Küreselcilerin Kara İncil’i
Sonunda gözlerimizi açma zamanı geldi. Büyük Sıfırlama, bugün bildiğimiz şekliyle insanlığı ortadan kaldırmaya ve insanların uysallaştırılmış köleler haline getirileceği, duygularının, düşüncelerinin ve eylemlerinin uzaktan kumandayla kontrol edileceği insan ötesi bir toplumun önünü açmaya yönelik uzun süreli bir projenin yalnızca ilk adımıdır. Bu durum sanki ikinci bir Matrix filminin konusuna benzemiyor mu? Bir daha düşünün, zira tüm bunlar yakında gerçek olacak.
Davos Dünya Ekonomik Forumu’nun kurucusu olan Klaus Schwab, aynı zamanda geleceği anlatan birçok kitabın yazarıdır. Küreselci elitlerin istediği gibi, gelecek hiç kimseden izin almadan gelecektir. “Covid-19: The Great Reset” (Kovid-19: Büyük Sıfırlama) adlı son kitabında, sözde “pandemi”nin insanları yola getiren sihirli değnek haline geldiğini ifade eden Schwab, şöyle diyor: “Tarihsel olarak, salgınlar toplumların büyük sıfırlayıcıları olmuştur.” Covid- 19’un Dördüncü Sanayi Devrimi’ni uygulamak ve hızlandırmak için bir şans olduğu düşünülüyor. Bunun bir örneği, “pandemi” ile hiçbir ilgisi olmayan, ancak ekonomiyi yeniden şekillendirmek için uzun bir duraklama olan kapanmaların oynadığı roldür. Schwab “Salgının dünyada hemen her endüstri üzerinde ani etkileri oldu. Bu etkiler devam ediyor ve önümüzdeki yıllarda da hissedilmeye devam edecek” diyerek, Kovid-19 tertibinin gerçek anlamını gözler önüne seriyor. Söz konusu virüsü Isaac Newton, İbn Haldun veya Galileo Galilei gibi bir oyun değiştirici olarak gören Schwab, “Kara Ölüm, modern insanın bilinmeyen başlangıcı olabilir” diyor.
Derin sosyal, siyasi ve ekonomik değişimlere neden olabilecek Kovid-19 virüsü, aynı zamanda “uzun süreli ve çarpıcı sonuçları olacak bir dönüm noktasının başlangıcına işaret edebilir.” Ancak yalnızca ikinci sınıf bir entelektüel olan Schwab, çok daha büyük ve çok daha acımasız bir projenin yalnızca yürütücüsüdür. Bu küreselci kâbusun ne kadar tehlikeli olabileceğini daha iyi anlamak için, bu şeytani planın ilkelerine yer veren Kara İncil’in yapıcısı olan büyük büyücüyü bulmalıyız. Oxford Üniversitesi’nde doktora yapmış tarihçi ve çok satan kitapların yazarı olan Yuval Noah Harari’nin distopya kurucuları için hazırladığı el kitabı olan “Homo Deus” 2015’te yayımlandı. Kitabın yalnızca başlığından bile kötülüğe mahkûm olan bir düşüncenin sapkın küstahlığı hissedilebiliyor; ancak bir üst akıl tarafından hazırlanmış olan kitabın sayfaları okundukça, içeriğinin çok daha kötü olduğu görülüyor. Buradaki hedef gayet açık: Kültür, tarih ve dindeki Homo Sapiens üstünlüğünü yok ederken insan ötesi bir topluma giden yolu açmak, kısacası, bugünkü bildiğimiz şekliyle kültürü, tarihi ve dini ortadan kaldırmak.
Harari, geleceğin dünyasının insanlar tarafından değil, gelişmiş algoritmalar ve yapay zekâ tarafından yönetilebileceğini savunuyor.
Bu ideolojinin kilit noktalarından biri, dini – yani tüm dinleri – ortadan kaldırmaktır. Harari, “Modern çağda artık duaya güvenmiyoruz -- bu üç sorunu çoğunlukla teknoloji ve tıp bilgisinin gelişmesiyle aştık” diyor. Ona göre, “hümanizm” son yüzyılda, çevresel yıkım da dahil olmak üzere, insanlığın en büyük felaketlerinin çoğunun sorumlusu olmuştur. Bu zihniyet, insanın “üstünlüğünü” ortadan kaldırmaya yönelik küresel projeye alan açmaya yararken, aynı zamanda duyguları, düşünceleri ve eylemleri uzaktan kumandayla kontrol edilen insan ötesi halklara giden yolunu açarak, yaşamı organik alemden inorganik aleme itiyor.George Orwell veya Aldous Huxley bile dünyanın geleceğinde bu denli çirkin şeyler olacağını hayal edemezdi. Dahası, bu küreselci büyücünün çarpık düşünceleri, en önemli görevin insanlığı mükemmelleştirmeye çalışmak olduğuna inanmakta ve insanlığın mükemmelliğini, Homo Sapiens ile teknolojiyi birleştirmesi gereken “en üstün iyilik” olarak görmektedir. Bu da insani özelliklerinin çoğunu kaybetmiş bir tür “sayborg” yani insan ve robot karışımı sibernetik organizma anlamına geliyor. Aynı şekilde, Adolf Hitler bir süper insan toplumu inşa etmek için Aryan ırkının peşine düşmüştü. Halbuki, dünyada cenneti arayanların cehennemi en iyi inşa edenler olduğunu biliyoruz. Zira totaliter ideolojiler hümanizme karşıdır.
Hümanistler, kendini sorgulamaya ve eleştiriye açmayan her türlü ideolojik katılığı reddederler. Sihirbazın İncil’inin pek çok kilit noktasından biri de, “ölme özgürlüğü” kisvesi altında ötenazi (tıbbi yardımlı ölüm) ile ilgili mevzuattır. Gerçekte, bu sadece, yaşlılar için “yasal” bir yaşam sonlandırma düzenlemesi oluşturmanın bir aracıdır. Harari, “Kutsallaştırılmış yaşam kavramını aşmamız gerekiyor” diyerek, bunun görünüşe göre uygulanmasını istediği şeytani rejimin kilit noktası olduğunu vurguluyor. Bu totaliter gündem hızlanırken, bir yandan da Avrupa’da ve ABD’de bazı küçük direniş hareketleri yükseliyor. Bu konuda, geleneksel toplum çerçevesine ve örneğin aile gibi küreselcilerin ortadan kaldırmak istediği tüm değerlere bağlı olan güçlü bir inanış olan İslam önemli bir ayak bağı olarak görülüyor. İslam’ın bu şeytani projeye karşı öldürücü bir uygulama olduğu düşünüldüğünden, ilk aşamada böyle bir şeytani proje İslam dünyasına meydan okumak istemediği gibi, onu yatıştırmayı da hedefliyor. Dolayısıyla, insanlığı kurtarma şansının büyük kısmı Müslümanların ve hala Tanrı’nın ışığı altında olan tüm insanların elindedir.