Rusya-Ukrayna savaşında altı ay geride kaldı
Rusya'nın Ukrayna'yı işgali altıncı ayını geride bırakırken, savaşın etkileri saha ötesinde giderek daha fazla hissediliyor. Bunun sonucunda olası bir müzakere yoluyla çözüme duyulan ihtiyaçla ilgili birtakım senaryolar bulunmasına rağmen, ufukta bir değişim görünmüyor.
Savaşın bu denli uzun sürmesinin sebebi, özellikle Ukrayna halkının cesareti ve Batı'nın manevi, ekonomik ve askeri desteğidir. Sonuç olarak, Rus tarafı hızlı bir zafere ulaşma ve işgal hedeflerinden hiçbirini gerçekleştiremedi. Rusya şu anda çoğunluğu ülkenin doğusunda olmak üzere Ukrayna topraklarının yaklaşık yüzde 22'sini işgal etmiş olup, sahadaki durum, Ukrayna'nın işgal altındaki Kırım'da (ve diğer yerlerde) cephe gerisindeki Rus askeri hedeflerine yönelik başarılı füze saldırıları ile tersine dönmeye başladı. Bu durum Rus turistlerin yarımadayı terk etmesine yol açarken, birçok gemisinin batması da dahil olmak üzere Rusya'nın karşılaştığı bu tür talihsizlikler, sahadaki üst düzey askeri komutanların görev yerlerinin değiştirilmesiyle sonuçlandı.
Mesele, Ukrayna'nın sembolik de olsa, büyük ölçüde Batılı ortaklarının sürekli desteğine bağlı olan karşı saldırısının etkinliği, dayanıklılığı ve sürdürülebilirliği ile alakalıdır. Özellikle enerji arzının maliyetinden dolayı Avrupa ekonomileri üzerinde oluşan baskıyla birlikte ortaya çıkan karmaşanın, devletleri Ukrayna'nın Rusya'yı püskürtme çabalarını tam olarak destekleme konusunda daha çekingen hale getirmesi ihtimali bir endişe konusudur. Diğer pek çok unsurun yanı sıra, Ukrayna buğdayının dünyada en çok ihtiyacı olan ülkelere tedarikinin durması gibi istikrarsızlık yaratabilecek etkiler, birçok devletin hesaplarını zorlaştırıyor.
Meselenin büyük kısmı, AB'nin, azalan Rus hidrokarbon arzıyla baş etme ve artan enerji maliyetlerini azaltma konusunda veya en azından tüketiciler açısından bu maliyetleri sübvansiyonlar veya vergi indirimleri sağlayan bir sistem yoluyla hafifletme hususunda farklı hazırlık aşamalarında olan üye devletlerine enerji tedariki sağlamak için bir eylem planı hazırlayabilmesine bağlıdır. Almanya'nın Rus gazına olan bağımlılığını sınırlamak için gösterdiği yoğun çaba bunun güzel bir örneğini oluşturuyor. Bazı üye devletler, AB çapında eşgüdümlü bir ortak doğal gaz arzı fikrini desteklerken, diğerleri planı onaylamaya pek istekli görünmüyor.
Öte yandan, buğday ve petrolün maliyeti işgal öncesi seviyelere döndüğünden Ukrayna ve AB için işler beklenenden daha iyi gidiyor olsa da, bunun Avrupa toplumları üzerindeki etkilerini ileride göreceğiz. 24 Ağustos'ta ekran karşısına çıkan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron halka hitaben yaptığı açıklamalarda, Fransa ve diğer ülkeler için “bolluk devrinin sona erdiğini” ifade etti. Bu durum, özellikle kamu maliyesi ile ilgili sistemsel değişim ve tedarik zincirindeki bazı aksaklıklarla birlikte, daha zor zamanların bizi beklediği anlamına gelebilir. Buradaki mesele, özgürlüğü savunmanın bir bedeli olduğunu kabul etmek ve demagojiye boyun eğmemektir.
Yazının devamı Z Raporu 40. Sayısında