Vergi yükünde odak noktası ne olmalı?

Yeminli mali müşavir Hakkı Sayan.
Yeminli mali müşavir Hakkı Sayan.

Bir vergi sisteminin başarısı, “adalet” ve “etkinlik” ilkelerine ne derece uyum sağladığıyla ölçülebilir. Türk vergi sistemi de bu iki temel unsur etrafında bir süredir yoğun şekilde tartışılıyor. Son birkaç yıldır vergi kanunlarının gerekçelerinde sıklıkla kullanılan “vergilemede adalet ve etkinliği artırmak…” ifadeleri adeta bir klişeye dönüştü.

Tartışmalar kendi mecrasında sürerken zaman zaman gündeme gelen “Türkiye’de vergi yükü, OECD ülkelerine kıyasla oldukça düşük” söylemi ne anlama geliyor? Rakamlara bakmadan önce vergi yükü kavramına açıklık getirelim. Vergi yükü, hükümetin sosyal güvenlik primleri dahil tahsil ettiği tüm vergi gelirlerinin o yılki milli gelire oranıdır. Bu oran, hükümetin ekonomide üretilen kaynakların ne kadarını kontrol ettiğini, bir diğer bakış açısı ile bütçenin finansmanı için ekonomiden ne kadar kaynak çektiğini gösteriyor.

Rakamlara dönecek olursak, OECD’nin 2022 yılı verilerine göre Türkiye yüzde 20,80 vergi yükü ile OECD ülkeleri ortalaması olan yüzde 34,04’ün epey altındadır. Tabloyu netleştirmek adına bu oranın Fransa’da yüzde 46,08, Almanya’da 39,01, ABD’de yüzde 27,66 ve Meksika’da yüzde 16,63 olduğunu ifade edelim.

Türkiye’de vergi yükünün OECD ortalamasının altında ölçülmesine rağmen, mükelleflerin kanaatlerinin aksi yönde olduğu söylenebilir. Bu konuda yapılan birçok çalışma, Türkiye’de hissedilen vergi yükünün gerçek vergi yükünden daha ağır algılandığını ortaya koyuyor. Yapılan analizler bu algının arkasında yatan gerekçelerin; vergi adaleti, hükümete duyulan güven ve risk algısı ile ilgili olduğu yönündedir. Bu da bizi vergi yükünün oranından çok bu yükün adil ve dengeli dağılımının irdelenmesi gerektiği düşüncesine götürüyor. Mesela, vergi yükü; mükellef grupları, gelir türleri, sektörler ve bölgeler alt başlıklarında detaylı incelenmelidir. İşte o zaman vergi sistemimizin ne ölçüde adil ve etkin olduğuna dair fikir sahibi olmak mümkün olacaktır.

Vergi sistemimize genel olarak baktığımızda, sistemin yüzde 65 oranında dolaylı vergilere yani tüketim harcamalarına dayalı olması; faiz, kâr payı, borsa kazançları, kira gibi pasif gelir kaynakları üzerindeki vergi yükünün reel yani ticari kazanç ve serbest meslek kazançlarına kıyasla daha düşük olması vergi yükünün adil ve dengeli dağılımında sorunlar olduğuna işaret ediyor. Elbette genellemelerden kaçınmak gerekir ama vergi yükünün harcama vergileri yönüyle daha çok tüketici orta ve orta alt toplum kesimi üzerinde; doğrudan vergilerin ise reel sektörün ticari kazançları ile emek gelirleri üzerinde yoğunlaştığı, servet sahipleri üzerindeki vergi yüklerinin ise oldukça düşük olduğunu söylemek mümkün.

Peki vergi yükünün adil, dengeli ve optimal dağılımı için ne yapılabilir? Öncelikle gelir üzerinden alınan vergilerde artan oranlı bir sistemin daha etkin kullanılması gerekiyor. Yüksek gelir gruplarının daha fazla vergi ödemesi sağlanarak, vergi yükü daha dengeli bir şekilde dağıtılabilir. Aynı zamanda, emlak vergisi başta olmak üzere servet ve miras vergilerinin de etkinliği artırılmalı, bu vergiler gelir eşitsizliğini azaltıcı bir rol üstlenmelidir.

Ülkenin kalkınma ve stratejik hedefleri doğrultusunda; desteklenmesi düşünülen sektör ve mükellef gruplarına yönelik vergi yükleri gözden geçirilirken, etkin olmayan muafiyet ve istisnalar kaldırılmalıdır.

Mükelleflerin reel ekonomik faaliyette bulunmalarını caydıran pasif gelirler üzerindeki düşük vergi yükü makul düzeylere çekilmelidir.

Kamuoyunda vergi bilincini artırmaya yönelik eylem ve faaliyetlerde bulunarak toplumsal farkındalık artırılabilir. Vergi uyumunu bozan vergi aflarından olabildiğince kaçınılmalıdır.

Elbette vergi yükü artırılmadan tabana yayılmasında kayıtdışı ekonomiyi küçültmek çok kritiktir. Bunun için güçlü yasal altyapı ile birlikte etkin vergi denetimi gerekiyor.

Sonuç olarak; gelişmekte olan yüksek hedeflere sahip bir ülke olarak ülkemizde, vergi yükünün OECD ortalamasının altında olmasından çok bu yükün hangi kesimin, hangi gelir kaynaklarının, hangi sektörlerin ve faaliyetlerin üzerinde daha fazla kaldığına odaklanılması daha doğru olacaktır. Vergi yükü artırılmadan tabana yayılabilir. Adil, dengeli ve optimal bir vergi yükü dağılımı sağlanabilir.

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım