Otomotivde vergi artışı devlet bütçesine yük olur
Türkiye’nin yapısal sorunları malumunuzdur. Ancak her birinin dönem dönem gündemden aldıkları pay artar veya azalır. 2019 yılının gözde konuları enflasyonun bile ötesine geçen cari işlemler hesabı ile bütçe açığının büyüklüğüdür.
ÖTV ve KDV oranları yaklaşık 8 aylık bir süredir devlet tarafından desteklenmekteyken haziran sonu itibariyle muhtelif sektörlere verilen bu destekler kaldırıldı. Bu dönemde cari açığımız azalırken bütçe açığımız artmıştır. Ancak sebebi bu teşvikler midir?
Tüketim vergilerinde süreli indirim neye sebep olur?
Geçen yılın yaz ayların yaşanan kur şoku etkisiyle tüm mal ve mamül fiyatlarında yüksek oranlı artışlar meydana gelmiştir. Bunun neticesinde hanehalkının satınalma gücünde düşüş ortaya çıkmıştır. Bu düşüş ve faizlerdeki artış ile beraber tüketici talebi hızla düşmüştür. İşte bu noktada beklenenden daha hızlı düşen talebin piyasanın temel dinamiklerini (istihdam-üretim-finansman) derinden bozmasını engellemek adına hükümet dolaylı vergilerde indirime gitti. Bu noktada vergi indirimleri sanki devlet bütçesine daha az vergi girmesini sağladığı gibi düz mantıkla bir yorumda bulunabiliriz ancak gerçek öyle değildir. Arz ve talebin kesiştiği noktada fiyatın yükselmesi talep eğrisinin sola kaymasına dolayısıyla talepte düşmeye sebep olurken vergi gelirinde de aynı şekilde gerilemeye sebep olmaktadır. Yani fiyatın bir unsuru olarak vergi oranı düşürülmeseydi fiyatlar seviyesi daha da yukarıda kalacağından adetler daha fazla düşecek nihayetinde toplanan vergiler daha da azalacaktır. Bu durumda vergilerin azaltılması bütçeye negatif değil pozitif katkı sağlar diyebiliriz. Zira var olan ekonomik şartlarda talepte fiyat esnekliği çok sertleşmiştir.
Bu konuya matematiğe dökersek 2019 Temmuz ayı gayet yerinde bir örnek olacaktır. Şöyle ki; ODD resmi rakamlarına göre 2019 Ocak-Haziran aralığında 195.144 adet otomobil ve hafif ticari araç satışı gerçekleşmiştir. Buna göre mevsim ve takvim etkisini bir kenara bile bıraksak ki, yılın ilk altı ayı otomobil sektöründe satışların yüzde 40’ı yapılmaktadır, 2019 yılı aylık satışları 32.524 adettir. Dergimizin basımı nedeniyle ay kapanmadan bu yazıyı kaleme almaktayım. Bu noktada temmuz ayı satış rakamları elimde yok ancak sektör temsilcileri ve kendi tahminlerimle temmuz 2019 satış rakamlarının en iyimser ihtimalle 12.000 adet civarında olacağı beklenmektedir. İşte bu noktada vergi toplamının durumunu hesaplayalım. Verilere göre vergisiz maliyeti 120.000 TL’ye kadar olan araçlarda yüzde 15 ötv teşviği sağlanmışken; 100.000 TL vergi öncesi bedeli olan bir araçta indirimli ötv haliyle yüzde 35 ötv ve üzerine KDV farkıyla yüzde 41.3 41.300 TL vergi alınırken vergi artışından sonra aynı araçta yüzde 50 ötv ve KDV farkıyla yüzde 59, 59.000 TL, vergi alınmaya başlanmıştır. Şimdi iki vergi ile aylık satış adetlerini çarpıp toplam toplanan vergiyi kıyaslayalım; 32.524 x 41.300TL = 1.343.241.200 TL indirimli vergi ayı toplanan vergi varken, 12.000 x 59.000TL = 708.000.000 TL vergi oranlarının yükseltildiği durumda vergi toplanmış olacaktır. Yani vergi oranlarını yükselterek sözüm ona daha fazla vergi toplayacağınıza toplamda (1.343.241.200 TL - 708.000.000 TL) 635.241.200 TL daha az vergi toplamış olunmaktadır. Yani devlet bütçesinin bu işten aylık zararı 635 milyon TL’dir. Bunun yanısıra satılan araçların yüzde 65’nin yerli üretim olmasını ve bundan dolayı üretim ve istihdam nedeniyle alınan vergilerin kaybı da bu hesaba eklendiğinde satınalma gücündeki düşüş nedeniyle dramatik şekilde azalan otomobil satışlarındaki vergi yükünün artırılmasının devlet bütçesine net ve açıkça zarar yazacağı matematiksel bir neticedir.
Bu noktada şunu da belirtmeliyiz; cari işlemler hesabı mayıs ayı itibariyle 151 milyon TL fazla vermiştir. Halbuki, 2018 yılı Ocak-Haziran döneminde 46,1 milyar TL açık veren bütçe, 2019 yılı Ocak-Haziran döneminde 78,6 milyar TL açık vermiştir. Buradan hareketle temel sorunumuzun cari açık değil bütçe açığı ve istihdam haline geldiğini bununda vergi oranlarının yükseltilmesiyle daha büyüyeceğini rakamlar ifade etmektedir. Bahse konu nedenlerle yılsonuna kadar teşvikli vergi oranlı ile ilerleyip akabinde her çeyrekte yüzde 5’lik vergi artışı yapılarak hem talep ve dolayısıyla vergiler üzerindeki etkiler minimize edilmiş hem de enflasyon ve dolayısıyla faiz üzerindeki etkiler sınırlandırılmış olacağı kanaatindeyim.