Siyasi ivme Trans-Hazar Gaz Boru Hattı lehine değişiyor
Hazar bölgesi dışındaki ilgili tarafların da hızlandırdığı siyasi ivme Trans-Hazar Gaz Boru Hattı lehine değişiyor. Rus parlamentosunun alt kanadı Duma, geçen yıl Hazar Denizi’ne kıyısı olan beş devletin liderleri tarafından imzalanan Hazar Denizi’nin Yasal Statüsü Sözleşmesi’ni (Hazar Sözleşmesi) onayladı.
Öte yandan, Tahran’da bazı muhaliflerin sözleşmenin hükümlerine itiraz etmesi onaylama sürecini geciktirdiği için, sözleşmeye taraf olan ülkelerden İran ise sözleşmeyi henüz resmi olarak onaylamayan tek ülke. Söz konusu muhalifler sözleşmede İran’ın Hazar deniz yatağındaki payının yüzde 50’den yüzde 13’e indirilmesine itiraz ediyor.
Ancak bu görüş iki nedenden dolayı yanlış. Birincisi, deniz yatağına dair hükümler, Sovyetler Birliği’yle 1935 ve 1940 yıllarında imzalanan ve Hazar Denizi’ni bir “Sovyet ve İran Denizi” olarak tanımlayan antlaşmalar da dahil olmak üzere, daha önce yapılan hiçbir antlaşmada verilmemiştir.
Bu anlaşmaların hiçbiri, devletler arasında herhangi bir deniz sınırı ortaya koymadığı gibi, kaynakların kullanımına dair tanımladıkları tek şey, her bir devletin kıyı sularında 10 deniz mili sınırına kadar avlanma hakkı idi. Ancak bu bölge bile yasa kapsamında bir avlanma alanı veya iç deniz olarak tanımlanmadı.
Dahası, anlaşmaların hiçbiri Hazar Denizi’nin yasal statüsünü bir bütün olarak ya da kıta sahanlığının bir bölümü olarak ele almadığı gibi, deniz yatağı ya da altındaki kaynaklar hakkında herhangi bir soruya değinmedi. (Sovyet Cumhuriyetleri, bazı idari amaçlar için Hazar’ın bir kısmını kendileri arasında bölmüştü.)
İkincisi, Hazar Sözleşmesi ülkelerin deniz yatağında sahip olduğu bölümlerin sınırını koymamakta, ancak yalnızca genel kabul görmüş uluslararası hukuk normlarına göre sınırlandırılmasını sağlamaktadır. Dahası, bu hüküm, İran’ın önceki “adil” bir yüzde 20’lik pay talebini hesaba katmıyor. Öte yandan Türkmenistan da aynı şekilde projeye devam etme iradesini şimdiye kadarki en güçlü şekliyle ortaya koydu.
Ancak, Ağustos ortasında Avaza’da düzenlenen ilk Hazar Ekonomik Forumu’nda İran Ulusal Gaz Şirketi’ni temsil eden bir yetkili, İran’ın boru hattının inşasına karşı itirazını tekrarlarken, Kurbankulu Berdimuhammedov yönetiminden bir yetkili bu tavırla alay etti. Türkmen yetkili bir gazeteciye verdiği demeçte, “Biz böyle insanlara Türkmencede ‘bakhyls,’ yani ‘mümkün olan her şekilde zarar vermeye çalışan kıskanç kişiler’ deriz. Türkmen yetkili, İran’ın doğalgaz boru hatları ve terminalleri de dahil olmak üzere İran altyapısını kullanma önerisini, “sağduyuyla bariz bir şekilde alay etme” olarak yorumladı.
“Halihazırda Hazar Denizi’nden ve Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye’nin mevcut gaz iletim altyapısı üzerinden geçen doğrudan bir rota” olduğunu belirten Türkmen yetkili Trans-Hazar Gaz Boru Hattı’nın “kıskanç” ülkelerin muhalefetine
rağmen inşa edileceğini vurguladı. Bu, iki yıl önce yapılan ikili bir zirvede, Türkmen ve Azerbaycan liderlerinin boru hattını birlikte ilan etmelerinden bu yana niyetini gizlemeyen Türkmen tarafının en kesin niyet beyanıdır.
Aynı zamanda, Eylül ortalarında, Azerbaycan ve İran’ın Hazar Denizi özel temsilcileri bir araya gelerek Hazar Denizi Çevre Koruma Çerçeve Sözleşmesi Sekretaryası’nın kurulması konusunu masaya yatırdı. Tahran Sözleşmesi olarak da adlandırılan bu sözleşme 2003 yılında imzalanmış ve 2006 yılında yürürlüğe girmiş olsa da, aradan geçen bunca senede söz konusu sekretarya kurulmadı.
Hazar Sözleşmesi’nin metni Tahran Sözleşmesi’ne gönderme yapıyor. Burada Sözleşme’nin 2018 Moskova Protokolü (Sınırötesi Bağlamda Çevresel Etki Değerlendirmesi Protokolü) özellikle önem arz ediyor. Rusya’nın Birinci Bakan Yardımcısı Sergey Prikhodko gibi, (Bakü’deki Büyükelçisi’nin ifade ettiği gibi) korunması gereken tüm Hazar ekolojik dengesinin hassas doğası hakkında yapılan tüm çağrıların abartılı olup, aslında sözleşmede belli bir dayanağı olmadığını belirtmek faydalı olacaktır.
- Hazar Sözleşmesi, Hazar’a kıyısı olan hiçbir devlete ya da devletlerin tamamına bu devasa bölge üzerinde bu kadar geniş yetki vermiyor.
Önerilen inşaat projelerinde, Hazar devletleri, devasa ve genel bir Hazar coğrafyası üzerinde değil, yalnızca kendi ulusal toprakları üzerindeki belli ve tanımlanmış etkileriyle ilgili düşüncelerini sunma hakkına sahiptir.
Nitekim Türkmenistan Cumhurbaşkanı Ağustos ayında Avaza’da yaptığı konuşmada ülkesinin böylesine bilimsel çalışma ve gözetim için kapsamlı ve çok taraflı bir kurumsal çerçeve oluşturarak bu konularda öncülük edeceğini açıkça belirtti.