun risk sıralaması aşağıdaki şekildedir:
- İklim eylemi başarısızlığı
- Aşırı hava koşulları
- Biyoçeşitlilik kaybı
- Sosyal uyum erozyonu
- Geçim krizleri
- Bulaşıcı hastalıklar
- İnsanların çevreye verdiği zarar
- Doğal kaynak krizleri
- Borç krizleri
- Jeoekonomik çatışma
Birinci sırada yer alan iklim eylemi başarısızlığı riskini anlamak adına; 2021 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP26), 197 ülkeyi Glasgow İklim Paktı ve diğer önemli taahhütlere uyum sağlama hedefi etrafında toplamayı başardı, ancak bu yeni taahhütlerin bile hedeflenen 1,5°C’lik küresel sıcaklığın düşürülmesi hedefini ıskalaması bekleniyor. Bu nedenle ilk faz hedefinin bile gerçekleşmeden uzak olması ilerleyen dönemde iklim değişikliği riski hakkında olumsuz yargıya sebep olmaktadır. Rapordaki ilk maddenin akabinde gelen dört maddeye bakılınca sebep sonuç ilişkisine sahip olması açısından iklim eylemi başarısızlığının nedenli önemli olduğu ortaya çıkmaktadır.
Aşırı hava koşulları, biyoçeşitlilik kaybı, gıda arzında sorunlara neden olmaktadır. Gıda arzı ise maliyet artışlarına ve sonuç olarak geçim krizlerine neden olmaktadır. İklim eylemi başarısızlığı ise geleceğe dair umutlarımızın azalmasına ve yukarıda bahsettiğimiz döngünün artarak devam etmesine sebep olacağı endişesini yaratmaktadır. Sekizinci ve dokuzuncu madde hariç tüm risklerin neticesi tarımsal üretimin azalması veya dengesizlik arz etmesi sonucunu getirmektedir. Bu nedenle ulus devletlerin ekonomi ve sosyal güvenliği sağlamak adına tarımsal üretim ve tarımsal istihdamın üzerinde çok daha fazla durması bir tercih değil zorunluluktur.
Tarımsal üretimi arttırmanın yolu ise yüzde doksanlara varan haliyle atadan öğrenme şekliyle yapılan tarımın bilimsel yöntemler ile yapılmasının önünü açmaktır. Bu çerçevede devlet üniversite-oda-köylü iş birliği sağlanmalı bu noktada gerekli nitelikli iş gücünü misafir edecek köykent projeleri de uygulamaya sokulmalıdır. Salgının getirdiği gerçekler de metropol şehir yaşamının insanlığa getirdiği yükü hatta bir nevi hapis hayatına sebep oluşunu da zihinlerimize not etti. Bu çerçevede yaşam şartları iyileştirilmiş ve belki köy hayatının yerine modern yaşam gerekleri göz ardı edilmemiş kasabaların tarımsal üretime daha iyi eğitimli insanları davet etmesi, ihtiyaçlarımızı gidermemize sebep olacaktır. Bu çerçevede bütüncül, yeni bir vizyon ortaya konması gereklidir.