İki savaşın hikayesi: Gelecek için dersler
Neredeyse 17 yıl önce, aralarında ABD Başkanı Donald Trump’ın şu anki Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’ın da bulunduğu, şahin politikalarını desteklemeleriyle bilinen bir grup neocon, dönemin ABD Başkanı George W. Bush’u “kitle imha silahları” olduğunu iddia ettikleri Irak’ı hızlı bir şekilde işgal etme konusunda ikna etti.
ABD Enerji Ekonomisi Derneği (USAEE) tarafından yayınlanan, 4 Haziran 2008 tarihli “Irak Savaşı’nda Petrol “Fiyat Artışı’ Faktörü: Makroekonomik Bir Değerlendirme” adlı makalemde yazdığım gibi, şüpheli istihbarata dayanan ve ABD’nin en yakın müttefiklerinin tavsiyelerine karşı alınan bu karar, büyük bir mülteci krizini tetiklemesinin yanı sıra, tüm Ortadoğu’yu istikrarsızlaştırarak, ABD ekonomisinin payının 6,52 trilyon dolar olduğu küresel ekonomiye 12,584 trilyon dolara mal oldu. Dahası, yüz binlerce Iraklı ve yaklaşık 5.000 Amerikalı Irak’ta hayatını kaybederken, binlercesi de ya yaralandı ya da sakat kaldı.
“Bir Varil Üzerine” adlı kitabımda (2004, s. 194) belirttiğim gibi, ABD’nin 2003’te Irak’a savaş açmasının nedeni hiç kuşkusuz ülkenin devasa petrol zenginliğine el koyma arzusuydu. ABD Merkez Bankası (Fed) eski Başkanı Alan Greenspan bile, anılarında (Türbülans Çağı, 2007 s. 463) Irak savaşının büyük ölçüde petrolle ilgili olduğunu itiraf ediyor. Nitekim ABD Irak’ı işgal ederken, ülkenin paha biçilmez tarihi eserlerini ya da (askerî açıdan bakıldığında daha da şaşırtıcı olan) mühimmat tedarikini muhafaza edemezken, petrol varlıklarını korumak için büyük çaba harcadı. Dahası, her ne kadar kitle imha silahları savaşın gerekçesi olarak öne sürülürse de, o zamanlar kitle imha silahlarını geliştirme konusunda tehdit eden Kuzey Kore, petrolü olmadığı için işgal edilmedi. Ancak ABD’nin Irak’a odaklanmasıyla, Kuzey Kore nükleer bir güç haline geldi.
Büyük miktarlarda petrolü ucuza getirme hayaliyle Irak savaşını apar topar başlatan ABD’nin, savaşın başında varil başına 25 dolar olan ham petrol fiyatlarının 2008 ortalarında 130 dolara kadar yükselmesiyle bu hayali suya düştü. Nitekim Nobel ödüllü ekonomist Profesör Joseph Stiglitz, 2008 yılındaki büyük durgunluk ve petrol fiyatlarındaki artış arasında doğrudan bir bağlantı olduğunu düşünüyor.
Ezici gücü sayesinde pek çok askeri savaşı kazanan ABD bu kez savaşı kaybederken, tek bir ateş bile açmadan Irak petrol endüstrisinde dünyanın en büyük yatırımcısı olarak öne çıkan Çin ve Irak üzerinde müdahaleci siyasi etki elde eden İran ise asıl kazananlar oldu.
Dünyanın geri kalanı için en bariz küresel maliyet ise, petrol fiyatlarının küresel ekonomiye tek başına 7,078 trilyon dolara mal olan artışından kaynaklandı. Zira savaş küresel ekonomiye yaklaşık olarak 12,584 trilyon dolara mal oldu.
Böylesine yüksek bir faturaya rağmen, ABD’yi bu kez de İran’la savaşmaya ikna etmeye çalışan, aralarında John Bolton’ın da bulunduğu Washington’daki bazı şahinler, Körfez’i Irak’ın işgalinden çok daha pahalıya mal olacak ve bölge ülkelerinin ekonomilerini altüst edecek yıkıcı bir savaşa sürüklüyor.
İran'la savaş ihtimali nedir?
Ne İran ne de ABD için bir seçenek olmayan bu savaş, kasten olmasa bile kazara çıkabilir.
Zira, İran’ın saldırıya uğraması veya ham petrol ihracatının Hürmüz Boğazı’ndan geçişinin engellenmesi durumunda, diğer Körfez ülkelerinin petrol ihracatını engellemek için boğazı kapatabilme ya da mayın döşeme ihtimali var.
Hürmüz Boğazı’nın kapatılması, Körfez İşbirliği Konseyi (GCC) ülkelerinin ekonomilerine büyük zarar verecektir. Zira dünyanın en önemli petrol geçidi olan Hürmüz Boğazı’ndan günde 19 milyon varilden fazla petrol geçiyor. Bu rakam, küresel petrol ticaretinin beşte birine ve küresel sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) tedarikinin üçte birine tekabül ediyor.
Olası bir savaşın maliyetleri
İran topraklarının Irak’ınkinin neredeyse dört katı olması ve nüfusunun da yine Irak nüfusunun iki katından fazla olması, savaşa çekilebilecek ülke sayısının daha fazla olması, Suudi Arabistan, BAE ve İran’ın petrol tesislerine verilebilecek zararlar, günde 19 milyon varil petrolün bir aylığına dahi olsa Hürmüz Boğazı’ndan geçişinin engellenmesinin küresel ekonomiye maliyeti, petrol ve LNG gelirlerindeki kayıplar ve Körfez ekonomilerine verilebilecek tali zararlar düşünüldüğünde, olası bir İran savaşının küresel ekonomiye Irak’ın işgalinden çok daha pahalıya mal olacağı söylenebilir (bkz. Tablo: 1).
Irak savaşının küresel ekonomiye maliyeti 12.584 trilyon dolar iken, İran’a karşı savaş açılması durumunda bu rakam 13.137 trilyona çıkabilir.
Tüm bunlara rağmen, John Bolton gibi şiddet yanlısı şahinler savaşı kazandıkları sürece küresel ekonominin 13 trilyon dolarlık kaybına aldırmayacaktır. O halde, Bolton’ın görevden alınmasının maliyeti çok daha düşük olmaz mı? Ve dahası, İngiltere’nin eski ABD büyükelçisinin sırf selefi Barack Obama’ya nispet olsun diye İran nükleer anlaşmasından çekildiğini söylediği Trump’ın anlaşmaya yeniden taraf olması, İran üzerindeki yaptırımları kaldırması ve duyduğu tüm rahatsızlıkları dile getirmesi daha mantıklı olmaz mı? Trump bunları yaparak dünyayı ve küresel ekonomiyi ekonomik sıkıntılardan ve insanlık trajedilerinden koruyabileceği için, sevilen bir şahsiyet olup, Nobel barış ödülüne layık görülebilir.