Türkiye Ekonomi Modeli kazanımları güçlenerek devam edecek
Salgının ardından toparlanma sürecine giren küresel ekonominin 2022 yılındaki Rusya-Ukrayna savaşıyla yeniden güçlüklerle karşı karşıya kaldığını görüyoruz. Salgının sebep olduğu ekonomik durgunluğu hafifletmek amacıyla tüm ülkeler tarafından uygulanan genişletici para ve maliye politikaları, ekonomilerin toparlanmasını hızlandırsa da küresel ölçekte enflasyonist baskılarla sonuçlandı. Enflasyonla mücadele kapsamında başta FED ve Avrupa Merkez Bankası olmak üzere merkez bankalarının para politikalarını sıkılaştırması ise talebi baskılayarak 2022 yılının ikinci yarısından itibaren özellikle gelişmiş ekonomilerde resesyon endişelerini artırdı. Bu gelişmeler ışığında, 2023 yılında pek çok ülkenin beklentilerin altında, küresel ekonominin ise yüzde 3 civarında büyüyeceği tahmin ediliyor.
Yatırımı, istihdamı, üretimi ve ihracatı artırma odaklı bir perspektifle geçtiğimiz yıl sonunda uygulamaya başladığımız Türkiye Ekonomi Modeli’ni (TEM), ekonomik büyümenin sürdürülebilir bir patikada kalması, orta ve uzun vadede de kronik hale gelen cari işlemler açığı sorununun çözülmesi ve vatandaşlarımızın refah düzeyinin daha ileriye taşınması amacıyla oluşturduk. Modeli uygulamaya almamızın ardından ortaya çıkan küresel ve bölgesel gelişmeler sonrasında gelişmiş ülke merkez bankaları para politikalarında değişikliğe gitti ve TEM ile geleneksel politikalar arasında bir ayrışma ortaya çıktı. Diğer yandan, ülkemiz dinamikleriyle uyumlu şekilde kurguladığımız TEM’in olumlu sonuçlarını kısa süre içinde almaya başladık. Modelin öngördüğü üzere, sanayinin GSYH’deki payı artarken makine-teçhizat yatırımlarında istikrarlı büyüme kaydettik. Bankacılık sistemindeki kaynakların esas olarak KOBİ’lerin kullandığı ticari kredilerden oluşması selektif kredi politikamızın başarıyla işlediğini doğruladı. Başta enerji olmak üzere küresel emtia fiyatlarındaki artışa bağlı olarak cari işlemler açığı görülse de enerji ve altın hariç cari dengemizin fazla vermesi doğru yolda olduğumuza ilişkin net sinyaller veriyor. İlerleyen döneme ilişkin umut verici sonuçlar üretmeye başlayan TEM’in, küresel düzeyde resesyon endişelerinin arttığı bu dönemde bizi diğer ülkelerden çok daha iyi bir noktaya götüreceğini öngörüyoruz. Nitekim 2021 yılında yüzde 11,4’lük güçlü bir büyüme kaydeden Türkiye bu eğilimini olumsuz dış koşullara rağmen 2022 yılının ilk üç çeyreğinde de sürdürdü. Son 22 ayda aralıksız aylık ihracat rekoru kırılması, yıllık ihracatımızın tarihi yüksek seviyede olması ve Türkiye’nin dünya ticaret hacmi içerisindeki payının yüzde 1’in üzerine yükselmesi üretim ve ihracat odaklı dönüşüm sürecinin başarıyla sürdüğüne işaret ediyor. Tıpkı ihracat gibi tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaşan istihdam da TEM’in istihdam oluşturan bir büyüme modeli olduğunu gösteriyor.
Küresel ekonomideki sıkıntılara rağmen 2023 yılında da TEM sayesinde elde ettiğimiz kazanımların güçlenerek devam edeceğini öngörüyoruz. Bu çerçevede sanayi üretiminde, istihdamda, yatırımlarda ve ihracatta akran ülkelerden pozitif ayrışmaya devam edeceğiz. Selektif kredi yaklaşımımız, turizm sektöründeki olumlu görünüm ve ihracatta sağladığımız pazar ve ürün çeşitlendirmesi sayesinde 2023 yılında yüzde 5 seviyesine yaklaşan bir büyümeye ulaşmayı öngörüyoruz. 2022 yılında yüksek seyreden uluslararası enerji fiyatları kaynaklı artan cari işlemler açığının, 2023 yılında başta doğalgaz ve petrol olmak üzere emtia fiyatlarındaki normalleşmenin ve turizm gelirlerinin katkısıyla azalmasını bekliyoruz. Ayrıca, 2022 yılında tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yüksek seyreden enflasyonun bu yılın sonunda OVP tahminimiz olan yüzde 65’e yakınsamasını ve küresel enerji fiyatlarının normalleşmesi ve TL’deki istikrarın sürmesiyle birlikte 2023 yılında çok daha düşük oranlara gerilemesini öngörmekteyiz. Ayrıca, kamu maliyesindeki güçlü görünümü 2023 yılında da sürdüreceğimizi vurgulamak isterim.
Finansal istikrara büyük katkı sağladığını gördüğümüz Kur Korumalı Mevduat ve Katılma Hesabını (KKM) 2023 yılında da uygulamaya devam etmeyi kararlaştırdık. Güçlü bir seyir içindeki Borsa İstanbul’un bayrak taşıyıcısı olduğu sermaye piyasalarımızı daha da geliştirmeyi, derinleştirmeyi ve bu piyasalardaki yatırım vadelerini uzatmayı öngörüyoruz. TL cinsinden alternatif yatırım enstrümanları geliştirmek ve katılım finans ekosistemini güçlendirmek ajandamızda ilk sıralarda yer alıyor. Kurumsal yatırımcıların son dönemdeki istikrarlı büyümesi de bizi son derece memnun ediyor. Bu büyüme uzun vadeli yatırımların sermaye piyasaları vasıtasıyla reel sektöre aktarılması noktasında bizim için çok önemli. İlerleyen dönemde de kurumsal yatırımcıların sağladığı katkıyı daha üst seviyeye taşıyacak adımlar atacağız.
Sürdürülebilirlik, dijitalleşme ve yeşil dönüşüm gibi hususlar günümüzün öne çıkan gündem maddelerini oluşturuyor. Biz de elbette bu hususlara politika setimizde yer veriyoruz. Dijital finansal hizmetler konusundaki çalışmalarımız hızla sürüyor. Bildiğiniz üzere dijital bankacılık altyapısını tesis ederek 2022 yılında 4 kuruluşa dijital banka olarak faaliyet göstermeleri için kuruluş izni verdik. 2023 yılında da gerçek kişilerin yanı sıra tüzel kişilerin de uzaktan banka müşterisi olabilmesini ve elektronik ortamda sözleşme ilişkisi kurabilmesini sağlayacak düzenlemeyi hayata geçirmeyi hedefliyoruz. İlerleyen dönemde yenilenebilir enerji üretimine yönelik yatırımları hızlandırmak ve reel sektörün enerji verimliliğini yükseltmek suretiyle karbon ayak izini azaltmayı ve özellikle yeşil ürünlere yönelen Avrupa’da ihracat pazarımızı daha da artırmayı planlıyoruz. Bu çerçevede, Sınırda Karbon Düzenlemesi ile ortaya çıkan fırsatları değerlendirmek için Karbon Piyasasını ve Emisyon Ticaret Sistemini kurma çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Sürdürülebilir finans ve finansal teknoloji kullanımının son yıllarda gerek ulusal gerekse küresel piyasalarda ön plana çıkmasını takiben yeşil ve sürdürülebilir projelerin sermaye piyasaları yoluyla finansmanına yönelik çalışmalarımıza da önümüzdeki dönemde devam edeceğiz. Bu noktada, Hazine ve Maliye Bakanlığı olarak Sürdürülebilir Finansman Çerçeve Dokümanımız çerçevesinde ilerleyen dönemde uluslararası çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) tahvil piyasasında borçlanmayı planlıyoruz.
Ayrıca, dijital dönüşümü ve yeşil büyümeyi dikkate alan proje kredileri ile hem reel sektörü ve hem de bankaları desteklemeye devam edeceğiz.
Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, 20 yıllık dönemde uyguladığımız reformlarla ve Türkiye Ekonomi Modelimiz ile ortaya koyduğumuz yeni politika çerçevemizle makroekonomik istikrarı sağlayan, büyüme ve istihdam potansiyelini her geçen yıl artıran ülkemizin ekonomi alanındaki kazanımlarını Türkiye Yüzyılı vizyonumuzla geleceğe beraberce taşıyacağız.