Sektörlerin resesyon hazırlığı
Küresel ekonomide yaşanan yavaşlama yerini resesyona bırakmaya hazırlanıyor. Resesyonu en derin yaşaması beklenen bölgelerden biri de Türkiye’nin en büyük ticaret partneri olan Avrupa. Peki pandemi yorgunu sektörler resesyona ne kadar hazır? Resesyondan en fazla etkilenmesi beklenen sektörlerdeki son durumu araştırdık.
2022’nin son çeyreği ve 2023’ün ilk yarısı için küresel ekonomide resesyon endişeleri arttı. Enflasyonu frenlemek için faizleri artıran merkez bankaları dünyayı bir yandan da resesyona sürüklüyor. Bu süreçte dünya mal ticaretinin de aynı dönemde daralması bekleniyor. Pandemiyle birlikte duraksama dönemine giren sektörler, şimdi de küresel resesyondan etkilenmeye başladı. Bilhassa Avrupa’da yaşanan durgunluğun en büyük pazarı Avrupa olan Türkiye’nin ihracatını da etkilemesi bekleniyor. Siparişlerdeki yavaşlamalarda durgunluğu ciddi ölçüde hissetmeye başladıklarını dile getiren sektör temsilcileri, resesyona karşı ihracat pazar çeşitliliğinin artırılması gibi bir takım önlemler almaya başladıklarını dile getiriyorlar.
Resesyonun etkileri çelik sektörüne erken yansıdı
Resesyonun etkilerini diğer sektörlere göre daha erken görmeye başladıklarını belirten Türkiye Çelik Üreticileri Derneği (TÇÜD) Genel Sekreteri Dr. Veysel Yayan, yılın ilk yarısında üretimde yüzde 4,6, tüketimde yüzde 3,4 oranındaki gerilemeler ile resesyon kapsamına girmemekle beraber, haziran ayından itibaren önce yüzde 15, sonraki aylarda da hem üretimde hem de ihracattaki yüzde 20’nin üzerindeki daralmaların resesyon eğiliminin bir etkisi olarak değerlendirildiğini belirtiyor. 2022 yılının son çeyreğinde bu eğilimin güçlenerek devam etmesinden endişe duyulduğunu belirten Yayan, “Söz konusu beklenti, kısmen yurt içi talep daralmasından, kısmen de talepteki daralmaya rağmen benzer durumdaki ülkelerin Türkiye piyasasına yönelmemesinden ve bizim uluslararası pazarlara ihracatımızda gözlenen yüzde 20’ye yaklaşan düşüşten kaynaklanmaktadır” diyor.
Son enerji zamları ile oluşan rekabet gücündeki azalmaya karşın çelik sektörünün üzerine düşeni yapma gayreti içerisinde olduğunu belirten Yayan, devam eden yatırımların mevcut olduğunu ve ithalat yoluyla başka ülkelerde istihdam yaratmak yerine, Türkiye’nin kendi istihdamını sağlamaya katkıda bulunulmasının hedeflendiğini söylüyor. Ayrıca yapılan yatırımların ithal ikamesini mümkün kılabildiği takdirde, istihdamda ciddi artış yaşanmasının beklendiğine vurgu yapan Yayan, “Mevcut politikalar yatırımları desteklemekte ve yurt içi istihdamı öncelemektedir. Bu politikaları destekleyici bir yaklaşım olarak da, enerji fiyatlarında keskin artışlar yerine, ılımlı geçiş sağlayacak bir mekanizma oluşturulmasına ve söz konusu zamların geçmişteki kayıpları değil, gelecekteki fiyat artışlarını yansıtacak bir çerçeveye oturtulmasına ihtiyaç duyulmaktadır” diyor. Yayan, çelik sektöründe yılsonu itibarıyla üretimdeki daralmanın yılın ikinci yarısında gözlenen yüksek oranlı düşüşler sebebiyle ortalama yüzde -10 seviyelerine, ihracattaki düşüşün ise yüzde -15 seviyesine ulaşmasından endişe duyulduğunu söylüyor.
Hazır giyimde fiyat öncelikli siparişler yeniden Asya'ya döndü
Pandemi döneminde Uzak Asya’dan bir miktar siparişin Türkiye’ye kaymasıyla 2021’i 20,3 milyar dolar gibi rekor bir ihracat ile kapattıklarını belirten Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Ramazan Kaya, salgının etkisini kaybetmesiyle ve navlun maliyetlerinin normale dönmesi ile birlikte fiyat öncelikli siparişlerin yeniden Asya’ya döndüğünü söylüyor. Küresel pazarlardaki resesyon beklentisinin olumsuz yansımalarıyla özellikle temmuz ayından itibaren siparişlerde bir düşüş gözlemlendiğine dikkat çeken Kaya, “Mevcut tabloya baktığımızda önümüzdeki üç çeyrek daralmanın etkilerini hissedeceğimiz bir dönem olacak. Bizim artık bir gerçeği görmemiz gerekiyor. Hazır giyim sektörü için Türkiye pahalı bir yer haline gelmeye başladı.
Sektör artık fiyat öncelikli alıcıların ve ürünlerin tedarikçisi olmaktan uzaklaşacak; büyük ölçüde yüksek katma değer-kalite ve ürün öncelikli alıcıların tedarikçisi haline gelecek. Bu nedenle kaliteli üretim yeteneklerimizi öne çıkarmalı ve alıcılar nezdinde pazarlamalıyız. Üretim ve iş ölçeklerini buna göre düzenlemeliyiz. Türkiye’yi yeşil üretimin merkezi haline getirmeliyiz. Adet yerine değer ve ürün satmaya odaklanmalıyız” diyor.
Yeni dönemde iş birliklerinin önemli hale geleceğinden söz eden Kaya, tekstil sektöründeki tedarikçilerle iş birlikleri, alıcılarla uzun vadeli stratejik ortaklıklar geliştirilmesi gerektiğini belirtiyor. Hazır giyim ve konfeksiyon sektörü 9 ayı 16,2 milyar dolarla geçen yıla göre yüzde 9,3 artıda tamamladı. Sektörün 2022’ye 23 milyar dolar ihracat hedefi ile başladığını söyleyen Kaya, son çeyrekte Avrupa başta olmak üzere pazarlardaki daralmanın da etkisi ile yılın 21,5-22 milyar dolar düzeyinde kapatılabileceğini belirtiyor.
Otomotiv sektörü çip krizinin ardından resesyon tehlikesiyle karşı karşıya
Türkiye otomotiv sektörü olarak, dünya genelindeki ana gündem maddelerinden olan resesyona ilişkin bilhassa AB ülkelerine kıyasla nispeten daha olumlu bir tablonun yaşandığını belirten Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) Yönetim Kurulu Başkanı Baran Çelik, “Elbette ana ihracat pazarımız AB başta olmak üzere dünyada yaşanacak uzun süreli bir resesyon, üretim ve siparişlerimiz açısından olumsuz sonuçlar doğuracaktır” diyor. Bu konunun sıcak gündemleri arasında yer aldığını belirten Çelik, OİB olarak sektördeki paydaşlarıyla birlikte pazar çeşitliliği gibi adımlar çerçevesinde resesyon riskini minimize etmeyi planladıklarını belirtiyor.
Yeni siparişlerde kısmi düşüşlerin yaşanmasına rağmen ihracatta ciddi bir ivme yakaladıklarına dikkat çeken Çelik, sektörün eylül ayı ve ilk 9 aylık performansına bakıldığında, pandeminin başından itibaren sektörü olumsuz etkileyen çip krizine, artan enerji maliyetlerine ve savaş ortamına rağmen olumlu bir seviyede seyrettiğini ifade ediyor. OİB verilerine göre, sektörün eylül ayı ihracatının geçen yılın aynı ayına oranla yaklaşık yüzde 12 artarak 2 milyar 753 milyon dolara ulaştığını, toplam ihracattan alınan payında yüzde 13,9’a yükseldiğin belirten Çelik, otomotiv endüstrisi olarak, Türkiye ihracatında ikinci sıradaki yerlerini koruduklarını söylüyor. Geçen ay Almanya, Fransa ve Polonya’ya yönelik yüksek ihracat artışları olduğunu belirten Çelik, tedarik endüstrisi ve binek otomobiller ihracatının çift haneli, çekiciler ihracatının ise üç haneli arttığını söylüyor. “Hedefimiz aylık ortalama ihracat rakamımızı yukarılara çıkararak, yılı 30 milyar dolar ve üzeri bir ihracat ile tamamlamak. İlk 9 aylık ihracat performansımızın aylık ortalaması 2,5 milyar dolar seviyesinde. Bugün itibariyle 22,3 milyar dolara ulaştık” diyen Çelik, aylık ihracat ortalamalarını yukarıya çekerek 30 milyar doları yakalayacaklarını söylüyor.
Kimya sektörü yeni bir ihracat rekoru kırmaya hazırlanıyor
Avrupa’nın ekonomik sıkıntı çekmesinin sektörü etkileyeceğini söyleyen İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, ihracatlarının yaklaşık yüzde 40’ını Avrupa’ya yaptıklarını ve Avrupa’nın çekeceği sıkıntılarda euronun resesyona bağlı olarak değer kaybetmesinin ihracata parite etkisinden dolayı olumsuz yansıyacağını dile getiriyor. İhracat pazar çeşitliliğinin artırılmasının resesyondan veya olumsuz olabilecek gelişmelerden daha az etkilenmek adına önemli olduğuna dikkat çeken Pelister, İKMİB olarak kimya sektörünün ihracatına katkı sağlayacak uluslararası fuar milli katılım organizasyonlarından sektörel ticaret heyetlerine, eğitimlerden sektörel çalıştaylara ve Ar-Ge Proje Pazarı yarışmasına kadar pek çok faaliyet gerçekleştirdiklerini belirtiyor.
Türkiye İmalat Satın Alma Yöneticileri Endeksi (PMI) eylül ayında 46,9’a geriledi. Raporda özellikle Avrupa’dan kaynaklanan talep zayıflığına bağlı olarak, kimyasal, plastik ve kauçuk ürünleri sektöründe yeni siparişlerde yavaşlama oldu. Türkiye İmalat Sektörü İhracat İklimi Endeksi ise Eylül ayında değişim göstermeyerek Ağustos ayındaki 48,8’lik seviyesini korudu. Türk imalat sanayi ihracatçılarının talep iklimi üst üste ikinci ay eşik değerin altında kaldığını belirten Pelister, bu veriler neticesinde bozulmanın devam ettiğini dile getiriyor. Yıl sonu hedeflerinde aşağı yönlü bir revizyon olmadığını belirten Pelister, yıl içinde 30 milyar dolar olarak güncelledikleri yıl sonu hedeflerini aşacaklarını ve 32 milyar dolar ile yeni bir ihracat rekoru kırmayı beklediklerini dile getiriyor.
Mobilya sektöründe siparişlerde düşüş yok
Resesyon dünyada ihracat yapan sektörleri etkiliyor ancak Avrupa’daki resesyon ortamının Türkiye için avantajları olduğunu belirten Mobilya Sanayicileri Derneği (MOSFED) Başkanı Ahmet Güleç, yıllardır büyümek istediğimiz pazarlar arasında yer alan Avrupa pazarının bugüne kadar en büyük payı Çin’den ve Uzakdoğu’dan alarak kendilerinin ürettiğini ama Türk mobilyasının hikayesiyle bu pazarlarda 2020’den beri derinleştiğini söylüyor. Mobilya sektörünün bugüne kadar özellikle yurt dışı ihracatıyla ilgili bir düşüş yaşamadığını, sadece iç pazarla ilgili az bir düşüşün olduğunu söyleyen Güleç, dış pazarla ilgili fiyat farkları ve özellikle enflasyonun Türkiye’de mobilya sektörüne daha büyük yansıması olduğunu ve ihracatla ilgili şu ana kadar siparişlerde bir düşüş yaşanmadığını belirtiyor.
Yıl sonu mobilya ihracat hedeflerinin 5 milyar dolar olduğunu belirten Güleç, 30 Eylül itibariyle 3 milyar 550 milyon dolarlık ihracatı yakaladıklarını söyledi. “Ekim, Kasım, Aralık aylarında da normal büyümemizde zaten 4 milyar 750 milyon doları yakalıyoruz” diyen Güleç, hedeflerinin 250 milyon dolar daha fazla ihracat yaparak 5 milyar dolara gelmek olduğunu ve mobilya sektöründe aşağıya doğru bir revizyonun söz konusu olmadığını söylüyor.