Güven ve ekonomik büyüme dünyada inişte Türkiye’de çıkışta

Doç. Dr. Ömer Bolat- Albayrak Grup CEO.
Doç. Dr. Ömer Bolat- Albayrak Grup CEO.

2019 yılının sonbaharına girerken, dünya ekonomisi ve özellikle gelişmiş ülkelerin ekonomilerinde güven azalması, ekonomik büyümenin yavaşlaması işaretleri iyice belirginleşti.

Halbuki yıla girerken, 2018’de 4 defa faiz oranı indirimine giden ABD Merkez Bankası Fed’in 2019’da da ülke ekonomisini soğutmak için 2-3 defa faiz artırımına gideceği tahminleri yapılıyordu. Avrupa Birliği ve Euro-zone ekonomileri de canlılığını ve istikrarlı büyüme trendini koruyordu.

Ancak 2019’un ilk aylarından itibaren iyimser tablo hızla ortadan kalkmaya başladı. Dünya ekonomisinin ilk iki büyük ekonomileri ABD ve Çin, 2018 Mart ayından buyana girdikleri ticaret savaşlarında birbirlerinin ekonomisine ve büyüme oranlarına, daha da önemlisi dünya ekonomik büyümesine ciddi zarar vermeye başlamışlardı. Büyüme tahminleri gelişmiş ülkelerin ekonomileri ve dünya ekonomisi ortalaması için art arda aşağıya çekilmeye başladı. ABD ve Çin’in ticaret görüşmelerinde anlaşmaya varamaması ve ABD’nin Çin’den yaptığı ithalata peyderpey gümrük vergisi artırımları getirmesi üzerine, Çin’in de benzer şekilde ABD’den yaptığı ithalata gümrük vergileri artışları getirmesi tam bir ticaret savaşı başlatmıştı.

IMF, 2019 Temmuz başında yayınladığı son dünya ekonomik görünümü raporunda, dünya ekonomisi için 2019 yılı ortalama büyüme oranı tahminini yüzde 3,3’den yüzde 3,2’ye düşürdü. Bu durumda 2008-2009 dönemindeki küresel ekonomik krizden buyana dünya ortalaması olarak 2019 yılında en düşük ekonomik büyüme oranı gerçekleşebilir. O günden bu güne şartlar daha da bozuldu. Son olarak Ağustos’un üçüncü haftasında ABD Başkanı Trump, Çin’in ticaret anlaşması yapma konusunda ABD’nin baskılarına direnmesi üzerine, Çin’den yaptıkları ithalata ilave gümrük vergileri getirmiştir. Buna göre ABD daha önce 250 milyar dolarlık Çin menşeli ithalata yüzde 25 gümrük vergisi getirmişti, bu orana bir 10 puan daha ilave gümrük vergisi getirdi. ABD ayrıca 1 Eylül’den itibaren Çin menşeli 300 milyar dolarlık ithalata yüzde 10 gümrük vergisi getirmişti. Son kararla bu orana da 5 puan daha ilave vergi getirdi. Çin de bu karar üzerine ABD’den yaptığı 75 milyar dolarlık ithalata ilave gümrük vergileri getirdi. Böylece ABD ve Çin birbirlerinden karşılıklı yaptıkları tüm ithalatın tamamına ilave gümrük vergileri getirerek, ticaret savaşına yeni bir boyut katmış oldular.

Ayrıca Çin yönetimi para birimi Yuan’ın değer kaybını önlemiyor, aksine ihracatta rekabet gücü kazanmak için örtülü destekliyor. Ağustos başında 1 dolar karşısında 7 Yuan eşiği aşılınca, Yuan son 8 yılın en düşük değerine geriledi. ABD Hazine Bakanlığı bu gelişme üzerine Ağustos ayı başında Çin’i döviz kuru manipülatörü ilan etti ve ilave tedbirler almakla tehdit etti. Bu şartlar altında ticaret savaşının ardından döviz kuru savaşları da başlamış oldu. ABD, doların değer kaybetmesini ve ekonominin canlandırılmasını hedefliyor.

Karşılıklı ticarette gümrük vergilerini arttırma yani ticaret savaşı her iki ülke ABD ve Çin ekonomilerini yavaşlattığı gibi, dünya ekonomisini de yavaşlatmakta, dünya ticaretini geriletmekte, borsalarda ve döviz kurlarında, özellikle gelişmekte olan ülkelerin para birimlerinde gerilemeye sebep olmaktadır. Bu tablo karşısında ABD ve Çin yönetimlerinin, ucu kendi ekonomilerine dokunduğu için, yakın zamanda tekrar müzakere masasına oturma ve bir anlaşma zemini aramaları şaşırtıcı olmamalı.

ABD Merkez Bankası Fed ekonomideki yavaşlama karşısında, Temmuz sonunda 0,25 puanlık faiz indirimine gitti, faiz oranını yüzde 2 – 2,25 aralığına çekti. Bunun üzerine gelişmekte olan ülkelerin Merkez Bankaları da ekonomilerdeki yavaşlama karşısında Ağustos ayı başında faiz indirimi yaptılar.

Japonya ekonomisinde de durgunluğa geçiş sancıları yaşanırken, Avrupa Birliği’nin motoru sayılan Almanya, Fransa, İngiltere ve İtalya ekonomilerinde büyüme oranları gerilemekte, güven endeksleri düşme eğilimindedir. Bu durumda AB Merkez Bankası tarafında, üye ülkelerde ve Japonya’da ekonomiyi canlandırma amaçlı yeni genişlemeci tedbirler yakın tarihte beklenmektedir.

Diğer taraftan, 2018’in Ağustos ayında ağır bir döviz kuru saldırısı ile karşılaşan Türkiye ekonomisi 2018 sonbaharında mali piyasalarda dengelenme sürecine ulaşırken, 2019’un ikinci yarısından itibaren de reel ekonomide ve imalat sanayiinde dengelenme sürecine girmiş bulunmaktadır. 2019 1.çeyrekte milli gelir yıllık bazda yüzde 2,6 azalırken, 2018’in son çeyreğine göre ise yüzde 1,3 büyüme gösterdi.

  • Türkiye ekonomisinde Merkez Bankası’nın anketlerine dayanan güven endeksleri ve imalat sanayi kapasite kullanım oranları Ağustos ayında yükselmeye başladı. İmalat sanayinde Kapasite kullanım oranı Ağustos ayında yüzde 0,4 puan artışla yüzde 76,6’ya yükselirken, yurtiçi ve yurtdışı ihracat için siparişlerde canlılık belirgin hale gelmeye başladı.

Bunun yanında, Merkez Bankası reel kesim güven endeksi Ağustos’ta 4,2 puan artışla 102,5 seviyesine, perakende ticaret güven endeksi yüzde 5,1 artışla 95 seviyesine, hizmet sektörü güven endeksi de yüzde 6,7 oranında artışla 89,1 seviyesine yükseldi.

Türkiye ekonomisi, reel imalat sektöründe ve döviz kuru ile faiz piyasalarında dengelenmeye çalışırken, ülke olarak bölgemizde ve ülkemizde terörle mücadele, sıcak savaşlar, ABD ile S-400 ve F-35, Rusya ile İdlib güvenli bölgesi gibi alanlarda yaşadığımız sıkıntıların ekonomimizde canlanma ve büyüme üzerinde olumsuz etkiler yaptığı gerçeği unutulmamalıdır.

Eylül’den itibaren eğitim dönemi başlayacağı için kitap, kırtasiye, giyim, kağıt, perakende ticaret genel anlamda hızlanacak, yurtiçi ekonomide canlılık artacak, ve yılın ikinci yarısında, 3. ve 4. çeyreklerde pozitif büyüme oranları gerçekleşecektir. İhracat artışı ve ithalattaki azalma trendi devam etmektedir. Sonuçta 2019’un tamamı için yine de düşük de olsa pozitif bir ekonomik büyüme oranı elde edebiliriz. Bu olumlu gelişme, istihdam artışı ve işsizlik oranında gerilemeyi tetikleyecektir.

Bu sevindirici rakamlara, turizmde ilk 7 ayda yüzde 14,11’lik artışla 24,7 milyonluk turist girişi ile yılın tamamında 50 milyon turist ve 33-34 milyar dolarlık turizm geliri hedeflerinin tutacağını ekleyebiliriz.

Son olarak, Türkiye ekonomisi 17 yıldan buyana ilk defa yıllık bazda Haziran 2019 itibariyle cari işlemler fazlası, 538 milyon dolar fazla vermiştir. TÜİK’e göre 2019 Temmuz ayında yüzde 47 azalışla sadece 3,2 milyar dolar dış ticaret açığı verildiği dikkate alındığında, 2019 yılının ilk 6 ayında verilen 3,5 milyar dolarlık cari işlemler açığı rakamı da inşallah Temmuz ve Ağustos ayları verileri açıklandığında 2019 için cari işlemler fazlasına dönüşebilecektir.

Türkiye ekonomisi sonuçta Ağustos 2018’de karşıya kaldığı yurtdışı kaynaklı döviz kuru saldırısının tetiklediği ekonomide büyüme gerilemesi, kur artışı, faiz artışı, enflasyon artışı, işsizlik artışı gibi olumsuzlukları, tam bir yıl aradan sonra geride bırakmaya ve 2019 sonbaharda yeni bir çıkışa geçmeye hazırlanmaktadır.