Sürdürülebilirlik DNA’mızda var
Yıldız Holding, Birleşmiş Milletler (BM) Küresel İlkeler Sözleşmesi ‘Global Compact’e katılan köklü kuruluşlarımızdan. Holding bünyesindeki Pladis, Godiva, Ülker Bisküvi, Bizim Toptan, Şok Marketler, Besler Gıda, Kerevitaş ve Gözde Girişim’in 2017 çalışmalarını kapsayan ‘Yıldız Holding Sürdürülebilirlik Raporu’ geçen aylarda yayınlandı.
Yıldız Holding Sürdürülebilirlik Genel Müdürü Begüm Mutuş, sürdürülebilirliğin 1944’ten bu yana Ülker Bisküvi’de DNA’sında zaten var olduğunu belirterek, “Sabri (Ülker) Bey’in mottosu ‘israfsız şirket kültürü. Dolayısıyla sürdürülebilirlik Ülker’in DNA’sında var” diyor. Mutuş, sürdürebilirliğin odağında insan, hedefinin de mutluluk olduğunu hatırlatarak, “Çünkü mutlu olursak mutlu ederiz” sözleriyle Yıldız Holding’in temel yaklaşımını özetliyor.
Köklü şirketlerin büyüme sırları genellikle merak konusudur. Bu sırlar son yıllarda kullanılan bazı kavramlarla açığa çıkmış durumda. Ülker bisküvi’yi de içinde barındıran yıldız holding’in büyümesinde sürdürülebilirlik önemli bir etken. Yıldız holding sürdürülebilirlik genel müdürü Begüm Mutuş, sürdürülebilirliğin 1944’ten bu yana ülker bisküvi’nin dna’sında zaten var olduğunu belirterek, “Sabri (Ülker) bey’in mottosu ‘israfsız şirket kültürü. Dolayısıyla sürdürülebilirlik Ülker’in dna’sında var” diyor.
Sürdürülebilirlik bilinci artıyor. BM’nin 2015’te ilan ettiği Sürdürülebilirlik Kalkınma Hedefleri sonrasındaki gelişmeleri değerlendirebilir misiniz?
Sürdürebilirlik her şirketin kültüründe zaten vardı ama Birleşmiş Milletler’in 2015 yılında 2030 hedeflerini açıklamasından sonra, biraz daha boyut kazandı. Mesela bunlar Yıldız Holding’in 1944’teki ilk kuruluşu Ülker’in asıl DNA’sını oluşturuyor. Sabri (Ülker) Bey’in mottosu “israfsız şirket kültürü.”
Dolayısıyla sürdürebilirlik bizim hep gündemizdeydi. ‘Unun gramını, suyun damlasını, insanın emeğini israf etmeyin’ diye Sabri Bey’in bir vasiyeti var. Dolayısıyla ilk kurulduğu günden bu yana Yıldız Holding’in temelleri; israfsız üretim, israfsız faaliyet kültürü üzerine kurulmuş. O yüzden sürdürebilirliğin temeline baktığımız zaman yine israf etmemek var. Bunun içerisinde insan kaynağını israf etmemek var, kullandığın kaynaklar var. Buna su, hammadde girer. Tedarik içerisinde sizin optimum tedarik koşullarını yakalamanız girer. Lojistik girer. Dolayısıyla bütüncül bir yaklaşım, bizim şirketlerin her zaman ana gündemindeydi.
Köklü firmaların bugüne gelmelerinde sürdürülebilirliği uyguluyor oluşları mı etkili oldu?
Kesinlikle. Aslında sürdürebilirlik bir çeşit risk yönetimi. Yani sizin bulunduğunuz coğrafyada topraklara sahip çıkmanız, sürdürebilir ekonomiye katkıda bulunmanız, sürdürebilir ekonominin kalkınmasına destek olmanız, toplumun refahını yükseltmeniz, bunların tamamı işinize risk teşkil edecek bir takım parametreleri yönetmenizdir. Dolayısıyla Yıldız Holding’in ve Ülker şirketinin yönetiminde risk yönetimi vardı. Sürdürebilir, izlenebilir bir takım hedeflerle işimizi yönetmek bizim her zaman kültürümüzdeydi. Her zaman iş yapış şeklimizdi. 2014 yılında kaynaklarımıza sahip çıkalım ve işimizi yönetirken de odağımıza insanı koyalım, diye bir yola çıktık. Ülker Bisküvi bizim halka açık bir şirketimiz. Dolayısıyla kurumsal bir vatandaşlık görevi olarak yaptığımız iyi çalışmaları, iyi uygulamaları kamuya mal etmek üzere sürdürebilirlik çalışmalarını inşa ettik.
Özellikle bir takım zorlayıcı hedefler de koyduk. Mesela 2024 yılı Ülker’in kuruluşunun 80. yılına denk geliyor. 2024’e ulaşacağımız bir takım zorlayıcı hedefler koyduk.
Gerçekleşen hedefler ve yenilenen hedefler var mı?
Bunların içerisinde çevresel hedefler var. Toplum refahını yükseltmek için bir takım kurguladığımız hedefler var. İnovasyona yönelik ürünleri yerleştirmeye yönelik hedefler var. Bütün çalışmalar ve çabalarla bu hedefler doğrultusunda şekillendi. Şuan geldiğimiz noktada bu yıl itibariyle yüzde 92-93’ler seviyesinde bunu başardık. Aştığımız hedeflerde var. Karbon yönetimi, su tüketimi aştığımız hedefleri revize edip daha zorlayıcı hedefler koymak üzere çalışmalarımızı planlıyoruz. Yönetim Kurulu Başkan Yardımcımız Ali Ülker Bey’in başkanlığında tepeden aşağıya inen bir yönetim modelimiz var. Büyük şirketler olarak aslında önemli bir sorumluluğumuzda var. Diğer şirketlere rol model olup ilham vermemiz lazım. Uygulamalarımızı anlattığımız zaman aslında bir çeşit rol model olma misyonunu da yüklendik Yıldız Holding olarak. Biz bir ilk daha gerçekleştirdik. O da 19 Aralık’ta sürdürebilir gelecek için liderler zirvesi düzenledik.
Faaliyetlerinizle sadece Ülker büyümüyor, çiftçiler de kalkınıyor, tarıma nitelik geliyor. Bunun bölgelerde somut yansımaları neler oldu?
- Alt alta topladığınızda bugün biz 3 bine yakın tedarikçiyle çalışıyoruz. Bu tedarikçilerin aslında ekonomik kalkınmasınada katkıda bulunuyoruz. Hesap yaptığınızda 500 bin aileye dokunuyoruz. Bu çok ciddi bir rakam.
Bu ailelerin ekonomik gelir seviyesini yükseltmeye de önemli katkımız var. Birbirimizden öğreniyoruz. Bu sözleşmeli tarım, sadece sözleşme yaparak alım garantisi vererek olmuyor. O çiftçinin doğru tarım uygulamalarıyla üretimine teşvik etmeye yönelik çalışmalar yapmak gerekiyor. Bizim en önemli hammaddemiz bisküvide kullanılan buğday için çok ciddi Ar-Ge yatırımları yaptık. Tarım ve Ormancılık Bakanlığı tarafından tescil edilmiş bir buğday türümüz de var. Ülker Bisküvi’de 2017 yılında yaklaşık 1 milyar TL civarında 1,5 milyon tonluk buğday alımımız var. Bunun yüzde 80’ini Türkiye’deki yerli kaynaklardan sağlıyoruz. Yulafla ilgili önemli çalışmalarımız var. Orada da yaklaşık 4 bin tonluk bir yulaf alımı yaptık. Giresun fındığı bir başka örnek. Ama diğer tarafta enerji verimliliği, su verimliliği gibi kaynakların kullanımındaki verimliliklerde ciddi anlamda ekonomiye dönüyor. Çünkü israfı önlediğiniz zaman ciddi anlamda kaynak kullanımında verimliliği sağlamış oluyorsunuz, ekonomik olarak dönüyor. Bu alanda Besler’in geleceğe yatırım su projesi var. Yağ üretiminde çok aşırı miktarda su tüketimi vardır, birim başına su tüketimimiz yarı yarıya azalmış durumda. Bu da kaynak koruma ekonomik anlamda girdi maliyetlerini bir anda düşüren tedbirler aslında.
Müşteri talepleri sürdürülebilirlik çalışmalarını etkiliyor mu?
Tabii tüketiciler belirliyor bir takım trendleri. Sizin belli noktalarda kendinizi iyileştirmeniz için zorlayan bir tüketici kesimi de var. Özellikle genç nüfus çok daha bilinçli. Dolayısıyla daha kendisini mutlu edecek daha sağlıklı olduğunu düşündüğü bir takım ürünleri üretmeye sizi zorluyor. Biz bisküvi, çikolata, kek üreten kategoride lider bir şirketiz. Bu alanda tüketicinin beklentisi doğrultusunda, buna B ekonomisi deniyor, inovasyon temelli hizmet ve ürün geliştirme stratejisi ve bu alana hizmet edecek ürünlerin geliştirilmesi için önemli yatırımlarımız var. Daha şeker oranı azaltılmış, tuz oranı azaltılmış ürünlerin üretilmesi ve hatta bu ürünlerin hakkında tüketiciyi net bilgilendireceğimiz platformlara yönlendiriyor. Tüketicilerimizle sürekli diyalog halindeyiz, beklentilerini karşılayabilecek, onları mutlu edecek ürünlerin peşindeyiz.
Mutluluk, grubunuz için özel bir kavram olarak dikkat çekiyor?
Her sene Kasım ayında bizim kutladığımız mutlu et mutlu ol günü. Biz yola çıkarken işimizi yaparken mutlu etmeyi ve mutlu olmayı önemsiyoruz dedik. Çünkü mutlu olursak mutlu ederiz. Burada çalışanlarımız, tüketicilerimiz, tedarikçilerimiz ve markalarımıza değer katan bütün paydaşlarımızla beraber aslında mutluluğu hedefledik. Eğer toplumsal refah insan odağında olursa o zaman bu sürdürebilirlik çalışmaları çok hızlı bir şekilde şirketlerin bütün kademelerine yayılıyor. Bir kültür haline geliyor. Zaten halihazırda hedeflediğimiz dikkat ettiğimiz çalışmalar biraz daha derli toplu bir hale geliyor. Çıktıları da ayrıca mutlu ediyor. Çünkü bu size ekonomik olarak dönüyor, çevresel olarak dönüyor. Bizim Yıldız Holding’teki sloganımız; gelecek nesillere vaadimiz her türlü kaynağı bir sonraki nesilden ödünç aldık. Sürdürebilirliğin hedefi mutluluktur.