Ruhunu şeytana satan futbol

2003/2004 UEFA Şampiyonlar Ligi sezonundan itibaren bakıldığında hem yayın hakları hem de ticari haklarda yükselen bir ivmeden bahsetmek mümkün.
2003/2004 UEFA Şampiyonlar Ligi sezonundan itibaren bakıldığında hem yayın hakları hem de ticari haklarda yükselen bir ivmeden bahsetmek mümkün.

Avrupa futbolunun kaymak tabakasını oluşturan dev kulüpler, halihazırda kazandıkları yüksek gelirleri daha da artırmak ya da korumak adına Avrupa Süper Ligi fikrini demoklesin kılıcı gibi UEFA'nın başının üstünde sallandırıyor.

Mart ayının hemen başında İngiltere’nin 5 büyük kulübünün yetkilileri, Londra’da bir otelde gizlice buluştu. Buluşmanın amacı epeydir Avrupa futbol gündemi üzerinde dolaşan bir heyula idi. Toplantı sahibi Amerikan Futbol Ligi takımlarından Miami Dolphins’in sahibi Amerikalı milyarder Stephen Ross’tu. Ross’un, Manchester United, Arsenal, Liverpool, Chelsea ve Manchester City’den oluşan beşliye teklifi, kuracağı Avrupa Süper Ligi’ne katılmalarıydı. Milyarder işadamı beş kulübün yetkililerine hem daha büyük gelir hem de bu gelirin sürdürülebilirliği yani mevcut ligde elemeye uğramadan kalıcı olma teklifinde bulunuyordu. Uzun görüşmenin ardından eller sıkışıldı, yüzlerde tebessüm oluştu… Bu sezon Leichester City ve Tottenham gibi takımların olağanüstü performansı ile alıştıkları sıralamaların altında kalan ve mevcut gelirleri tehlikeye giren dev kulüpler artık bu riski yaşamadan paranın sıcaklığını yaşamak istiyor ve Ross elinde onların istediği havucu tutuyordu: Kolay para!

Rekabet etmeden daha fazla kazanmak

Avrupa'nın en fazla gelir elde eden kulübü Real Madrid ile yirminci sırada bulunan West Ham United arasındaki gelir farkı 410 milyon euro.
Avrupa'nın en fazla gelir elde eden kulübü Real Madrid ile yirminci sırada bulunan West Ham United arasındaki gelir farkı 410 milyon euro.

Aslında Avrupa Süper Ligi, ilk olarak 1998 yılında İtalyan Media Partners adlı şirket tarafından ortaya atıldı. O yıllarda, Milan ve İnter gibi İtalyan futbol kulüplerinin Avrupa futbolunda istim üstünde olduğunu not etmeliyiz. UEFA o tarihte tehdidi görüp, Şampiyonlar Ligi’ni kurmuştu. Şampiyonlar Ligi’nin kurulması ile birlikte, liglerinde şampiyon olan kulüpler, elemeli ayaklar şeklinde değil lig usulü dörtlü gruplar halinde uygulanan Şampiyonlar Ligi ile kendi aralarında daha çok maç yaparak daha fazla gelir elde etme imkanına ulaştı. Veriler de bunu destekler nitelikte. 2003/2004 UEFA Şampiyonlar Ligi sezonundan itibaren bakıldığında hem yayın hakları hem de ticari haklarda yükselen bir ivmeden bahsetmek mümkün. 2003/2004 sezonunda yayın haklarından 450 milyon dolarlık bir gelir elde edilirken 2014/2015 sezonunda bu gelirin yaklaşık 3 kat artarak 1 milyar 161 milyon euroya yükseldiğini görüyoruz. Aynı şekilde ticari gelirin de 118 milyon eurodan 304 milyon euroya çıktığını belirtmekte fayda var. Yani 2014/2015 sezonunda UEFA Şampiyonlar Ligi 1,5 milyar euro civarında bir gelir elde etmiş durumda. Bu paranın 3’te 2’si o sezon şampiyonaya katılan takımlara dağıtıldı. 1 milyar euro civarında bir toplama yaklaşan ve 32 takım arasında 125 maç üzerinden paylaşılan bu gelir maç başına 800 bin euroya denk geliyor.

Şampiyonada son 16’ya kalan takımlarda bu bedel 4.6 milyon euroya kadar yükseliyor. 2014/2015 sezonu verilerine göre, finalist Juventus şampiyon olamamasına rağmen, ülke havuzundan aldığı yüksek miktar nedeniyle (58,2 milyon euro) toplamda 89 milyon euroluk bir gelir elde etti. Buna karşın Barcelona, kupayı kaldırmasına rağmen ancak 61 milyon euroluk bir geliri kasasına koydu. İşte belki de tüm çatlak buradan çıkıyor. Messi, Neymar, Suarez gibi yıldızları olan ve Juventus'tan çok daha fazla bütçeli bir kadrosu bulunan Barcelona Şampiyonlar Ligi'nde beklentisinin çok altında, tatmin edici olmayan bir gelir elde ediyor. Hakeza Real Madrid, Bayern Münih gibi Avrupa ve dünya futbolunun lokomotif kulüpleri de benzer dertten muzdarip. Futbola yaptıkları yüksek yatırımın ve belirleyici rollerinin karşılığını her ne şartta olursa olsun almak istiyorlar. Avrupa Süper Ligi fikrinin ana sebebi de bu. Avrupa'nın önde gelen takımları diyor ki, enerjimizi kendi klasımızın altında kulüpler ile harcamak yerine, kendi aramızda bir lig kuralım.

Böylece hem futbol seyircisi ve spor severler daha heyecanlı ve çekişmeli maçlar izlerler hem de bizler daha fazla ve artan gelire sahip oluruz. Bu bakış açısını ilk başta mazur görseniz de mahalleye futbol topuyla gelip "oyuncuları ben seçeceğim" diyen çocukça bir tarz.

Futbol ekonomisti Stefan Szymanski'nin kendi bloğunda yaptığı bir hesaplamaya göre, 18 takımdan oluşan bir Avrupa Süper Ligi kurulur ve 306 karşılaşma yapılırsa 1 milyar 224 milyon euroluk bir gelire ulaşılacak ki bu da kılçıksız 68 milyon euroluk bir gelirin lige katılan her kulübün kasasına girmesi anlamına geliyor. Szymanski'ye göre bu gelir olabilecek minimum tutar. Avrupa'nın zirvedeki 18 kulübünün oluşturacağı ilginin hem yayın haklarında hem sponsorluk haklarında hem de diğer gelirlerde önemli artışlar getireceğini ve kulüplerin kasasına oldukça yüksek miktarda paranın girebileceğine işaret etmekte. Öyle ki, Szymanski kulüp başına 90 milyon euroluk bir geliri hesaplanıyor.

Avrupa'daki dengesiz gelir yapısı

Barcelona Şampiyonlar Ligi'nde beklentisinin çok altında
Barcelona Şampiyonlar Ligi'nde beklentisinin çok altında

Evet, bu kulüplerin hepsi Avrupa'nın devleri. Ama onları dev yapan da kendi liglerinde diğer takımlar ile girdikleri rekabetten başka bir şey değil. Liverpool'un Everton ile ezeli rekabeti nasıl ki ona farklı bir değer katıyorsa, Real Madrid'in Atletico ile ya da Juventus'un Torino ile mücadelesi de futbol seyircisi için bambaşka anlamlar içeriyor. Ya da Leichester City'nin Premier League'in dev bütçeli kulüpleri arasından sıyrılarak şampiyonluk kupasına uzanacak olma ihtimali, sadece o kulübe gönül veren taraftarlar için değil, tüm sporseverler için bambaşka anlamlar taşıyor. O nedenle bu dev kulüpler bir yandan, Avrupa Süper Ligi benzeri, daha kolay para kazandıracak

18 takımdan oluşan bir Avrupa Süper Ligi kurulur ve 306 karşılaşma yapılırsa 1 milyar 224 milyon euroluk bir gelire ulaşılacak ki bu da kılçıksız 68 milyon euroluk bir gelirin lige katılan her kulübün kasasına girmesi anlamına geliyor.
18 takımdan oluşan bir Avrupa Süper Ligi kurulur ve 306 karşılaşma yapılırsa 1 milyar 224 milyon euroluk bir gelire ulaşılacak ki bu da kılçıksız 68 milyon euroluk bir gelirin lige katılan her kulübün kasasına girmesi anlamına geliyor.

2016'da yayınladığı rapor bu anlamda çarpıcı veriler taşıyor. Futbol Para Ligi başlığını taşıyan raporda, Avrupa'nın en çok kazanan 20 futbol kulübünün gelirleri ve kaynakları belirtiliyor. Rapora göre son 2 yılda yani 2014 ve 2015 yıllarında listenin ilk 10'unda bulunan kulüplerde bir değişiklik yok. Real Madrid üst üste 11. kez 577 milyon euroluk gelir ile listenin zirvesinde yer alıyor. Onu sırasıyla Barcelona, Manchester United, Paris Saint Germain, Bayern Münih, Manchester City, Arsenal, Chelsea, Liverpool ve Juventus izliyor. Yani aslında görüldüğü gibi Avrupa Süper Ligi'ni kurmak için ısrar eden futbol kulüplerinin çoğu halihazırda futbolun krema tabakasını oluşturuyor. Öyle ki 10. sıradaki Juventus ile son yıllarda Avrupa futbolunda yeniden çıkışı yakalayan 11'nci sıradaki Alman ekibi Borussia Dortmund arasında yaklaşık 40 milyon euroluk bir gelir farkı bulunuyor. Listenin ilk sırasındaki Real Madrid ile yirminci sıradaki West Ham United arasında gelir uçurumu ise 410 milyon euro! Rapora göre 20 kulübün oluşturduğu gelir gün hesabına bölündüğünde, her gün 18,2 milyon, her saat 757 bin, her dakika 12 bin 600 ve her saniye 210 euroluk bir gelire karşılık geliyor. Yani anlayacağınız aslında bu kulüpler durdukları yerde para basıyorlar. Bunu da hem kendi liglerinde hem de katıldıkları diğer şampiyonalardaki başarılar ile perçinliyorlar. Her ne kadar Liverpool örneğinde olduğu gibi, aralarında son 5 yılda sadece bir kez Şampiyonlar Ligi'ne katılan kulüpler olsa da, yıllara dayanan popülerlikleri ve marka değerleri bu kulüpleri yine de gelir anlamında Avrupa'nın ilk 10 kulübü arasına taşıyor. Ne var ki onlar bu geliri yeterli görmüyorlar ve daha fazla kazanmak istiyorlar.

UEFA denetiminden kurtulmak mı?

Bu kulüpler hem kendi liglerinde hem de Avrupa genelinde edindikleri ayrıcalıklar, TV hakları, sponsorluklar vs. yolu ile her geçen gün diğer futbol kulüpleri ile arayı açıyorlar. Örneğin, Fransa Ligi'nde Paris Saint Germain, ligin bitimine daha haftalar varken şampiyonluğunu ilan etmiş durumda. Hakeza Bayern Münih son birkaç sezondur kendi liginde şampiyonluğunu haftalar öncesinden ilan ediyor. Türkiye Ligi'nde de benzer bir durum ile karşı karşıyayız. Galatasaray, Beşiktaş ve Fenerbahçe sahip oldukları yüksek bütçeler ile şampiyonluk yarışında diğer rakiplerini haftalar öncesinden geride bırakabiliyor. Peki tüm bunların çözüm yolu, yerel liglerden ayrı, futbolun kaymak tabakası için yeni bir lig kurmak mı yoksa, futbolu daha rekabetçi hale getirecek düzenlemelerin uygulama alanı bulmasını sağlamak mı? UEFA'nın son birkaç sene içinde uygulamaya koyduğu Finansal Fair Play bu anlamda büyük kulüplerin canını sıkan bir yenilik oldu.

Chelsea'nin düştüğü finansal fair çıkmazından nasıl Gazprom aracılığı ile kurtulduğunu Ocak sayımızdaki “Putin'in Takımları” dosyasında belirtmiştik. Yine Barcelona'nın aldığı transfer yasağı cezası nedeniyle Arda'yı yarım sezon oynatamadığını da biliyoruz.

Bu çerçevede aslında Avrupa'nın dev takımları Süper Lig fikrini arada dolaşıma sokarak UEFA'nın başının üstünde demoklesin kılıcını sallamaya çalışıyorlar. Üstü kapalı olarak UEFA'yı ve yerel federasyonları tehdit ederek kendi ayrıcalıklarını (gelirlerini) koruma ve artırma yoluna gidiyorlar. Pastadaki payı diğerleri ile daha az ne kadar paylaşırızın yolunu arıyorlar.

2014/2015 sezonunda UEFA Şampiyonlar Ligi'nde en çok gelir edinen 5 Kulüp:

  1. Juventus: 89.1 milyon euro
  2. Barcelona: 61 milyon euro
  3. Real Madrid: 52.5 milyon euro
  4. Monaco: 52.3 milyon euro
  5. Roma: 45.9 milyon euro

Çok bilinmeyenli denklem

Bayern Münich'li futbolcular.
Bayern Münich'li futbolcular.
Açgözlülük, kutsal metinlerde en büyük günahlar arasında sayılır. Futbolun dev kulüpleri güzel oyunun ruhunu satarak bu günahı mı işliyor?
Açgözlülük, kutsal metinlerde en büyük günahlar arasında sayılır. Futbolun dev kulüpleri güzel oyunun ruhunu satarak bu günahı mı işliyor?

Tabii bu noktada tüm kozlar dev kulüplerin elinde değil. Avrupa Süper Ligi'nin hangi kulüplerden oluşacağı, düzenleyici kurum yapısının kimin tarafından oluşturulacağı, dış katılıma, düşmenin olmadığı bir lig yapısına mı yoksa belirli takımların düşüp yenilerinin katılacağı bir sisteme mi sahip olacağı, lig içindeki rekabetin nasıl sağlanacağı gibi birçok soru işareti halihazırda onları bekliyor. Alman futbolunun efsane isimlerinden, Bayern Münih CEO'su Rummenige'nin bir demecinde ifade ettiği gibi “Şampiyonlar Ligi'nin dışında bir Süper Lig'in doğumu yakın. Bu ister UEFA tarafından yönetilsin ya da başka bir yapı tarafından. Sonuçta ortadaki para belli.” İşler gerçekten Rumennige'nin dediği kadar kolay mı yoksa bu da sadece blöf mü?

Öte yandan Avrupa'nın dev kulüpleri; kaynağı belirsiz meblağlar ile yüksek bütçeli transferler yapan Çin ve Avrupa'da kulüp alımları yaparak rekabeti başka boyutlara taşıyan, Arap sermayesinin meydan okumasıyla da karşı karşıya. Tüm bunlar Avrupa futbolunun geneli için çok bilinmeyenli denklem durumunda.

Real Madrid, Bayern, Barcelona, Manchester United vb. dev kulüpler bu denklemden kaçmanın kolay yolu olarak Avrupa Süper Ligi'ni görüyor olabilir. Lakin kutsal metinlerde en büyük günahlar arasında açgözlülük de sayılır. Futbolun dev kulüpleri güzel oyunun ruhunu endüstrileşmeye her geçen gün parça parça satarak, bu günahı işlemeye devam edecek mi hep birlikte göreceğiz!