Kripto paralara kurumsal yatırımcı ilgisi
Kurumsal yatırımcılar, 2020’nın ikinci yarısından itibaren Bitcoin’e ve diğer kripto paralara ciddi bir ilgi göstermeye başladı. O günlerden bugüne kadar geçen süreçte kurumsal ve bireysel yatırımcıların yoğunlaşarak devam eden talebi, kripto varlıklarda ‘sıçrama’ niteliğinde büyük spekülatif fiyat hareketlerine ve kamuoyu dikkatinin bu yöne çekilmesine yol açtı. Özellikle son günlerde, Elon Musk gibi, her adımı yakından ve ilgiyle izlenen isimlerin yatırım ve destek hamleleri, kripto paralara peş peşe tarihi rekorlar kırdırdı.
Bitcoin’in geçtiğimiz sonbaharda başlayan ve halen devam eden fiyat rallisi, Aralık ayının ilk haftasında eski zirvesini geride bırakmasıyla farklı bir boyut kazandı. Geçtiğimiz üç aylık dönemde sürekli yeni fiyat zirveleri deneyen Bitcoin, bir yıllık dönemde ortalama sekiz kat değer kazanmış olmasına karşın, kimi yatırım uzmanları halen yolun daha yarılanmadığı görüşünde.
Aslında aşırı fiyat ve talep dalgalanmaları Bitcoin piyasasında alışılmadık bir durum değil. 2009 yılında değersiz bir varlık olarak tasarlanan ve 2011 yılında 1 Amerikan doları değeriyle kripto para borsalarında işlem görmeye başlayan Bitcoin’in, bu kısa süre içinde ulaştığı değer düşünüldüğünde, geçtiğimiz aylarda giderek artan ilginin sadece fiyat hareketleri ile ilişkili olmadığı söylenebilir. Özellikle 2020 yılının ikinci yarısı, kripto paralara ilişkin önümüzdeki yıllarda da etkileri hissedilebilecek devrim niteliğinde bazı gelişmelere sahne oldu.
Kurumsal yatırımcıların ilgisi artıyor
Ülkemizde çok tanınmıyor olsa da 30 milyonun üzerinde müşterisi ve yaklaşık 10 trilyon dolar değerinde müşteri portföyü bulunan, dünyanın en önemli fon yönetim şirketlerinden Fidelity, Ağustos ayında akredite yatırımcılar için pasif olarak yönetilen bir Bitcoin fonu oluşturduğunu açıkladı. Fidelity, Bitcoin fonunu açıkladığında, ABD ve Avrupa’daki kurumsal yatırımcıların yüzde 36’sının hali hazırda dijital para birimlerine sahip olduğunu ve yüzde 60’ının dijital varlıkları portföylerinde bulundurduğunu gösteren anket verilerini de yayınladı.
JPMorgan Chase ve Citibank gibi finans devlerinin yanı sıra Mike Novogratz, Alan Howard, Paul Tudor Jones ve Mike McGlone gibi önemli hedge fon yöneticileri, yılın son çeyreğinden başlayarak 2021 yılı için art arda astronomik fiyat tahminleri yayınladı ve yatırımcılarına Bitcoin’i portföylerinde bulundurmalarını tavsiye etti.
Yine önemli küresel yatırım fonlarından MicroStrategy, 2020 yılında toplam 500 milyon dolar, Square ise 50 milyon dolar Bitcoin yatırımı gerçekleştirdiğini açıkladı. Mayıs 2020’nin başında yaptığı bir sunumda, Bitcoin’in “bir varlık” sınıfında değerlendirilemeyeceği ve “uygun bir yatırım” olmayacağı konusunda müşterilerini uyaran ve mesafeli duruşuyla tanınan Goldman Sachs, geçtiğimiz Ocak ayında portföyünde Bitcoin bulundurma konusunu değerlendirdiklerini açıkladı.
Fidelity, bu kez varlık yönetimi ve finansal sistemlerde dönüm noktası olabilecek bir kararla Aralık ayından itibaren Bitcoin’i nakit kredi işlemlerinde teminat olarak kabul edeceğini duyurdu. Bu kararla, kripto varlıklar alanında daha kapsamlı seçenekler aramakta olan kurumsal yatırımcılar kadar, bilançolarında önemli miktarda Bitcoin bulundurmaya başlayan hedge fonları ve kurumsal yatırımcıların varlıklarının da aktif dolaşıma girebilmesi amaçlanmıştı. Gelecekte tezgâh üstü türev piyasalarındaki işlemlerin çeşitlendirilmesi ve sınır ötesi ticari işlemlerin küresel hacminin geliştirilmesi açısından Bitcoin varlıklarının teminat işlevi görmesinin giderek önem kazanacağı düşünülüyor.
Çevrimiçi ödeme devi PayPal’ın, geçtiğimiz Ekim ayında müşterilerin Bitcoin de dahil olmak üzere, bir dizi kripto para biriminin alım satım işlemlerine, saklanmasında ve ayrıca 26 milyondan fazla işletmede Bitcoin ile alışveriş yapılmalarına yönelik hazırlıklara başladığını duyurması, Bitcoin’in yaygın kullanımına ve uzun vadeli istikrarı için gereken kurumsal desteği kazanmaya başlayacağına dair önemli bir işaret olarak algılandı.
2017 yılından itibaren Bitcoin ve kripto para piyasalarına yönelik düzenleme önerileri ve çeşitli soruşturmalarla gündeme gelen ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu (SEC)’in başkanlık görevine, geçtiğimiz Ocak ayında kripto para dostu olarak tanınan Gary Gensler atandı. Bu gelişmenin gölgesinde kalan, ancak belki de çok daha önemli sonuçlar doğurabilecek diğer bir gelişme ise Amerika Birleşik Devletleri Hazine Bakanlığı’na bağlı Para Birimi Denetleme Ofisi (OCC), geçtiğimiz Ocak ayında dünyanın ilk kripto para bankası Anchorage Digital Bank’ın kurularak ABD’nin tüm eyaletlerinde faaliyete geçmesine onay verdi. Anchorage vakasının, benzer şekilde kripto para bankası olarak hizmet vermek ve federal lisans alabilmek için OCC’ye başvuruları değerlendirme aşamasında olan Figure Technologies, Paxos ve BitPay gibi kuruluşların da önünü açacağı düşünülüyor.
Visa ile organik bağları bulunan Anchorage’ın öncelikli hedefinde küresel finansal yatırımcılar yer alıyor ve şirketin şimdiden önemli miktarlarda kripto para cinsi mevduat topladığı biliniyor. Böylece, yakın gelecekte kurumsal yatırımcılar gibi bireysel yatırımcılar da yerel bankalar aracılığıyla kripto varlıklara daha güvenli bir şekilde yatırım yapabilecek.
Ancak tüm bu gelişmeleri gölgesinde bırakan gelişme, Tesla’nın popüler CEO’su Elon Musk’ın şirketi adına 1,5 milyar dolar değerinde Bitcoin satın aldığını ve kripto para biriminde ödemeleri kabul etmeye başlayacağını duyurmasıyla gerçekleşti. Haberlerden etkilenen yatırımcılar, adeta Bitcoin’e akın ederek kripto varlığın tarihi bir işlem hacmine ve fiyat zirvesine ulaşmasına yol açtı. Her ne kadar Tesla tarafından yapılan açıklamada bu alternatif rezervin, gelecekte külçe altın, borsa yatırım fonları (ETF’ler) ve potansiyel olarak diğer varlıklara yöneltilebileceği belirtilmiş olsa da bu açıklamayla yatırımcılar Bitcoin’in kurumsal olarak benimsendiğine ilk kez bu derece ikna oluyordu.
Bitcoin dijital altın olabilir mi?
Geçtiğimiz yıllarda, birçok yetkili ağızdan küresel ekonomi için yaratabileceği risklere ilişkin uyarıcı mesajlar veriledursun, Bitcoin ve kripto varlıkların uluslararası fon portföylerindeki giderek artan payları ve piyasa hacmi, onları altına karşı belirgin bir rakip haline getirdi. Son piyasa hareketleri ile 1 trilyon doların üzerine çıkan piyasa hacmi ile altının piyasa hacminin yaklaşık yüzde 7’sine ulaşan Bitcoin, altın piyasasındaki son üç ayda oluşan yüzde 3’lük eşzamanlı daralmanın da sebepleri arasında gösteriliyor. Spekülatif fiyat hareketlerinden bağımsız şekilde, finans dünyasında Bitcoin’in yeni altın işlevi kazanıp kazanamayacağı aslında uzun süredir tartışılmaktaydı.
Amerikan Merkez Bankası FED’in de içinde bulunduğu düzenleyici kuruluşların, daha güvenilir, şeffaf ve denetlenebilir dijital varlıkları geliştirerek finansal sistemde kullanılabilirliğini sağlama yönünde çalışmaları olduğu biliniyor. Bu yönde kaydedilecek ilerlemeler, düzenlemeler ve iş birliği, dijital paraların geleceği üzerinde belirleyici rol oynayacaktır. Ancak bu ve benzeri muhtemel önlemler, hala bir yatırım aracı ve değer saklama aracı olarak kripto paraların önünde bir engel teşkil etmekte yetersiz kalabilir.
Hali hazırda merkezi olmayan finans (DeFi) uygulamalarının yaygınlaşması ve gelişen merkezi olmayan borsalar (DEX’ler) aracılığıyla kendi finansal hizmet ekosistemlerini yönünde ilerleyen dijital varlıklar, parasal bankacılık hizmetleri alanında önemli gelişmelere sahne oluyor. Bu uygulamalar vasıtasıyla, taraflar arası (P2P) merkezi olmayan borç alma ve verme işlemleri, açık finans ürünlerinin türetilmesi ve kontrata dayalı finansal kazanç yaratılması gibi geleneksel finans sisteminin temel işlevleri kapsamlı şekilde yürütülebiliyor.
- Bitcoin, büyük yatırımcılar için güvenli bir varlık olarak altınla ciddi şekilde rekabet edebilir mi? Tarihsel gelişmeler, düzenleme mekanizmaları ve piyasa dalgalanması bunun mümkün olmayacağına yönelik pek çok işaret barındırıyor. Ancak mevcut gelişmeler, Bitcoin’e, şimdiye kadar altına atfedilen önemli bir rol biçilmesi yönünde ilerliyor.
Bitcoin'i enflasyona karşı bir koruma olarak görüyorlar
Covid-19 2020’nin ilk aylarında Avrupa’ya ve ardından Amerika Birleşik Devletleri’ne yayılırken, Şubat ayının sonlarından itibaren hükümetler virüsün yayılmasını sınırlamak için kısıtlama tedbirleri uygulamaya başladı. Alınan tedbirler ekonomik büyümeyi yavaşlatarak, küresel bir durgunluğa yol açtı ve merkez bankaları ulusal ekonomileri desteklemek için devreye girdi.
Amerika Birleşik Devletleri’nde FED, kısa vadeli faiz oranlarını hızlı bir şekilde sıfıra indirdi ve ekonomiyi desteklemek için trilyonlarca dolar basmaya başladı. FED Başkanı Jerome Powell, Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC)’nin faiz oranlarını yeniden artırmayı düşünmesinden önce, FED’in enflasyonun biraz daha yükselmesine kayıtsız kalabileceğini açıkladı.
Ünlü yatırım uzmanı Paul Tudor Jones’a göre altını yatırımcılar için cazip kılan belki de en önemli işlevi, enflasyona karşı koruma sağlayan değeriyle yakından ilişkili. Pek çok büyük hedge fon ve bazı geleneksel varlık yöneticileri, Mayıs ayında Paul Tudor Jones’un Bitcoin’i enflasyona karşı yeni bir koruma olarak benimsediğine ilişkin mesajını izleyerek, uzun vadeli portföylerine dahil etmeye karar verdi. Bu kararlarda Merkez bankalarının geçen yıl Covid-19 krizi sonrası artan hükümet borcunu finanse etmek üzere uygulamaya koyduğu parasal genişleme politikalarının yol açtığı enflasyon beklentisinin etkileri göz ardı edilmemeli.
Kasım ayında kıdemli bir Citibank analisti, Bitcoin’in gelecek yılın sonuna kadar 318.000 dolara ulaşabileceğini ve bu yükselişin 1970’lerin altın piyasasına benzeyebileceğini açıklamıştı. Bir ons altının mevcut değeri 1.900 dolardan biraz daha fazlayken, 1970 başında yaklaşık 35 dolar değerindeydi. Altın, her ne kadar yatırımcılar açısından kısa vadede oldukça değişken ve öngörülemez bir değer saklama aracı olarak bilinse de yüzlerce yıllık bir zaman dilimi içinde değerini koruyabilmiş bir finansal araç.
JPMorgan Chase stratejistleri, kripto para birimi Bitcoin’in bir varlık sınıfı olarak altına meydan okumaya başladığında, uzun vadede 146.000 dolara ulaşabileceğini söylüyor. Ancak aşırı fiyat dalgalanmaları ve Bitcoin’in değerinin sürdürülebilirliğine ilişkin derin şüpheler, uzun vadede güvenli bir liman olarak altının varlığını pekiştirebilecek birçok tarihsel örneği akıllara getiriyor. Örneğin Büyük Buhran sonrası toparlanma sürecinde ve 2011 Euro Bölgesi parasal krizi sonrasında doların ve borsaların güçlenmesiyle uzun süre yatırım portföylerinde durağan bir ağırlık görünümü sergileyen altın, her seferinde değerini yeniden kazanarak enflasyona karşı koruyucu görevini üstlenmiştir. Öyleyse önümüzdeki süreç, Bitcoin’in altından çok daha fazla büyüme alanına sahip olacağı ve düşük getiri çağında yüksek getiri arayışındaki yatırımcılardan büyük paralar çekmeye devam edeceği ancak sonunda güvenli bir liman olarak altına dönüş yapılacağı bir senaryoyu akıllara getiriyor.
Bitcoin'i bekleyen zorluklar
Bitcoin’in tüm beklentilerin ötesine geçerek, finansal sistemin önemli bir aktörü haline gelişine şahit olduğumuz bu dönem, gelecekte ortaya çıkabilecek muhtemel zorluklara ilişkin bazı gelişmeleri de içinde barındırıyor. Bu zorlukların bir kısmı, büyük teknoloji şirketleri ve devletlerin uygulayabileceği rekabet stratejileri ve düzenleyici kurumları ortaya koyabileceği yeni yasal çerçeveler ile ilgili iken önemli bir bölümünü ise kullanım yaygınlığı ve merkezi olmayan finans sistemine ilişkin teknik ve yapısal sorunlarla bağlantılı.
Öncelikli olarak, merkezi olmayan finansal yapıların doğurduğu devasa hacmin kontrolsüz şekilde büyümesi, dünyanın önde gelen merkez bankaları ve devletleri için korkutucu olabilecek riskleri barındırıyor. Bu, bir taraftan finansal ve makro ekonomik riskleri tetikleyebilecek büyük spekülatif sermaye hareketlerini ile ilişkili iken, diğer taraftan küresel finansal gücün yeniden dağılmasının getirebileceği riskler ile alakalı. Bitcoin ve merkezi olmayan finans alanındaki erken yatırımcıların önemli bir bölümünün Çin ve Rusya kökenli olduğu bilinmekte. Bu yatırımların ve blokchain madenciliğinin İran gibi enerji zengini ülkelerde devlet politikalarıyla desteklendiğine ilişkin haberler, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa merkez bankalarının yakın gelecekte rekabetin boyutunu değiştirebilecek girişimlerde bulunması ihtimalini güçlendiriyor. Benzeri şekilde Google ve Facebook gibi büyük teknoloji şirketlerinin pastadan pay almak üzere ciddi rekabet hazırlıkları yaptıkları ve küresel bir dijital ödeme ağı geliştirme yönündeki çalışmalarına ağırlık verdikleri biliniyor.
Aralık ayında ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu (SEC)’in popüler kripto para birimi Ripple’a karşı açtığı piyasa manipülasyonu davası, Ripple’ın bazı borsalarda satışının durdurulmasına kadar varan ciddi sonuçlar doğurmuştu. Bu durum, geçmişteki benzer örneklerde de olduğu gibi, kripto paraların yasal düzenleme tehdidine karşı kırılganlığını bir kez daha gözler önüne sermesi açısından önemliydi. Kripto paralara karşı ılımlı yaklaşımıyla tanınan Joe Biden’ın görev süresinin ilk 90 gününde başlatma sözü verdiği yasal düzenleme sürecinin ne gibi kısıtlamalar içereceği, kripto paraların yakın gelecekte izleyeceği yol açısından hayati nitelik taşıyacak.