Küresel enerji krizi derinleşiyor Türkiye’nin önemi artıyor
Rus gazından kolay kolay vazgeçemeyecek olan Avrupa için Türkiye’nin stratejik konumu büyük önem arz ediyor. Son dönemde doğalgaz giriş kapasitesini artıran ve iletim alt yapısını da güçlendiren Türkiye, enerjide ticaret merkezi olmak için kritik adımlar atıyor. Sadece köprü, kavşak, koridor veya rota değil aynı zamanda stratejik bir ülke olan Türkiye altyapısına bir de doğu Akdeniz’deki ve Kuzey Irak’taki doğalgazın ilave edildiğini düşünün!
Bir süreden bu yana küresel enerji fiyatlarını takip ediyoruz. Zira enerji tüm ekonomiler için çok önemli bir girdi. Özellikle petrol ve doğalgaz gibi fosil yakıtları sadece enerji elde etmek için değil aynı zamanda pek çok ürünün hammaddesi olarak da kullanıyoruz. Örneğin bugün otomobil üretimi de dahil olmak üzere pek çok sektörün hammaddesi olan plastik ile tarımsal üretimde kritik öneme sahip gübrenin hammaddesi bu fosil yakıtlar.
Diğer yandan söz konusu emtialara erişim ve fiyatı ise ayrı bir çalışma alanı olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü ekonomiler için kritik öneme sahip olan enerji emtialarının hem arz güvenliği hem de fiyat güvenliği meselesi de giderek önem kazanıyor.
Bu alanda bir başka konu da talep güvenliği. Yani elinizde bu kritik emtialar olsa bile onlara yönelik bir talep yoksa bu da başka bir problem olarak değerlendiriliyor. Tüm bu konuların her birinde yaşanan bir aksama bile başlı başına bir sorunken şimdi hepsinde eşanlı problemin yaşandığını görüyoruz. Uluslararası Enerji Ajansı (UEA) İcra Direktörü Fatih Birol bu durumu; “1970’lerdekinden çok daha ağır bir enerji krizi” olarak tanımlıyor.
Peki bu enerji krizinin içeriği ne ve ne kadar daha devam edecek? Öncelikle belirtmek gerekiyor ki şu anda yaşadığımız enerji krizi uzun süredir devam eden gelişmelerin bir sonucu. Yani sadece pandemiye ya da Rusya-Ukrayna Savaşı’na bağlamak doğru değil.
Pandemi öncesi dönemde de fosil yakıtlarla ilgili beklentiler fiyatların belirgin bir şekilde yukarı yönlü olacağı şeklindeydi. Çünkü iklim değişikliği ile mücadele, karbon salımını azaltma ve/veya zero-net ekonomi gibi yaklaşımlar fosil yakıtların yerine yenilenebilir enerji kaynaklarının daha yoğun olduğu bir anlayışı ön plana çıkardığı için fosil yakıtlara ilişkin yatırımlar azalmaya başlamıştı. Bu durum eninde sonunda bir “arz sorunu” şeklinde sonuçlanacağı için fiyatların yukarı gideceğini öngörüyorduk. Zira fosil yakıtlara olan talebin hızındaki düşüş fosil yakıtların arzındaki düşüşten daha yavaş olduğu için oluşan talep fazlasının fiyatları yukarı iteceğini biliyorduk.
Beklentiler böyle iken Covid19 pandemisi başladı ve bu kez fiyatların hızla aşağı düştüğü bir dönem gördük. Örneğin Brent tipi petrolün fiyatı varil başına 21 dolara kadar geriledi. Pandemi enerji piyasalarında bazı anomalilere de sebep oldu. Mesela tarihte ilk kez birkaç saatliğine de olsa bir emtianın fiyatının negatife döndüğünü gördük. 20 Nisan 2022 günü Batı Teksas tipi olarak bilinen ve WTI olarak adlandırılan petrolün Mayıs teslim fiyatı eksiye düştü. 20 Nisan günü WTI için yapılan Mayıs kontratlarının son günüydü. Talebin düşük ve depoların ağzına kadar dolu olduğu bu günlerde, vadesi bitmeden elden çıkarılamamış bir kontratın sahibi petrolü fiziki olarak teslim almamak için petrolü almak isteyene para ödemeye razı oldu. Bu durum WTI petrolün varil fiyatının (eksi) -40 Dolar’ı görmesi ile neticelendi.
Yukarıda belirttiğim anomalilerin yaşandığı pandemi dönemi devam ederken aşıların bulunması ve tedbirlerle yaşamanın öğrenilmesinin ardından ekonomilerin yeniden açılmaya başlaması bu kez enerji emtialarına olan talebi hızlı bir şekilde artırdı. Bu durum fiyatların hızla arttığı bir dönemi başlatmış oldu. Rusya Ukrayna Savaşı öncesinde 2022 yılı sonu için petrol fiyat tahminleri arasında varil başına 125 dolar çoktan telaffuz edilmişti.
Petrol fiyatlarının artmaya başladığı bu dönemde sanırım olması istenilen en son şeylerden birisi oldu ve dünyanın en önemli doğalgaz ve petrol ihracatçısı ülkelerinden birisi olan Rusya, Ukrayna’ya savaş ilan etti. Bu durum zaten yükselme trendine girmiş olan petrol fiyatlarını daha da yukarı itti.
Özetle enerji tarafında yeşil dönüşüm, arz kısıtları ve Rusya- Ukrayna Savaşı’nın etkileri Fatih Birol’un da ifade ettiği enerji krizinin daha da derinleşeceğine işaret ediyor.
Doğalgaz tarafında da gündeme damgasını fiyatlar vurmaya başladı. Hatta “Rusya gazı keser mi?” sorusu sorulmaya başlandı. Sonrasında ise Rusya’ya yönelik enerji yaptırımları gündeme geldi. Her ne kadar ABD enerji konusunda yaptırımları uygulamaya koysa da AB ülkeleri bu konuda daha çekimser davranıyor. Bunun temel nedeni ise Kıta Avrupası’nın doğalgazda Rusya’ya olan bağımlılığı. AB ülkelerinin doğalgazda Rusya’ya olan bağımlılığı %42 seviyelerinde. Ancak bu bağımlılık homojen değil. Örneğin Finlandiya’nın bağımlılığı %100 iken, Almanya %54 ve Belçika ise sadece %3 bağımlı.
Görünen o ki AB’nin Rus gazından vazgeçmesi çok kolay olmayacak. Kısa vadede sadece tedarik şekli değişebilir. Nasıl mı?
Türkiye son dönemde doğalgaz giriş kapasitesini artırırken iletim alt yapısını da güçlendirdi. Buna bir de İstanbul’da enerji borsasını ilave etti. Kısa adı EPİAŞ olan Enerji Piyasaları İşletme A.Ş. küresel ölçekte bir referans olma yolunda ilerliyor. Yani Türkiye, enerjide ticaret merkezi olmak için kritik adımlar attı. Aşağıdaki haritada Türkiye’nin doğalgazdaki iletim altyapısını görüyorsunuz. Bu güçlü altyapı aslında Avrupa’nın enerji arz güvenliği açısından Türkiye’nin stratejik önemini gösteriyor. Yani Türkiye, köprü, kavşak, koridor veya rota değil stratejik bir ülke. Bu altyapıya bir de Doğu Akdeniz’deki ve Kuzey Irak’taki doğalgazın da ilave edildiğini düşünün!
Aşağıda Türkiye’nin bugüne kadar yaptığı “uzun vadeli, petrol fiyatına endeksli ve al ya da öde” hükümleri içeren kontratlarını ve bitiş tarihlerini görüyorsunuz. Bu durum geçmişte bir zorunluluk kapsamında ortaya çıksa da bugünün enerji piyasalarında daha nitelikli kontratlar yapmak mümkün. Hatta savaşla beraber ortaya çıkan tabloda Türkiye’nin yeni kontratlarında “re-export” yani ithal ettiği gazı ihraç etme hakkını da görüyor olabiliriz. Yakın tarihe kadar pek mümkün görünmeyen bu durumun savaşın yarattığı ortam neticesinde hem AB hem de Rusya için tek çıkar yol olabileceğini göz ardı etmemek gerekiyor.
Aşağıda Türkiye’nin bugüne kadar yaptığı “uzun vadeli, petrol fiyatına endeksli ve al ya da öde” hükümleri içeren kontratlarını ve bitiş tarihlerini görüyorsunuz. Bu durum geçmişte bir zorunluluk kapsamında ortaya çıksa da bugünün enerji piyasalarında daha nitelikli kontratlar yapmak mümkün. Hatta savaşla beraber ortaya çıkan tabloda Türkiye’nin yeni kontratlarında “re-export” yani ithal ettiği gazı ihraç etme hakkını da görüyor olabiliriz. Yakın tarihe kadar pek mümkün görünmeyen bu durumun savaşın yarattığı ortam neticesinde hem AB hem de Rusya için tek çıkar yol olabileceğini göz ardı etmemek gerekiyor.