Şifalı bir girişim hikâyesi
Hikâyesini internet sitesinde “Yıllardır aile büyüklerimizin özellikle de babaannemin sofrasından eksik etmediği ilikli kemik suyunun sürekli karşıma çıkmasının bir nedeni olmalıydı. Hayat bana bu şifa kaynağına dört elle sarılmam gerektiğini gösteriyordu” şeklinde özetleyen Nezire Filiz Toker, çocuklarının doğumu ardından bir arkadaşının tavsiyesi ile evinin kış bahçesinde başladığı üretimi, bugün ayda 5 bin kavanoza çıkardı.
Fransız Dili ve Edebiyatı mezunu olan ve Bone Sante markası ile başarısı öncesinde ziyafet organizasyonlarında çalışan Toker’in bu ilk girişim başarısı da değil. Bulgaristan’a Düzce simidini sevdiren Toker, o günleri şu şekilde anlatıyor: Annemin memleketi Bulgaristan’da ilk simit üretimini yaptık. Düzce’nin simidi çok meşhurdur ve ertesi gün bayatlar. Eşimin işi için Bulgaristan’dayken, bu simidi taze taze yemek istiyoruz dedik. Düzce’den iki çalışanımızı simitçi ustası olarak oraya götürdük ve Simitçi markasını yaptık.
Üniversiteye yakın bölgede çok tutuldu. İkinci oğlum doğduktan sonra, çocuklarımın Türkiye’de okula gitmesi için geri döndük ve markayı orada bıraktık. Halen de marka hayatına devam ediyor.”
‘Hiçbir zaman zincir marketlerde olmayacağım’
Babaannesinde gördüğü tarifi bilimle birleştiren, dünyadaki hemen hemen tüm yazılı kaynakları araştıran ve seyahatler yapan Toker, birçok ülkedeki kemik suyunu araştırmış. ‘Hangi ülke ve marka ne kadar başarılı biliyorum’ diyen kadın girişimci, benim kemik suyumdan daha lezzetli ve protein değeri yüksek olana rastlamadım şeklinde konuşuyor.
Yurtdışında kemik suyunun aromalandırmasının çok başarılı olduğunu belirten Toker, mevsimsel değişime göre 11 ila 19 gram proteine sahip kemik sularının, Türkiye’nin en besleyici kemik suyu olduğunu belirtirken, 2019 yılında evinin kış bahçesinde tek başına başladığı işini, küçük bir imalathaneye taşımış. Markasının kalitesini korumak için hiçbir zaman zincir marketlerde olmayacağını kesin bir şekilde ifade eden Toker, kemik suyu yapma sürecinde en büyük zorluğu et
sektöründe yaşadığını söylüyor. Bu sektörün erkeklerin elinde olduğu için ilk kez et almaya gittiğinde karşılarında kadın gördüklerinde satıcıların şaşırdığını belirtiyor.
Kış bahçesinden New York'a
Bone Sante markası ile hatırı sayılır bir müşteri sayısına ulaşan Toker’in kemik suyu macerası, New York’ta Türk Evi’nde dünya liderleri eşlerine kemik sulu dondurma ikram etmesini de sağlamış.
“Birleşmiş Milletler toplantısı sonrasında Türk Evi’nde bir organizasyon oldu. Emine Erdoğan bütün first lady’leri Türk Evi’ne davet etti. Organizasyonun yemek kısmını yakın arkadaşım Yunus Emre Akkor şefimiz hazırladı. Ürünlerimizi kullandıkları için beni de davet ettiler. Daha önce Emine Erdoğan’ın Külliye’deki iftar programında kolajen dondurmadan bahsetmiştim ve New York’ta da bu kemik suyu dondurmasından yaptım. Çok rağbet gördü ve herkesin oldukça ilgisini çekti.”
‘Unutulanları sofraya getirmek istiyorum’
Halen Bone Sante markasının ürün gamında kemik suyu, ilikli kemik suyu, saf ilik yağı ve ilikli kemik suyunu daha keyifli içebilmek için baharat karışımları öne çıkıyor.
“Herhalde benim çok geleneksel bir ruhum var. Neyi görürseniz annenizden, babanızdan, babaannenizden; siz de bir yuva kurduğunuz zaman, çocuklarınız olduğu zaman siz de onu yapıyorsunuz o yüzden şimdi de sofralarınızda bir şeyleri çocuklarınıza gösteriyorsunuz o yüzden geleneksellik çok önemli bir şey.
Geleneksel olanlar hep sağlıklı olanlar zaten” şeklinde konuşan Toker, karışım baharatları yapma amacını, insanlara kemik suyunu içme alışkanlığı kazandırmak olarak açıklıyor.
Başarılı girişimci, cilt için oldukça faydalı olan ilik yağından yapılan sabunun çok beğenildiğini, ihracat yolculuğu için de bozulmayacak bir ürün olan sabundan başlamak istediğini ve çalışmalara başladığını belirtiyor.
“Kolajen sabun diye aratırsanız, o sabunlarda toz kolajen kullanılıyor. İlik yağından yapılan bir sabun yoktu ve ilk yapan benim. Ayvalık’ta eski bir sabuncu, butik işler yapıyor ve kafasına yatmıyorsa yapmıyor. Beraber 8 ay uğraştık ve çok güzel bir sabun ortaya çıkardık. Kendi ilik yağımızı gönderip sabunları orada yaptırıyoruz. Ancak ihracat yapabilmek için Sağlık Bakanlığı’ndan kendi adıma izin almam gerekiyor. Bunu İngiltere’ye göndermek istiyorum. İhracata önce bozulmayacak bir ürün ile başlatmak istedim. Kendime bir yol açmak için bunun ile ilgili tüm süreçleri ve evrakları araştırıyorum. Bunu hedefledim ve bir kimya mühendisi ile çalışmaya başlayacağım. Bununla ilgili üyeliklerimi de tamamlamaya başladım”
Hedefim dünyaya ihracat
İhracata İlham Veren Kadınlar Platformu üyesi olan Toker, markasının ihracat yolculuğu için bu platforma da danışacağını belirtiyor.
“İhracata İlham Veren Kadınlar Platformu’na katıldıktan sonra tüm ulusal basında yer aldık. Her şeye sıfırdan başladığım için onların desteğini aldım. İlk olarak şu an oturduğum evin arkasındaki kış bahçesinde tek başına geç saatlere kadar kemik kaynatarak işe başladım. Bir tencerem vardı ve o tencereyi halen tarihi eser gibi tutuyorum. Sonra Çengelköy’de bir yer tuttuk ve 6 ay içini yaptırdım. Büyük bir adım attık ama şu an bu bile daha büyük bir adım atmam gerekiyor. İmalathanemiz bize küçük gelmeye başladı. İngiltere’ye kemik suyunu da ihraç edeceksem, sertifika almamız gerekiyor. Onları da aldım. Kazandığımı yine işime çevirmeyi seviyorum ama o adımı atmak için biraz daha palazlanmam gerekiyor. Her şeyi kendim yapmayı seviyorum. İngiltere’ye kemik suyu ihraç edeceksem de biraz daha büyük bir yere geçmemiz gerekiyor.”
“Benim insani anlamda en büyük hedefim insanların alışkanlıklarına dokunmak, sofralara geleneksel olanı getirmek” diyen Toker’in diğer kadın girişimcilere tavsiyesi ise şu şekilde:
“Hayal ettiğiniz ya da hayal etmediğiniz her şey sizin gerçeğiniz olabilir. Hedefleriniz olsun. Hedeflerinizi büyük tutun. O hedeflere yavaş yavaş mutlaka ulaşırsınız. İnsan çalışkan olduktan sonra başaramayacağı hiçbir şey yok”.