Sanayide verimlilik artışının yol haritası
Türkiye son yıllarda yaptığı atılımla, özellikle işgücü verimliliğinde kayda değer bir gelişim gösterdi. Ancak diğer faktörlerdeki verimlilik artışının istenilen seviyeye ulaşamaması, üretimde dağınıklık ve işletmelerin küçük ölçeklerle fazla sayıda olması, üretim artışı önündeki engeller olarak değerlendiriliyor. Uzmanlara göre Türkiye’nin rekabet edebilirliğini güçlendirmek için verimlilik seferberliği başlatılması gerekiyor.
En yalın tanımlama ile sanayide verimlilik, girdi ve çıktı arasındaki oranın olumlu anlamda değişmesi anlamına geliyor. Aynı üretim faktörleri ile daha fazla üretim anlamına gelen verimlilik, daha düşük maliyetlerle üretime olanak sağlarken, üreticiye rekabet gücü kazandırıyor. Aksi bir durum ise büyüme önündeki engellerden biri olarak kabul ediliyor.
Sanayide verimliliğin artırılması üretim faktörlerinin etkin biçimde kullanılması ile mümkün oluyor. İşgücü verimliliğinin eğitim yoluyla artırılması, yüksek teknolojili sermaye mallarının üretime dâhil edilmesi ve kaynakların etkin kullanımı verimlilik artışı sağlayan unsurlar olarak öne çıkıyor.
- Türkiye 2000’lerle beraber yüksek verimlilik artışı yakalayarak ekonomik büyüme sağlasa da bugün gelinen noktada bu verimlilik artışının tüm faktörlerde istikrarlı şekilde sağlanmasına ihtiyaç bulunuyor.
İşgücü verimliliği toplam verimlilikten daha yüksek
Geçtiğimiz yıllarda işçinin çalışma saatleri kapsamında ortaya koyduğu ekonomik değer olarak tanımlanan işgücü verimliliğinde Türkiye G-7 ve G-20 ülkeleri arasından en büyük artışı kaydederken, ILO verilerine göre verimlilikte 189 ülke arasında 42. sırada bulunuyor.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın düzenli olarak yayınladığı verimlilik istatistiklerine göre ise imalat sanayinde verimlilik artışı, 2000’li yıllarla beraber önemli gelişimler gösterdi. Son 10 yıllık süreçte verimlilik açısından imalat sanayi üretiminin teknoloji yoğunluğunda yaşanan iyileştirmelerin büyük etkisi olurken, 2005 yılında verimlilik endeksi 87,43’ten 2011’de 110,54’e, 2014’te ise 121,29’a yükseldi. Yıllara göre çalışan başına katma değer istatistiklerine göre Türkiye’de çalışan başına katma değer açısından artış eğilimi de sürüyor.
Sanayide işgücü verimliliği yıllar içerisinde gelişmiş ülkelerin önünde seyrederken, sermaye yatırımları ve diğer faktör girdilerinde de aynı ölçüde verimlilik artışı sağlanamadığı için bu verimlilik artışından yeterli ölçüde faydalanılamıyor. Aynı zamanda Türkiye’de özellikle belirli sektörlerde üretimde dağınıklık ve aynı işi yapan işletmelerin küçük ölçeklerle fazla sayıda olması, üretim artışı önündeki en büyük engellerden biri olarak değerlendiriliyor. Verimsiz üretim anlamına gelen bu durum yurtdışı rekabette de sorun yaratıyor. Mevzuata göre 250 kişiden az çalışan istihdam eden ve yıllık net satış hasılatı veya mali bilançosundan herhangi biri 125 milyon TL’yi aşmayan girişimler KOBİ kapsamına girerken, TÜİK tarafından açıklanan istatistiklere göre 2021 itibariyle Türkiye’deki girişimler içerisinde KOBİ’lerin oranı yüzde 99,7 olarak gerçekleşti. Toplam istihdamın yüzde 71’ini, personel maliyetinin yüzde 48,3’ünü, cironun yüzde 44’ünü, üretim değerinin yüzde 37,3’ünü ve faktör maliyetiyle katma değerin yüzde 35,5’ini oluşturan KOBİ’ler ülke ekonomisi için hayati önemde olsa da, verimlilik açısından bazı sorunları da beraberinde getiriyor. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın verimlilik istatistiklerine göre imalat sanayinde ölçeğe göre çalışan başına katma değer açısından 1-9 işçi çalıştıran işyerlerinde verimlilik endeksi 91,86 iken 250 üzerinde işçi çalıştıran işletmelerde bu oran 140,18’e yükseliyor.
Türkiye’de sanayide küçük ve orta ölçekli işletmeler, katma değeri düşük ürün sattığı için rekabetçi piyasalarda fiyatları düşürerek dış pazarlarda yer almaya çalışıyor. Düşük kaliteli büyüme sorununu ortaya çıkaran bu durum ise ancak verimliliğin artırılması ile önlenebilir.
Ölçek ekonomisine geçilmeli
Verimlilik konusunda sanayide öne çıkan kavramlardan biri de ölçek ekonomisi. İşletmelerin büyüdükçe maliyetlerinin azalmasından hareketle üretimde yaşanan artış ve böylece üretimin daha verimli hale gelmesi ölçek ekonomisi olarak adlandırılıyor. Türkiye’de birçok sektörde ise üretim, KOBİ’ler eliyle yürütülüyor.
İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’a göre gerçekte sanayide verimlilik sorunu, günümüzde küresel bir niteliğe sahip. “Gelişmiş ülkelerde verimlilik artışları düşük seyrediyor. Diğer taraftan imalat sanayii de önemli bir dönüşümden geçiyor. Bunun bir ayağı yeşil dönüşüm ise diğeri de pandeminin ve Ukrayna savaşının ardından hızlanan tedarik zincirlerindeki dönüşüm” şeklinde konuşan Bahçıvan’a göre ülkelerin tedarik konusunda en az maliyetler kadar güvenliği de merkeze alması, “içeride üretim”, “yakından üretim” gibi kavramları öne çıkarıyor. Bu nedenle Türkiye’de uygulanacak sanayi politikalarını bu küresel arka plandan bağımsız ele almak mümkün değil ve verimlilik konusunda da bu dönüşümü iyi algılamak, başarılı uygulamaları takip etmek, öne çıkan ve çıkacak olan sektörleri mercek altına almak iyi bir başlangıç noktası olabilir.
Erin Motor Genel Müdürü Ersin Şahin de verimlilik artışı sağlamak için ilk olarak nerede gelişme sağlanabileceğinin doğru analiz edilebilmesi gerektiğini belirtiyor. İyi ve doğru eğitilmiş insan gücü ile verimliliğin sağlanacağını savunan Şahin, finansal okuryazarlığın artırılmasının bu konuda atılacak ilk adımlardan biri olduğunu vurguluyor.
Endüstriyel mutfak üretimi alanında Çin’in 160 milyar dolar ihracatına karşılık, kendi sektörlerinin 6,5 milyar dolar paya sahip olduğunu belirten TÜSİD Başkanı Güçlü Kaplangı da KOBİ’lerden oluşan sektörde Çin ile baş etmenin düşük ölçeklerle oldukça güç olduğunu belirtiyor.
“Çin ile rekabete hazır değiliz çünkü çoğumuz katlı yerlerde ve daha küçük ölçekte üretim yapıyoruz. Bu dezavantajı da alıcı pazarlara yakınlığımız ve farklı çeşit ürünleri tek konteynerde konsolide edebilme şansına sahip olduğumuz için gideriyoruz. Ölçekli çalışmalar ciddi yatırım gerektiren işler. Çok daha büyük fabrikalar, çok daha büyük makine parkı ve tabii ki çok daha fazla işletme sermayesi ihtiyacı doğacaktır” şeklinde görüş bildiren Kaplangı, kümelenme halinde işletme sermayesi konusunda dezavantajlar olabileceği için mutlaka kamu yönetiminin sektörel farkındalık ve önceliklerle sektörün büyüme performanslarını öngörerek teşvikleri ayrıştırarak belirlemesi gerektiğini vurguluyor.
Kümelenme çözüm olabilir mi?
Sanayide düşük ölçekli üretim karşısında verimliliği artırmak için kümelenmenin gerekliliği de tartışılan konulardan biri haline geldi.
İSO Yönetim Kurulu Başkanı Bahçıvan, sanayide kümelenmenin hem verimlilik hem de ölçek ekonomisi yaratma konusunda çözümün önemli bir parçası olduğunu vurgulayarak, başta enerji ve lojistik olmak üzere altyapının paylaşılmasının birçok maliyet kaleminde iyileşme sağladığını açıklıyor.
“Oluşan tedarikçi-alıcı ağları sayesinde mesafelerin kısaltılması, teslim sürelerinin ve nakliye giderlerinin kısılabilmesi mümkün hale geliyor. Kümelenme aynı zamanda nitelikli işgücünün çekilebilmesi ve yetenek havuzunun oluşturulması için de fırsatlar yaratıyor. Coğrafi yakınlaşmayla birlikte firmalar arasında daha sıkı iş birliği, bilginin daha hızlı yayılması ve fikir alışverişinin kolaylaşması gibi unsurlar da ölçek ekonomisine katkı sağlayabiliyor” şeklinde konuşan Bahçıvan, verimlilik artışı sağlanması konusunda kümelenmenin tek çözüm yolu olmadığının da altını çiziyor. Bahçıvan’a göre kümelenmenin ekonomide verimliliğe azami katkı sağlayabilmesi için makro düzeyde titizlikle planlanması, iyi örneklerin incelenmesi ve kurulan bölgelerdeki gelişmelerin sürekli izlenerek etki analizleriyle takip edilmesi gerekiyor.
Mobilya sanayi özelinde görüş bildiren MODOKO Başkanı Koray Çalışkan’a göre ise verimlilik sorununu çözmek için kümelenme, iş birliklerinin arttırılması, sektörel temelde organize sanayi bölgeleri, iç piyasaya ve dış piyasaya çalışacak sektörel AVM’ler kurulması önemli atılımlar olacak. Sektördeki firmaların birbirine rakip olmak yerine bir araya gelerek ortak projeler üretmesi bu anlamda büyük öneme sahip.
Avrupa'nın en büyük kümelenmesi Türkiye'den
Sanayide ölçek sorununu aşmak için gündeme gelen kümelenme konusunda, savunma sanayinde faaliyete geçen SAHA İstanbul ise önemli bir başarı hikâyesi olarak öne çıkıyor. Kısa sürede Avrupa’nın en başarılı kümelenmesi haline gelen SAHA İstanbul bünyesinde 960 işletme ve 26 üniversite bulunuyor.
SAHA İstanbul Genel Sekreteri Levent Kerim Uça savunma, havacılık ve uzay sektöründe yerliliğin artırılması ve uluslararası rekabet için ilk kez 27 üye firma ile yola çıktıklarını ve kısa sürede büyük ilerleme göstererek Avrupa’nın en büyük sanayi kümelenmesi olduklarını belirtiyor.
“SAHA İstanbul’un öncelikli hedefi üniversite-sanayi-kamu iş birliği çerçevesinde, Türkiye'nin savunma, havacılık ve uzay sanayinde kendi kendine yeten ve bağımsız bir ülke haline gelmesini sağlamak. Bunun için de kümelenme olarak, bir yandan yerlilik ve millilik oranının artırılmasına katkı sağlamaya devam ederken bir yanda da yüksek teknolojiyi tüketen ülke konumundan, geliştiren ülke konumuna geçmemize katkı veriyoruz” şeklinde konuşan Uça, teknik komiteler ile sanayinin ihtiyaç duyduğu alanlarda proje ve ürünler geliştirdiklerini belirtiyor. Üyelerin kurumsal kapasitelerini artırmak, iş birliğini güçlendirmek, kamu kurumları ve STK'lar ile ilişkileri geliştirmek, Ar-Ge ve yenilikçilik çalışmaları desteklemek ve rekabet gücünü yükseltmek de SAHA İstanbul’un öncelikli amaçları arasında bulunuyor.