Kentsel dönüşüm seferberliği

11 ilde hissedilen depremde 118 bin binanın yıkık, acil yıkılacak ve ağır hasarlı olduğu tespit edildi.
11 ilde hissedilen depremde 118 bin binanın yıkık, acil yıkılacak ve ağır hasarlı olduğu tespit edildi.

Kahramanmaraş’ta meydana gelen iki büyük deprem, Türkiye’deki yapıların doğal afetlere hazır olmadığını bir kez daha gözler önüne serdi. Deprem esnasında 6 bin 444 binanın yıkıldığı, toplamda ise 118 bin binanın yıkık, acil yıkılacak ve ağır hasarlı olduğu depremin ardından, kentsel dönüşüm ve güçlendirme çalışmalarının bir yıl içinde tamamlanması planlanıyor. Bu sürece Türkiye’nin mevcutta olan kentsel dönüşüm projeleri de eklenince, yeni yapılanmanın Türkiye’ye maliyetinin 375 milyar dolar olduğu belirtiliyor.

 Prof. Dr. Mehmet Fatih Altan.
Prof. Dr. Mehmet Fatih Altan.

Türkiye’yi derinden etkileyen Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6 şiddetinde gerçekleşen iki büyük deprem, yapı stokunun yenilenmesi gerektiğini bir kez daha hatırlattı. 11 ilde hissedilen depremde 118 bin binanın yıkık, acil yıkılacak ve ağır hasarlı olduğu tespit edildi. Doğu Anadolu, Batı Anadolu ve Kuzey Anadolu olmak üzere üç aktif fay hattı üzerinde konumlanan ve toplamda 38 milyon konut bulunan Türkiye’de, risksiz ve yenilenen binalar çıkarıldığı zaman 15 milyon konutun kentsel dönüşüme ihtiyacı olduğu ortaya çıktı. 13,5 milyon nüfusun etkilendiği deprem bölgesinde ise acil dönüştürülmesi gereken 3 milyon konutun olduğunu söyleyen Prof. Dr. Mehmet Fatih Altan, bölgede bulunan bir dairenin yeniden dönüşüm maliyetini 500 bin TL üzerinden baz aldığında, 11 ilin dönüşüm maliyetini 1,5 Trilyon TL yani 75 milyar dolar olarak açıkladı. Altan, Türkiye’nin kentsel dönüşüm maliyetini ise 375 milyar dolar olarak hesaplıyor.

Türkiye’deki yapı stokunun neredeyse yarısının olası depreme dayanıklı olmadığı 1999 Marmara depreminden sonra tespit edildi. Bu depremden sonra 1999 yılında deprem yönetmeliğine birçok yeni madde eklendi. Ardından bu yönetmeliklerin yetersiz kaldığı düşünülerek 2007 ve 2018 yıllarında iki kez değişikliğe gidildi. AFAD’ın 2018 yılında hazırladığı Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği ile “yeniden yapılacak, değiştirilecek, büyütülecek resmi ve özel tüm binaların performanslarının değerlendirilmesi ile güçlendirilmesi için gerekli kuralları ve minimum koşulları belirlemek” amaçlandı ve deprem etkisi altındaki binaların tasarımı için esaslar belirlendi. Bu yönetmelikler sayesinde de Türkiye, dünyada en iyi hazırlanmış deprem yönetmeliklerinden birinin sahibi oldu.

İstanbul'un kentsel dönüşümü 10 yılda tamamlanır

Riskli bölge olarak addedilen İstanbul’daki durum ise deprem yaşayan 11 ilden biraz daha farklı. Uzmanların olası deprem riskine karşı acilen önlem alması gerektiğini söylediği İstanbul’da riskli binaların dönüşümü Altan’a göre 15 yılı bulabilir. İstanbul’da 4.5 milyon civarında olan konutların yaklaşık 2.7 milyon civarı 2000 yılı sonrasında inşa ediliyor ve bu yapıların büyük kısmı yönetmelik koşullarına göre inşa edildiği için güvenli kabul ediliyor. Geri kalan 1.8 milyon konutta ise 2000 yılı öncesinde inşa edilen denetimsiz yapılar olduğu için hazır beton kullanılmaması ve mühendislik hizmetinin doğru uygulanmaması ortaya çıkıyor. Türkiye’de yıllık konut yenileme sayısının son 20 yılda ortalama 120 bin civarında olduğuna değinen Altan, bu hesaba göre İstanbul’u yenilemenin 15 yılı bulabileceğini söylüyor. Ancak zamanın kısıtlı olması sebebiyle bu sayıdaki hasarlı binaların iyi durumda ve az katlı olanların güçlendirme yolu ile takviye edilmesi, çok katlı ve hasarlı olanların ise yıkılıp yeniden yapılması ile bu sürenin yaklaşık 10 yıla kadar düşürülebileceğini ekliyor.

Türkiye'de 3,3 milyon konut yenilendi

11 ilde bulunan TOKİ konutlarının kaya zemin üzerine inşa edilmesi sebebiyle hiçbirinde yıkım ya da ciddi bir hasar yaşanmadı.
11 ilde bulunan TOKİ konutlarının kaya zemin üzerine inşa edilmesi sebebiyle hiçbirinde yıkım ya da ciddi bir hasar yaşanmadı.

Bu konuda devreye giren TOKİ, 2012 yılından beri tüm Türkiye’deki yapıların güvenli ve sağlam hale getirilmesi için hayata geçen kentsel dönüşüm projeleri kapsamında bugüne kadar İstanbul’da 300 bin, Türkiye genelinde ise 3,3 milyon konutun yenilendiğini ve 6.6 milyon ev ve iş yeri denetiminin de tamamlandığını açıklıyor. Günümüzde ise İstanbul'da 90 bin, Ankara'da 10 bin olmak üzere toplam 250 bin konutun dönüşümü devam ediyor.

Edip Demir.
Edip Demir.

Kentsel dönüşüm projeleri ile ülke çapında makro kentleşme politikası güdülmesi için büyük kentlerin küçültülmesi, ilçe ve küçük beldelere önem verilmesi gerektiğinden bahseden İnşaat Yüksek Mühendisi Edip Demir ise başta İstanbul olmak üzere, yapı yoğunluğu olmayan veya hiç yapı olmayan uygun alanlara geçici veya daimi olarak konut inşasının yapılmasına başlanmalı diyor. Bu süreç içinde dönüşüm gereken alandaki nüfusun bu alana transfer edilmesi ve 18 ay gibi bir sürede de inşası yapılan alana tekrar geri dönüş sağlanması gerektiğinden bahsediyor. Demir’e göre mevcut problem, normal vatandaşın tek başına alan çalışması yapamaması ve konut başına şu anda gereken meblağın karşılanamadığı için yerinde dönüşüm sağlanamaması. Bu duruma çözüm olarak ise Demir, “Alanda imar artışı ile birlikte ada-mahalle-bölge-ilçe- il sıralamasına göre şehir planları oluşturulup, dönüşüm sağlanmalı” diyor.

“Kültürel alt yapılar korunmalı”

Başak Boduroğlu Yazıcı.
Başak Boduroğlu Yazıcı.

11 ilin parsel bazında değil, ada, ilçe, ve şehir bazında ihtiyaçları belirlenip, bölgenin jeolojik alt yapısı belgelenip, bölge halkının yaşam koşullarına uygun, kültürel alt yapısı ile uyumlu kentsel dönüşüm politikaları ve projelerinin belirlenmesi gerektiğini savunan bir diğer isim ise İnşaat Yüksek Mühendisi Başak Boduroğlu Yazıcı. Yazıcı, Cumhuriyet döneminden 1990’lı yıllara kadar kentsel dönüşüm süreçleri yaşayan Türkiye’de bu konunun, 1999’da meydana gelen iki büyük depremden sonra kanunlarla çerçeveleri çizilen bir konu olduğuna değiniyor. Kentsel dönüşüm projelerinin akademisyenlerden, uzmanlara, idarelerden sivil toplum kuruluşlarına ve o yerin halkına kadar uzanan geniş bir katılım grubu ile gerçekleşmesi gerektiğini vurgulayan Yazıcı ekliyor: “Ülkemizde tüm halkalar birbirine bağlanmadığından ya da halkaların birinin ya da birçoğunun bu zincirin bir parçası olmadığından dolayı süreç yavaş ilerliyor.”

“Dönüşüm için yüzde 51 çoğunluk yetkisi verilmeli”

Deprem, yapı stokunun yenilenmesi gerektiğini bir kez daha hatırlattı.
Deprem, yapı stokunun yenilenmesi gerektiğini bir kez daha hatırlattı.

6306 sayılı yasaya göre kentsel dönüşüm çerçevesinde binaların yıkılabilmesi için tek bir kat malikinin imzası gerekirken, binaların yeniden inşası için ise arsa sahiplerinin 2/3 çoğunluğunun onay vermesi gerekiyor. Bugüne kadar birçok projede yaşandığı gibi çoğunluk sağlanmayan parsellerde kentsel dönüşüm ilerleyemiyor. Ayrıca mevcutta kaçak kat olması sebebiyle binanın yıkılıp yeniden yapılması sürecinde bazı hak sahiplerine daire kalmadığı için de birçok yapıda dönüşüm gerçekleşemiyor. Bu tür örnekler için rezerv konutlar yapılarak, herkesi kapsayacak bir dönüşüm sağlanması gerektiğini söyleyen Altan, kentsel dönüşüm için yüzde 51 çoğunluk ile inşaat yapılma yetkisinin verilmesinin binaların dönüşümüne katkı sağlayacağını ekliyor. Son zamanlarda kentsel dönüşüme gelen destekler de talebin artması yönünde. Geçtiğimiz günlerde kentsel dönüşümdeki kredi desteği, güçlendirme için 160 bin liradan 240 bine dönüşüm için ise 400 bin TL’den 600 bin TL’ye çıkarıldı. Bir hak sahibi adına faiz desteği sağlanacak toplam kredi tutarı da 2 milyon liradan 3 milyon liraya çıkarıldı.

Türkiye'de yönetmelik, Japonya'da denetim güçlü

'Eğer kolon enkesitleri yetersiz ise hem mantolama hem de karbon fiber ile takviye birlikte yapılıyor.'
'Eğer kolon enkesitleri yetersiz ise hem mantolama hem de karbon fiber ile takviye birlikte yapılıyor.'
Yoshinari Moriwaki.
Yoshinari Moriwaki.

Peki, Türkiye gibi aktif fay hatları üzerinde bulunan ve hep örnek olarak gösterilen Japonya’da durum nasıl? Bu sorunun cevabını 1990 yılından itibaren Türkiye’de yaşayan Japon Yüksek İnşaat Mühendisi, Mimar ve Japonya Yurtdışı İnşaat Şirketleri Derneği Türkiye Genel Sekreteri Yoshinari Moriwaki veriyor. Moriwaki’ye göre Türkiye’nin yapı inşa yönetmeliği Japonya’dan daha katı ancak bu yönetmeliği denetleyecek kurum ve kişiler çok esnek. Moriwaki, “2001’den sonra Türkiye’deki en riskli 19 şehirde yapı denetim uygulanıyor ancak çok sade çok yüzeysel denetimler bunlar. Beton numunelerinden önce içinde yeterli demir var mı onu kontrol etmek gerekiyor. Ben bu depremden sonra inşaatlara baktığımda çok az demir gördüm. Oysaki inşaat demirinde yüzeyi dümdüz olan değil, nervürlü olanın kullanılması gerekiyor” diyor.

Türkiye’deki binaların yarısının bu yönetmeliğe uymayarak ruhsat ve iskan almadan, az demir ve kalitesiz betonla inşa edildiğinden bahseden Moriwaki, “Japonya’da inşaat yapmak için mutlaka inşaat mühendisi ya da mimar olmak gerekiyor.

Ancak Türkiye’de yeni açılan ve uzantısına gıda, tekstil, temizlik, inşaat maddelerini ekleyen şirketler, diğer işler tutmadığı zaman inşaat yapmaya başlıyor” dedi. Moriwaki’ye göre Japonya’da inşaat mühendisliği yapabilmek için ise dört sene üniversite okuduktan sonra iki sene şantiye ya da proje ofisinde staj yapma zorunluluğu var. Ardından girilen ve başarı oranı yüzde 7 olan bir sınav neticesinde ise inşaat mühendisleri imza yetkisine sahip oluyorlar.

Şehir hastaneleri sismik izolatörle İnşa edildi

Devlet Hastaneleri, Eğitim Araştırma Hastaneleri ve Şehir Hastaneleri sismik izolasyonlu olarak inşa ediliyor.
Devlet Hastaneleri, Eğitim Araştırma Hastaneleri ve Şehir Hastaneleri sismik izolasyonlu olarak inşa ediliyor.

Depremden korunmanın en temel yollarından biri olan inşaat teknolojilerinde birçok yeni yöntem ortaya çıkıyor. Bu yöntemlerden en çok kullanılanı sismik izolatörler. 1990’larda viyadükleri güçlendirme projeleri ile Türkiye’de kullanımına başlanan sismik izolatörler, 2000’lerde viyadük ve havalimanlarında 2010 yılından sonra da konutlarda kullanılmaya başlanıyor. Sağlık Bakanlığınca 2013 yılında yayınlanan genelge ile 1. derece ve 2. derece deprem bölgelerinde 100 yatak ve üzeri tüm kamu hastanelerinde deprem izolatörü kullanımının zorunlu hale gelmesinin ardından Devlet Hastaneleri, Eğitim Araştırma Hastaneleri ve Şehir Hastaneleri sismik izolasyonlu olarak inşa ediliyor.

Murat Ağcakoca.
Murat Ağcakoca.

Konut tarafında ise sismik izolatörlerin kullanılması için binanın 10 kattan az olması ve her yöne hareket eden sistemden dolayı bitişik nizamda başka bir binanın olmaması gerekiyor. Depreme karşı yapıyı zeminden ayırarak deprem titreşimlerinin üst yapıya geçmesini önlemeye veya azaltmaya dayalı olan sistemin, 10 katın üstündeki binalarda tek başına yeterli olamayabileceğinden bahseden Arsan Kauçuk İnşaat Yüksek Mühendisi Murat Ağcakoca, bu noktada üst yapıda ilave sönümleyiciler (damperler) veya farklı çözümlerin bir arada kullanılması gerektiğine değiniyor. Sistemin Deprem şiddeti, zemin tipi ve bina tasarımı sonucunda oluşan yer hareketleri göz önüne alınarak kurulduğunu aktaran Ağcakoca, izolatörlerin hem yeni binalarda yapım aşamasında hem de mevcut binalarda sonradan kullanılmasının mümkün olduğunu ancak mevcut binalarda kullanmak için özel ve zahmetli teknikler uygulamak gerektiğini ekliyor.

En yaygın güçlendirme metodu: Karbon fiber ve montalama

Türkiye’deki yapı stokunun neredeyse yarısının olası depreme dayanıklı olmadığı 1999 Marmara depreminden sonra tespit edildi.
Türkiye’deki yapı stokunun neredeyse yarısının olası depreme dayanıklı olmadığı 1999 Marmara depreminden sonra tespit edildi.

Altan’a göre ise bina güçlendirmesi için karbon fiber ve mantolama gibi çeşitli yöntemler bulunuyor. Her birisinin kendi içerisinde karakteristikleri bulunan bu yöntemlerin hangisinin kullanılacağına dair karar ise, gerekli analizler sonrasında ortaya çıkıyor. Şu anda en yaygın yöntemin bu iki yöntem olduğunu söyleyen Altan, “Eğer kolon enkesitleri yetersiz ise hem mantolama hem de karbon fiber ile takviye birlikte yapılıyor. Bir diğer yöntem ise çelikle yapıyı takviye etmek. Bu sistemde bütün bina ilave bir çelik taşıyıcı sistem ile askıya alınıyor. Burada iki sistemin birbiri ile uyumu önemli. Bu açıdan bakıldığında pek tercih edilen bir sistem değil” diyor.

Japonya’da en çok kullanılan güçlendirme sistemlerini ise Moriwaki, sismik izolatör, çapraz sistem ve yaylı sistem olarak açıklıyor. Türkiye’de yaşanan depremlerin Japonya’da yaşanan depremlerin şiddetinden daha düşük olduğunu ekleyen Moriwaki, Japonya’nın uzun yıllardır yönetmeliğe uyduğu için sadece iyileştirme ve güçlendirmeye ihtiyaç duyduğunu ancak Türkiye’de 2018’de yönetmeliğin iyi bir seviyeye erişmesi üzerine bu yıldan önce yapılan tüm binalarda dönüşümün mutlak olduğunu vurguluyor.

Yapı sınıfı değişimi

Bu güçlendirme metotları da sadece deprem etkisi altında yapılmıyor. Yazıcı’ya göre, yapı sınıfının değişmesi, eskiden konut olan bir binanın okul olarak kullanılmak istenmesi, binanın tasarım yükünden daha fazla yüke maruz kalması, (örneğin statik projesine göre ofis olan bir bölgenin depo olarak kullanılması) gibi yapısal yıpranma, kimyasala ve neme maruz kalınması, yangın, sel felaketleri, bilinçsizce yapılan müdahaleler (kolon kesilmesi, kiriş sökülmesi) imalat hatası ve kusurlarını güçlendirme süreçlerinde de güçlendirme sistemlerine yer veriliyor. Yazıcı, bu durumlara çözüm olarak ise eleman bazında güçlendirme ve sistem bazında güçlendirme tekniklerini öneriyor.