Türk Lirasının sorunu nedir?
Paranın ekonomide geleneksel yaklaşıma göre üç temel işlevi bulunmaktadır. Bunlar; değişim aracı olması, hesap birimi/değer ölçüsü olması ve en önemlisi değer saklama aracı olmasıdır.
Türk lirası açısından bu tanımı değerlendirdiğimizde üç temel işlevden değişim aracı olma görevini ifa ettiği, zoraki de olsa değer ölçüsü özelliğini koruduğu (pek yakın zaman evvel yasaklanıncaya kadar bazı fiyatlar döviz cinsindendi) ancak tasarrufları saklama aracı özelliğini yitirdiğini görmekteyiz. Bu sebeple ülkemiz çift paralı bir ekonomi sistemidir deriz.
Türkiye’de ekonomi sorunlarının temelinde yatan sebep paramızın bu üç temel işlevinden birini yerine getirememesidir.
Çalışan kesimin beklentisi çalışarak, didinerek, zahmetle biriktirdiği tasarrufları ileride kullanılmak üzere değer yitirmeden taşımaktır. Ancak bu, tasarruflarını Türk lirası olarak değerlendirmek ile mümkün olmuyor. İşte bu noktada sorunlar başlıyor.
Tasarrufları değerlendirmek amacıyla kısa vade birikimi sağlamak için dövize, orta vade birikimi sağlamak için otomobile, uzun vadeli birikimi sağlamak için de konuta (gayrimenkule) talep yönelmektedir.
Enflasyon iki yönlüdür. Bunlardan biri arz diğeri ise taleptir. Tasarrufların değer saklama birimi olarak parada değil de döviz-otomobil-konutta biriktirilme çabası ise talebi artırır bunun neticesinde talebi artan her mal gibi fiyatları kullanım değerinin üstüne çıkar ve enflasyonu oluşturur.
İşte esas mesele bu döngüden çıkılması gereğidir. Ama bu döngüden yasakla, kanunla çıkamazsınız. Bir anda da olmaz. Zira alternatif olarak vadedilene güven şarttır.
Bu fasit döngüyü kırabilecek yegâne mekanizma pay senedi borsasıdır. Gelişmiş, derinlikli bir borsaya sahip olan ülkeler, en çok üreten en müreffeh ülkelerdir. Bunun istisnası yoktur.
Yazının devamı Z Raporu 41. Sayısında