Şehirleri yaşanılır kılmak
Dünya nüfusu hızla artıyor. Buna paralel olarak da şehirli nüfus da artıyor ve çok kalabalık metropoller karşımıza çıkıyor.
Nüfus artışı metropollerde planlanandan çok daha hızlı bir şekilde arttığından kamu hizmetleri yetersiz kalmakta; yerleşiklerin sağlığına zarar veren, mutsuz eden, kirli ve çarpık şehirler ortaya çıkmaktadır. Gelişmekte olan ve gelişmiş ülke metropollerin yaşamsal ve yapısal farklılıkları var. Gelişmiş ülke metropolleri daha planlı ve yerleşikler arasındaki gelir uçurumları daha az, gelişen ülke metropolleri ise daha çarpık, sağlıksız, yaygın gettoları olan ve gelir grupları arasındaki farkın çok yüksek olduğu şehirler.
Halen iş olanakları, gelişmiş yaşam koşulları, çok kültürlü çevre ve dinamik yaşam gibi nedenlerle şehirlerimizin önemli ölçüde göç almaya devam ettiğini (nüfusun arttığını) düşünürsek, şehirleri geleceğe hazırlamak için bugünden sağlıklı plan yapmanın zorunluluğu daha iyi anlaşılır.
Ülkemizdeki büyük şehirlere baktığımızda ciddi bir çarpık yapılaşmayı (insandan çok otomobiller için planlanmış şehirler) görmek mümkün. Mesela İstanbul’da (çok sayıda tarihi yapılara sahip şehirlerimizde benzer yapı var) özellikle tarihi doku gökdelenlerin, çirkin yapıların arasında adeta gizlenmeye çalışılmaktadır.
Trafik sorunu hat safhada.
Gürültü kirliliği, çevreye yayılan zehirli gazlar (trafik sıkışıklığı küresel çapta karbon kirliliğinin yüzde 70’ini oluşturuyor), insanların zaman kaybı, araçların yakıt maliyeti, ulaşım için özel araçlara ödenen bedeller, yol, köprü, park alanı gibi altyapı ihtiyacı v.s. ciddi maliyetler yüklemektedir. Farklı bir uygulama olarak Londra, Singapur ve Stockholm’de uzun süredir kalabalık saatlerde sürüşü engellemek için trafik sıkışıklığı fiyatlandırması yapılmaktadır.
Birçok metropolde toplu taşıma sistemleri geliştirilmiştir. Dolayısıyla daha temiz, ucuz, hızlı ulaşım imkanları hem şehir yönetme maliyetlerini, hem de insanların ulaşıma harcadıkları parayı azaltacak, halkın harcanabilir geliri ve refahı artacaktır.
Birleşmiş Milletler örgütüne göre dünya nüfusunun 2050 yılında 10 milyara yaklaşacağı ve şehirlerde yaşama oranının yüzde 80’lere ulaşacağı tahmin edilmektedir. Bilindiği gibi gıda üretimi, yani tarımsal üretim, şehir dışında kırsal alanlarda yapılmaktadır. Hem tarımsal üretim yapanların şehre göç etmeleri, hem de tarımsal üretim alanlarındaki daralma ciddi şekilde gıda yetersizliğine neden olabilecektir.
Dolayısıyla tarımsal üretim ülkelerin şehirleşme ve hızlı nüfusla beraber gelecekte hızla artacak gıda ihtiyacını karşılamak için el atılması gereken önemli bir alandır diyoruz. Bugün daha fazla tarımsal üretim yapılması (verimlilik artışı) için birim alanda üretimi artıracak teknolojik tarıma (dikey tarım) geçiş arayışları var.
Teknolojik tarıma geçildiğinde birim maliyetlerin azaldığını, birim alanda daha fazla üretim yapıldığını görmekteyiz. Akıllı tarımın verimliliği daha ileriye taşıyacağını, dolayısıyla gelecekte hızla artan tarımsal ürün ihtiyacının bu sayede karşılanabileceğini gösteren çok örnek var.
Ülkemize baktığımızda ise şehirlerin doğru dürüst bir planlaması olmadığını, ya da yapılan planlara uyulmadığını, imar affı/tadilatlarıyla şehirlerin dokusunun bozulduğunu, sürekli kentsel dönüşümün gündeme gelmesinin arkasında da bu anlayışın ürünü yapılaşmanın yattığını açık bir şekilde söyleyebiliriz.
Katı ve sıvı atık dönüşüm sistemleri ile sıfır atık politikasının da şehirleri daha yaşanılabilir bir moda taşımanın sloganı haline getirilmesi sevindirici ve umut verici.
Bugün artık insanlara daha iyi yaşam sunan, sosyal aktivitelere kolay ulaşmalarını, rahat nefes almalarını sağlayan, insanların refah artışına katkı koyan, elektrik enerjisini kendi atıklarından üreten, enerji verimliliği çok yüksek, planlı ve geleceğe hazırlanmış şehirlerden bahsediliyor.
Singapur insan ölçekli tasarım anlayışıyla şehir planlaması yaptı. Mahalleleri aşağıdan yukarı tasarladı. Böylece, yüksek kaliteli toplu taşımaya, sağlık ve eğitime erişimin yanı sıra, farklı gelir gruplarına hitap eden konutlar yoluyla yoksulluk gettolarının önüne geçildi.
Dünyayı yeniden keşfetmeye gerek yok. Geleceğin şehir örnekleri önümüzde. Yaşanılabilir şehirleşmeye talipsek; şehir merkezlerinin enerji maliyetlerini azaltan, hizmet kalitesini artıran, atıkları azaltan, daha iyi kentsel ortamlar sağlayan ve ekonomik fırsatlar üreterek şehir sakinlerinin refahını artıran esnek ve sürdürülebilir bir yapı ortaya çıkarmak gerekir.
Kapsayıcı, esnek ve sürdürülebilir şehir yapıları için şimdi gerekeni yaparsak, metropolleri cehennemler yerine yaşanılabilir bir dünyaya dönüştürebiliriz.