OECD bölgesinde işgücü piyasasında riskler derinleşiyor
OECD ekonomilerinde işgücü piyasaları Kovid-19 pandemisinden güçlü bir şekilde geri dönmüştü. Ancak Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrası tablo yeniden değişti. Son istatistikler, OECD işsizlik oranının Şubat 2020 seviyesinin ortalama olarak 0,4 puan altında olduğunu gösteriyor. Nisan 2020’deki krizin başlangıcından bu yana, OECD ülkelerinde, 66 milyon kişiye iş yarattı. Ancak bu toplu rakamlar, ülkeler ve gruplar arasındaki önemli farklılıkları gizlemektedir.
Bazı ülkelerde işgücüne katılım ve istihdam oranları hala kriz öncesi seviyelerin altındadır. Ayrıca, istihdam yüksek ücretli hizmet sektörlerinde daha güçlü bir şekilde büyürken, birçok düşük ücretli, temasın yoğun olduğu sektörlerde salgın öncesi seviyelerin altında kalıyor. Ayrıca OECD genelinde, şirketler benzeri görülmemiş işgücü arz eksikliği ile karşı karşıya. Örneğin, Avrupa Birliği’nde hem imalat hem de hizmet sektöründeki on firmadan neredeyse üçü, 2022’nin ikinci çeyreğinde işgücü eksikliği nedeniyle üretimi kıstığını açıkladı. Daha da ilginç olanı, Amerika Birleşik Devletleri’nde Temmuz 2022’de işverenlerin 11 milyondan fazla iş ilanına karşılık 6 milyon sadece çalışabilir durumda. Öte yandan ücretler kısmı başka bir sorun. Sıkı işgücü piyasası koşulları, bazı ülkelerde ücret baskılarına neden olmaya devam ediyor. Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık’ta nominal ücretlerin yıllık büyümesi 2022’nin ilk çeyreğinde neredeyse yüzde 5 ve Kanada’da yaklaşık yüzde 3 idi.
Euro bölgesinde ücretler 2022’nin ilk çeyreğinde, 2021’in aynı çeyreğine göre yüzde 3 arttı. Ücretler atıyor ancak yükselen enflasyon ile net ücretler aşınmaya devam ediyor. Başka bir ifadeyle nominal ücretler, enflasyondan daha az büyüyor ve büyümeye devam etmesi bekleniyor. Enflasyon, tedarik zinciri aksamalarının bir sonucu olarak 2021’in sonunda önemli ölçüde arttı. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, güçlü enflasyonist baskılar ekliyor. Sürekli istihdam artışına ve yaygın işgücü yetersizliğine rağmen, reel hane halkı harcanabilir geliri 2021’in son çeyreğinde zaten düşüyordu. Birçok ülkede ücret artışının enflasyona ayak uyduramaması nedeniyle düşüş 2022’de devam ediyor.
Ücretler artıyor ama enflasyona ayak uyduramıyor
Mevcut kriz, çoğu OECD ülkesinde işsizliğin çift haneli enflasyonla birlikte arttığı küresel bir stagflasyon dönemine yol açan 1973 küresel petrol fiyatı şokunu hatırlatıyor. O dönem ile mevcut koşullar arasında bazı benzerlikler var. Ancak şu an ki işgücü arz eksikliği, 1970’lerin başlarında olduğundan çok daha fazla. 1970’lerde ücretler birçok ülkede otomatik olarak enflasyona endeksliydi ve toplu pazarlık çok daha güçlüydü. Günümüzde, çoğu ülkede, bir fiyat-ücret sarmalı olan ücret endeksleme mekanizmaları kaldırıldı. Toplu pazarlık da önemli ölçüde azaldı. OECD’de toplu sözleşme kapsamına giren işçilerin oranı son otuz yılda (1985’ten 2019’a kadar) istikrarlı bir şekilde azaldı. Bu da işçilerin pazarlık gücünü zayıflattı. Aynı zamanda, OECD genelinde yaklaşık altı çalışandan biri, yoğunlaştırılmış yerel işgücü piyasalarında çalışmakta ve bu da onlara sınırlı dış seçenekler sunmaktadır. Bu gibi durumlarda, örgütlü emeğin telafi edici gücünün olmadığı durumlarda, işverenlerin ücretleri ve çalışma koşullarını tek taraflı olarak belirleme konusunda tipik olarak önemli bir gücü elinde bulundurur. Pazarlık gücü, kırılgan gruplar için tipik olarak daha düşüktür. Bu, düşük enflasyon koşullarında bile bir endişe kaynağı olsa da mevcut nispeten yüksek enflasyon durumunda, bu işçiler ücret artışlarını korumak için pazarlık yapacak konumda olmadığı için daha ciddi hale gelir.
Yazının devamı Z Raporu 41. Sayısında