Teknoloji, yoksulluk ve sanal orta sınıflar
Teknoloji küresel yoksulluğu ortadan kaldırabilir mi? Tam tersini savunanların sayısı hızla artıyor. En azından internete bağlı mobil cihazlar ve akıllı telefonlar dünyamızın yoksulluk sorunlarını çözmek için tek başına yeterli olmayacağını savunuyorlar. Belki teknoloji yoksulluğu hiçbir zaman yok edemeyecek, ama onu görünür kıldığı kesin.
Teknoloji yoksul ülkeler için ne anlama geliyor? Teknolojik gelişmeler sayesinde yoksulluğu yenebilir miyiz? Cep telefonumuzdaki uygulamalar, refahımızı sağlayacak mı? Şu an için bu sorulara tam olarak yanıt veremeyecek olsak da, ekonominin en eski mücadele alanı yoksulluğun, teknoloji sayesinde gerileyebileceği gibi olumlu hava yaratan görüşler var. Ancak teknolojiyi sihirli bir değnek olarak gören bu görüşlerin karşısında şiddetle duranlar da az değil. Hal böyle olunca her iki tarafı da dinleyerek bu polemiğe sayfalarımızı açmakta fayda var.
İngiltere merkezli yardım kuruluşu Oxfam’ın geçtiğimiz ocak ayında açıkladığı rapora göre dünya nüfusunun yüzde 20’si günde 1,9 dolar ile yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Burada çarpıcı olan ise bu oranın 1980’lerden bu yana hiç değişmemesi. Hal böyle olunca yoksul ülkelerdeki teknolojik gelişmeler ilgimizi çekiyor. Örneğin Sahra altı Afrika’da Vodafone öncülüğünde M-Pesa isimli banka hesabı olmaksızın para transferine imkân tanıyan uygulama 17 milyon kullanıcıya ulaştı.
Bu yılın sonunda ise Facebook Amos-6 isimli kendi uydusunu fırlatacak. Uydu, nüfusun sadece yüzde 2’sinin internet erişimine sahip olduğu Sahra-altı ülkelerinde milyonlarca insanın internete erişmesini sağlayacak.
Google ise 17 bin adadan oluştuğu için internete bağlanma konusunda sıkıntı yaşanan Endonezya’da balonla erişim sağlama konusunda testlere başlayacak. Facebook’un kurucusu Zuckerberg her fırsatta yoksul ülkelerdeki insanların veri bağlantı ücreti ödemeksizin sağlık, iş ve yerel sitelere bağlanabilmesini, böylece internete bağlı her 1 milyar insandan 100 milyonunun yoksulluktan sıyrılabileceğini savunuyor.
Geçtiğimiz aylarda ise Kenya merkezli bir teknoloji şirketi, Afrika genelinde internet hızını değiştirecek buluş için 3 milyon dolar fon ayırdığını duyurdu. Yine şirket sık sık elektrik kesintilerinin yaşandığı kıtanın bağlantı sorunlarının bu buluş ile aşılacağı müjdesi verdi. Tüm bu gelişmeler, teknoloji sayesinde çok daha geniş kesimlerin yoksulluktan sıyrılabileceği görüşünü destekleyenlerin en sık verdiği örnekler. Bu iyimser tabloda teknoloji ve internetin yaygınlaşması ile yoksulların sınıf atlayabileceğini savunanlar dahi var. 2013’ün başında Thomas Friedman gezegendeki en heyecan verici gelişme olarak gördüğü sanal orta sınıfın doğuşunu müjdeledi.
Hindistan ziyaretinde daha önce görülmemiş siyasi toplulukların, Çin ve Mısır’da olduğu gibi protestoların da itici gücü olduğunu savunan Friedman’a göre insanlar yaygınlaşan cep telefonları ve tabletler sayesinde eğitim ve bilgiye daha kolay ulaşabilme olanağına kavuştu. Hala günde birkaç dolarla geçinmek zorunda olan milyonlar olsa da, bu yeni sanal orta sınıf maddi olanaklar dışında daha fazla hak talep eder hale geldi. Dolayısıyla yıllık geliri 10 bin dolar olmasa da Hindistan’da artık 300 milyon orta sınıf, 300 milyon da sanal orta sınıf var. Friedman’ın bu argümanlarına destek geldiği gibi tamamıyla karşı çıkanlar da oldu.
- Dünyada internet erişimine sahip nüfus oranı: %46
- Dünyada internet erişimine sahip olmayan kişi sayısı: 4.2 milyar
- Dünya nüfusunun yüzde 20'sinin bir günlük harcaması: 1.9 dolar
Teknoloji kültüründen kurtulmak
Uzun yıllar Microsoft Hindistan’da görev alan, kalkınma ve teknoloji konusunda çalışan Michigan Üniversitesi profesörlerinden Kentaro Toyama, teknolojinin yoksulluğu ortadan kaldıracağına inanmayan ve sanal orta sınıf kavramına karşı çıkan isimlerden biri. Bu konuda bir bloğa da sahip olan Toyama, “yutturmacaya inanmayın, teknoloji asla sosyal değişimin itici gücü olamaz” diyor. “Geek Heresy: Rescuing Social Change from the Cult of Technology” kitabında teknolojinin sorunların yüzde 10’una işaret ettiğini, geriye kalan yüzde 90 sorunun insani konularla ilgili olduğu savunuyor.
Görüşlerine başvurduğumuz Toyama yoksulluğun sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik bir sorun olduğunu belirtiyor. Buna göre yoksulluk insani bir sorun ve insani çözümler gerektiriyor. Teknoloji kişilerin yaşam standartlarını arttırabilir, insanları zengin ya da orta sınıf yapabilir ama teknolojinin kendisi yoksulluğu azaltmaz. Bunun en önemli ispatı ise ABD. Son 40 yıl içinde dijital teknoloji patlaması yaşandı, ama aynı dönemde yoksulluk oranı hep aynı kaldı.
Toyama’ya göre teknoloji ve yoksullukla mücadele konusunda her ülkenin aynı ve farklı olduğu noktalar var. Teknolojinin ilerletme yasası gereği, her ülkede teknoloji insani gücü arttırabilir. Diğer yandan farklılıklar da mevcut. Eğitimli insanların çok olduğu ülkelerde, bilgi teknolojileri daha yoksullar için bile net fayda sağlayabilir. Ancak eğitim düzeyinin büyük farklılık gösterdiği ülkelerde, bilgi teknolojileri bu eşitsizliği daha da arttırır.
Toyama’ya göre Friedman düşük sosyo-ekonomik statüye sahip ancak mobil telefonlar ve internet sayesinde orta sınıf gibi davranan sanal bir orta sınıfın olduğu iddiaları karşısında da “ Bu kategoride bazı insanların olduğunu kabul etsem de, bunun büyük bir fenomen olduğunu düşünüyorum” ifadesini kullanıyor. Toyama sorunun büyük kitlelerle ilgili olduğunu savunuyor. Eğitim ise teknoloji sahipliği ya da kullanımı ile gelmez ve burada teknoloji değil, eğitimin kendisi insanların orta sınıf gibi davranmasının altında yatan faktör.