OVP’de vergi hedefleri ve yansımaları
Orta Vadeli Program (OVP), Türkiye’nin ekonomik ve sosyal politikalarına yön veren stratejik bir plandır. Üç yıllık bir perspektifle hazırlanan bu program; büyüme, istihdam, enflasyon, ödemeler dengesi ve kamu maliyesine ilişkin temel hedefleri belirleyerek kamu kurumlarının bütçe süreçlerine yön veriyor. Bu yönüyle sadece kamu sektörüne değil özel sektöre de öngörülebilirlik sağlıyor.
2025-2027 dönemlerini kapsayan OVP, geçtiğimiz ay açıklandı. Programda, kamu maliyesi, ekonomide yeniden dengelenme sürecinde güven ve istikrarın çıpası olarak konumlandırılıyor. Bu doğrultuda, mali disiplini sağlamak ve sürdürmek için kamu harcamalarında ve vergi sisteminde etkinlik öncelikli hedefler olarak belirlenmiş. Harcama tarafında; afetlere dirençli yapının finansmanı, KİT yönetişim reformu ve sosyal güvenlik sisteminin mali sürdürülebilirliği, vergi tarafında; vergilemede adaletin artırılması, kayıtdışılıkla mücadele ve denetimde etkinlik öne çıkan somut hedeflerdir. Maliye politikasının önemli sacayağı olan ve bütçe gelirlerinin yaklaşık yüzde 88’ini sağlayan vergilere ilişkin hedefler önemli sıkılaşmaya işaret ediyor.
Bu hedeflerin öncü yansımalarını hem söylemlerde hem de uygulamalarda görmeye başladık. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bir süredir televizyon programları ve sosyal medya aracılığıyla bu hedeflere yönelik dikkat çekici mesajlar vererek kamuoyu oluşturmaya çalışıyor. Bu yönüyle bir iletişim stratejisi yürütüyor. Bakan’ın “Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alacağız”, “Çok harcayıp gelir beyan etmeyenlerin denetleyeceğiz”, “Yapay zekâ destekli denetimler yapacağız” beyanları, yapılan vergi denetimlerinin sonuçlarına ilişkin sık sık örnekler verip ve istatistikler paylaşması işte bu iletişim stratejisinin yansımalarıdır. Diğer taraftan, vergi denetiminin dijital dönüşümünün hızla sürdüğü ve bu alanda ciddi hazırlıklar yapıldığı ilgili kurumlarca açıklanıyor. Bunun yansımaları sahada vergi denetimlerinde artış olarak daha şimdiden görülmeye başlandı.
Şimdi OVP’deki vergi hedeflerine daha yakında bakıp kısaca değerlendirelim.
Vergide adalet ve etkinlik nasıl sağlanacak?
Programda yer alan, “Vergilemede öngörülebilirlik ve şeffaflık artırılacak, vergide adalet güçlendirilecek, geliri adil bir şekilde yeniden dağıtan ve vergiyi tabana yayan bir yaklaşımla gelirler artırılacaktır.” cümlesi verginin mali fonksiyonundan çok sosyal ve ekonomik fonksiyonuna öncelik verileceğini ortaya koyuyor. Bu hedef doğrultusunda yapılacaklar ise şu şekilde sıralanıyor:
-Yatırımı, istihdamı, üretimi, ihracatı ve rekabet ortamını destekleyen gelir politikaları önceliklendirilecek.
-Vergi tabanının genişletilme ve vergilemede gönüllü uyumun artırılmasına yönelik çalışmalar sürdürülecek.
-Etkin olmayan istisna, muafiyet ve indirimlere yönelik düzenlemeler yapılacak.
-Mükellef davranışları ve vergiye uyum sorunları analiz edilerek uyum düzeyini artırmaya katkı sağlayacak stratejiler geliştirilecek.
-İzaha davet süreçlerinin dijital platformlar üzerinden yürütülmesi için gerekli altyapı oluşturulacak, izlenebilirlik ve şeffaflık artırılacak.
-Vergi istatistikleri ve bu alandaki raporların daha kapsamlı bir şekilde yayımlanması sağlanacak.
Bu hedeflere yönelik adımlar ise şimdiden atılmaya başlandı. 2 Ağustos’ta yayımlanan 7524 sayılı Kanun ile yerel ve küresel asgari kurumlar vergisi başta olmak üzere vergi güvenliğini artıran, bazı istisna ve avantajları sınırlayan, yeni sorumluluk mekanizmalarını geliştiren bir dizi düzenleme hayata geçirildi. Vergi cezalarının kapsam ve tutarı genişletildi. Geçtiğimiz ay en yüksek vergi ödeyen gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri açıklandı. Ekim ayında 30 Eylül itibariyle 5 milyon TL üstü vergi borcu olanlar ilan edilecek.
Meclis açıldığında gündeme gelmesi beklenen yeni vergi paketinde özellikle gerçek kişilerin kayıtdışı kalmış/istisna edilmiş gelirlerinin vergilendirilmesine yönelik düzenlemeler yer alması sürpriz olmaz. Vergi sisteminde etkinlik hedefinin bugünden yarına sağlanması zor. Bunun için daha kapsamlı ve bütüncül bir yaklaşımla birlikte güçlü ve istikrarlı bir uygulamaya ihtiyaç var.
Kayıt dışılıkla mücadele ve denetim nasıl etkinleşecek?
Program, kayıt dışı ekonominin kavranmasına önceki programlardan çok daha güçlü bir şekilde vurgu yapıyor. Bu hedef için ise tabiri caizse denetim silahını gösteriyor. Bunu da teknolojiyi üst düzeyde kullanarak yapacağını ifade ediyor. Somut hedeflere bakalım:
-Kayıt dışılıkla mücadelede teknolojik imkanlardan daha fazla yararlanılacak.
-Denetimler kayıtdışı ekonomiyi kavramaya yönelik ağırlık kazanacak.
-Kayıt dışı istihdam ve kayıt dışı ücretle mücadelede veri analizine dayalı risk odaklı denetim faaliyetleri artırılacak.
-İleri analiz teknikleri ve araçları kullanılarak ilgili sektör ve alanlara ilişkin potansiyel riskler tespit edilecek ve kurumsal koordinasyon sağlanacak.
-Makro düzeyde kayıt dışı ekonominin boyutu ölçülerek vergi türleri bazında vergi açığı hesaplanmaları yapılacak.
-Dijital faaliyetlerdeki kayıt dışılığı kavrayacak ve yatırım ortamının cazibesini artıracak uygulamalar geliştirilecek.
-Kayıt dışı ekonomik faaliyetlerin önlenmesi için oluşturulan Risk Analizi Değerlendirme ve Araştırma (RADAR) Sistemi; mali ve ekonomik verilerin entegrasyonu ve bu verilerin sektörel ve mükellef bazlı risk senaryolarını beslemesi suretiyle geliştirilecek.
-Yapay zekâ imkânlarından yararlanmak suretiyle vergi kaçakçılığını besleyen sahte belge kullanımı önlenecek.
-Vergi denetiminde vergiye tabi işlemlerin doğruluğunun tespitinde üçüncü taraf idari verilerden daha etkin yararlanılacak.
-Fiili saha vergi denetimlerinin artırılarak vergi denetimi algısının mükelleflerde yerleşmesi sağlanacak.
Uygulama cephesine baktığımızda, yukarıdaki hedefler doğrultusunda ciddi hazırlıklar ve eylem planları olduğunu daha şimdiden sahaya yansıyan somut örneklerden görebiliyoruz. Buradan yola çıkarak bu yıl da dahil olmak üzere önümüzdeki yılların vergi mükelleflerinin denetim açısından terleyeceği yıllar olacağını söyleyebiliriz.
Vergi denetiminin kabuk değiştireceğini; uzun süren, verimsiz, kapsamlı denetimler yerine teknolojinin yardımıyla risk esaslı ve nokta atışı denetimlerin yapılacağını ve bu yolla denetim algısının mükellefler nezdinde hep sıcak tutulacağını öngörüyorum. Bu çerçevede, vergi kanunlarına son yıllarda dahil olan ve vergi uyumu noktasında etkili bir enstrüman olan izaha davet uygulamasının yaygınlaşacağını bekliyorum. Bu uygulamada vergi idaresi elindeki büyük veriyi (para hareketleri dahil üçün taraf verilerini de) etkili şekilde analiz edip tespitler yaptıktan sonra mükelleften izah isteyip gerekiyorsa beyanlarını düzeltmesini bekliyor.
Hedefler arasında yer verilen fiili saha denetimlerinin teknolojiye dayalı denetimler yapma hedefiyle ne kadar uyuştuğu ve sonuç vereceği ise belirsiz.
Denetim, vergi idaresi elinde güçlü bir enstrüman. Bunun temel motivasyonunun salt cezalandırmak değil caydırmak ve uyumu artırmak olması gerekir. Hedefini bulmayan bir başka ifadeyle hiç kayıtlı olmayıp vergi dışı kalanlara gidilmeksizin sadece kayıt altında olanlara yönelinmesi vergi adaletini güçlendireyim derken tam tersi sonuçlar da üretebilir. Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak da var.