Popülizmin sonbaharı mı?
Tüm dünyada 2016’da artan göç ve terör dalgası ile yükseliş gösteren popülist hareketler, geçtiğimiz yıldan itibaren kazandığı desteği arttırmakta güçlük çekiyor.
Trump’ın ara seçimlerde istediğini elde edememesi, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde radikal partilerin beklentilerin altında kalması ve son Yunanistan seçimleri popülist harekette gerilemeye işaret eden bir görüntü ortaya çıkardı. Ancak, halen bu akımın bir tehdit olmaktan çıktığını söyleyebilmek çok güç. Çünkü 2000’de Avrupa genelinde popülist partilerin oy ortalaması yüzde 8,5 iken, şu anda ortalama yüzde 24 seviyesinde. Bu durum 1930’lardan bu yana popülizmin en yüksek seviyeye ulaştığını ve yakın zamanda ortadan kalkmasının zor olduğunu gösteriyor.
- Avrupa başta olmak üzere dünya genelinde popülist sağ ve sol partiler, son seçimlerde umduklarını bulamadılar. Bu durum bazı analistler tarafından popülizmin güç kaybetmesi diye yorumlansa da, özellikle Avrupalı seçmenler bu akımdan hâlâ çok uzaklaşmış gibi görünmüyorlar. Popülist dalganın yükselişi hız kesmesine rağmen popülist partilerin son on yılda oylarını üçe katlamış olması, dünya siyaseti için tehdit oluşturmaya devam ediyor.
Trump duvara tosladı
ABD’de Trump’ın göçmen karşıtı ve Meksika sınırına vaat ettiği duvar inşası gibi katı politikalar karşısında Cumhuriyetçiler ara seçimlerde yıkıcı bir yenilgiye uğradı. Senato’daki çoğunluğunu kıl payı koruyan Cumhuriyetçiler, Temsilciler Meclisi’nde ise çoğunluğu kaybetti. Trump’ın sert söylemleri seçmenleri kendisinden uzaklaştırırken, ABD Başkanı’nın popülist ifadeleri kamuoyunda tepki çekmeye devam ediyor. Son olarak Trump, göçmen kökenli 4 kadın milletvekillerine yönelik ırkçı söylemleri ile dikkatleri üzerine çekmişti.
Avrupa Birliği genelinde geçtiğimiz Mayıs’ta sonuçlanan Avrupa Parlamentosu seçimleri ise siyasetin değişen çehresini çok daha açık bir şekilde ortaya koydu. Seçimler öncesinde AB karşıtı popülist partilerin oyların çok büyük bölümünü elde edeceği ve AB’nin geleceğinin tehdit altında olabileceği yorumları yapılırken, ortaya çıkan tablo geleneksel partilerin eridiğini ve Avrupa’da siyasetin çok parçalı bir değişim yaşadığını gösteriyor. Sağcı popülist partiler oy oranlarını arttırsa da, bu partilerin parlamentodaki toplam üye sayısı 112’de kaldı. Bununla beraber popüler sol partiler ise çok ciddi kayıplar verdi. Her ülkede farklı bir tablonun ortaya çıktığı seçimlerde Almanya’da Yeşiller ve AfD, Belçika’da aşırı sağcı Flaman Çıkarı, İngiltere’de Brexit Partisi, Fransa’da Le Pen’in aşırı sağcı partisi Ulusal Birlik, İspanya’da Sosyalist Parti, İtalya’da Lig Partisi, Macaristan’da popülist başbakan Victor Orban’ın partisinin de olduğu koalisyon ön plana çıktı. Diğer ülkelerde liberaller ve sosyal demokratlar ön plana çıksa da ortaya çıkan tablo, aslında Avrupa’nın bölünmüş yapısını göstermesi bakımından önemli.
Sol popülizmin hızlı düşüşü
Yunanistan’da ise ilk olarak Avrupa Parlamentosu seçimlerinde yüzde 23 oy ile yenilen iktidar, erken seçime gitme kararı aldı. Avrupa’da iktidara gelen tek popülist sol parti olan Çipras liderliğindeki Radikal Sol Koalisyon (SYRIZA) 2009’da yüzde 4,6 oy oranına sahipken; ilk önemli zaferini 2012’de elde etti. 2015’te yüzde 36 oy oranına ulaşarak ağır kriz şartları altında iktidara gelen Çipras seçim öncesi verdiği sözleri yerine getirmekte zorlanırken, partisi de kısa sürede eleştirilerin odak noktası haline geldi. Zor geçen 4 yılın ardından iktidar partisinin yerel seçimlerde ve AP seçimlerinde ağır yenilgisi ile gidilen erken genel geçimde merkez sağ Yeni Demokrasi Partisi tek başına iktidar olmayı başarırken, popülist sol ve sağ partiler büyük kan kaybına uğradı. SYRIZA ana muhalefete düşerken, ırkçı söylemlere sahip sağ popülist parti Altın Şafak, meclise girmeyi başaramadı.
Avrupa çok parçalı
Gerçekte Yunanistan’da popülistlerin ciddi oy kaybına uğraması Avrupa’da popülizmin gerilmesinde ilk kıvılcım değerlendirmelerine rağmen, Avrupa siyasetinin bölünmüş yapısı ve sağ popülizm gün geçtikçe artıyor.
- Almanya’da aşırı sağcı ve İslam karşıtı AfD 2017 genel seçimlerinde yüzde 13,3 oy alırken; geçtiğimiz Eylül’de İsveç’te aşırı sağ popülist Demokratlar Partisi oy oranını yüzde 17’ye yükseltti. Avusturya ve İtalya’da da seçmenler popülist partileri koalisyona taşıdı.
Polonya ve Macaristan’da ise popülist sağ hükümetler görevlerini sürdürüyor. İspanya’da Nisan ayı içerisindeki seçimlerde sosyalistler ipi göğüslese de, Katalonya sorunu ile boğuşan ülkede aşırı sağcı Vox yüzde 9 oy oranı ile meclise girmeyi başardı. Avrupa’nın çok parçalı yapısı özellikle Avrupa Parlamentosu seçimlerinde belirginleşti. Buna göre Almanya’da Yeşiller oy oranını 10 puan arttırarak yüzde 20’ye ulaşırken, Fransa’da aşırı sağ popülist Le Pen’in Ulusal Birlik Partisi birinci oldu. İngiltere’de ise seçmenler Brexit destekçisi ve karşıtı olarak kümeleşti.
Yeşiller ve liberaller yükselişte
Avrupa’nın köklü merkez partilerinin sandıklarda erimesi karşısında popülist sağın yükselişe geçmesi özellikle 2008 krizinin atlatılamayan etkisi, göçmen krizi ve AB projesine güvensizlik ile birlikte belirgin hale geldi. Sebepler ne olursa olsun ülkelerde ortaya çıkan tablo ve Avrupa Parlamentosu seçimleri, Avrupa siyasetinde başat güç olan Hristiyan Demokratlar ve Sosyal Demokratlar’ın çözülmeye başladığını gösteriyor. Merkez partilerin erimesi geçmişleri çok eskiye gitmeyen partilerin de artık Avrupa siyasetinde söz sahibi haline geldiğini gösteriyor.
Avrupa’da merkez partilerin çözülüşü sürerken, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde popülist sağın yanı sıra Yeşiller ve liberaller de ciddi bir sıçrama gerçekleştirdi. AB’nin lokomotif ülkeleri Almanya ve Fransa’da Yeşillerin başarısı, yeni siyasetin görünümü için çok önemli kabul ediliyor. Yeni orta sınıfların ve gençlerin desteklediği bu partiler yakın zamanda AB’nin geleceğini de etkileyecek.