Özel sektör fahiş kâr mı ediyor? Yoksa zorda mı?

Dr. Mehmet Akif Soysal.
Dr. Mehmet Akif Soysal.

Bundan çok yakın zaman evvel, belki bir iki ay evveline kadar, şirketler bilançolarını açıklarken ortaya çıkan kârları meydana döküp, enflasyonun sebebi fahiş kârlar yüksek marjlardır dedikten sonra daha üzerinden bir ay geçmeden bu sefer şirketler batıyor, iflaslar olacak konkordatolar ilan edilecek ne olacak bu şirketlerin hali deyip durmaya başlayan bir kesim var.

Daha ikinci çeyrek bilançoları açıklanırken sen değil miydin zengin vergisi konsun şirketler daha yüksek vergi ödesin, bu kar marjları çok yüksek, fırsatçılık marjı ortaya çıktı diyen!

Ekonomi bir döngüdür. Ekonomi sadece bir yaklaşım biçimi değildir; bir döngüdür. Firmaların bu durumsallığa ayak uydurması gereği vardır. Zira devamlı kolaylaşan şartlar olmadığı gibi devamlı zorlaşan şartlarda olmayacaktır.

Son yıllarda edinilen kârların sermaye etkisi ile eli güçlenen şirketler kesiminin kısa dönemli bir sakinleşmeye ayak uydurabilmesi gereklidir. Buna ayak uyduramayanlar kesinlikle kötü yönetiliyordur!

Hayatın doğal akışında olduğu gibi her zaman büyüyemezsin, her zaman hızlı gidemezsin; bazen dinlenmek toparlanmak güç kazanmak gerekir. Ardını toplamak gerekir.

Bazen ise hızlıca yol almak gereklidir. Bu hareketlerin hiçbiri ilanihaye sürmez. Uzun olur, kısa olur, ama bu döngüler birbiri ardına gerçekleşir.

Sıkı para politikasının bir gereklilik olarak ortaya çıktığı durumda bunun neticelerinin daha sakin bir ekonomi aktivitesi ve istihdama yansıyan negatif neticeleri olacağı bilinir. Hatta esas amaç zaten budur; tansiyonu düşürmek. Türkiye var olan şartlar gereği sıkı para politikası dönemine girdi. Elbette bu dönemin zorlukları olacaktır. Ancak bu zorluklar bütüne şamil değildir.

Tüketim merkezli, kredi genişlemesi kaynaklı büyümenin yerine ihracata ve katma değerli üretime dönük sürdürülebilir politikalar ile yol alınması Türkiye için bir ihtiyaç değil gerekliliktir. Hükümetin ardı ardına açıkladığı yeni teknolojilere dönük ve bunların sanayi altyapısını kurmayı sağlayacak programları görmezden gelip sadece sıkıp para politikası ile bunun zorluklarına kafa yormak objektif bir tavır değildir.

Şunu belirtmeden geçmeyelim; ihracata ve sanayi üretimine katkıda bulunan her firmaya sıkı para politikası koşullarında bile destek olunmalıdır.

Mevcut kaynakların tahsisi bu değeri üretenlere cephane olarak sunulmalıdır. Ancak perakende ile tüketimde aşırılığa alışmış ve verimsiz modeller ile iş yapan kimselerin de sırtımızda taşınmasına müsaade etmemeliyiz.

Herkesin işindeki verimliliği ve katma değeri sorgulaması gereken bir dönemden geçiyoruz. İşinin ayrıntısına inenler bunu yeni fikirler ile taçlandıranlar ve daha iyisini yapma gayreti gösterenler ayakta kalacaktır.