Geleceğin para düzeni
Hayatın her alanını etkileyen para; küresel ve teknolojik gelişmelerle beraber form değiştiriyor. Altından banknota, oradan elektronik ortamda üretilen para formlarına geçerken, paranın geleceği merak konusu. Bununla beraber ülkeler ticaret, siyaset ve ilişkilerin rotasını belirleyen paralarının güçlenmesi için kıyasıya bir rekabet yarışındalar.
Para araçken, amaç olur hale geldi. Neden? çünkü cüzdanımızda veya banka elektronik hesaplarımızda tuttuğumuz paraların neredeyse yüzde 85-90’ı kâr amacı güden ticari bankalar tarafından üretilip tedavüle çıkarılıyor ve bu yasayla merkez bankalarına verilen imtiyazla çelişiyor. Bununla beraber eğer mevcut para düzeni değiştirilebilirse, geleceğin para düzeni de rotasını bulmuş; bağımsız ve milli para sistemi kurulmuş olacak. bu durumda, yapılacak bir kaç düzenleme ile, kamu borçları rahatça ödenebilir. Gelecekte uluslararası piyasalarda hangi para birimi rezerv para olarak kullanılacak? Ödeme sistemlerindeki değişimler para düzenini nasıl değiştirecek? kripto paralar ABD doları'nın gücünü kıracak mi? Mevcut para sisteminin sonununa mı gelindi? geleceğin para düzeni nasıl olacak? dünya paradan kaynaklanan sorunlardan kurtulmanın yolunu arıyor.
Hayatımızın her yerinde para var. İnsanoğlu geçmişten günümüze para kazanmak için çalışıyor ve para aracı ile hayatını idame ettirmekle kurulu bir yaşam içerisinde. Ancak doğal yollardan oluşmuş bir araç olmadığı için para, ödeme aracı olarak insanın yaşamını kolaylaştırdığı gibi, sıkıntılarının da kaynağı oldu. Para düzeni hâlâ istikrara kavuşmuş değil. Düşünün, sadece 1970’lerden sonra para düzenindeki istikrarsız nedeniyle 425 adet büyük finansal kriz oldu. Kimi yabancı para krizi, kimi borç krizi, kimi hisse senedi, kimi mortgage krizi. Ancak hepsinin temelinde de şişen bir piyasa, patlayan bir finans temelli bir balon var! İnsanlık paradan kaynaklı bu sorunların çözümü için son bir kaç asırdır, ciddi bir arayış içinde…
Para düzeninin istikrara kavuşması için kimi zaman savaşlar, kimi zaman siyasal dönüşümler, kimi zaman teknolojik gelişimler fırsat olarak değerlendirilmeye çalışılmış. Bugün özellikle blockchain teknolojisiyle, para düzeninin istikrara kavuşup kavuşmayacağı daha fazla konuşulmaya başlandı. Ancak blockchain teknolojisinin sonucunda üretilen kripto paralar, bugün için ödeme aracı olarak değil de daha çok yatırım aracı olarak kurgulanmış durumda. Bu da dijital paranın daha çok gidecek yolu olduğunu gösteriyor.
Para formu ne olursa olsun; ister altın, ister kağıt, isterse de dijital, para gücünün kaynağı, paranın geleceğini şekillendirecek. Bu da para gücünü nereden alır sorusunu sorduruyor.
Kaydi para ile nakit para arasında dağlar kadar fark var!
Bir işin geçmiş öyküsü, geleceğinin de nasıl şekil alacağının işaretini veriyor. Ödeme aracı olan paranın formu; metal, kağıt, kart ve dijital para şeklinde evriliyor. Şekli ne olursa olsun esasta paranın gücü, yetkisi önemli. Kaynağına inildiğinde, paranın geleceğine de ipuçlarını veriyor. Nomisma – Bağımsız ve Milli Para Sistemi kitabının yazarı Dr. Artuğ Çetin, “Türkiye gündeminde çok yer tutmamasına rağmen dünyada uzun süredir tartışılan paranın geleceği ve demokratikleşmesi artık halihazırdaki para sisteminin sonuna geldiğimizin kanıtıdır” diyor.
“Geçmişte merkez bankaları yoktu, devletler, kraliyetler vardı. Bunlar altın sikke, gümüş sikke basarlar ve halka yayarlardı. Fakat ticaret o zamanlar da zordu. Siz o dönemde Milano’yla Roma arasında ticaret yapıyorsunuz. Elinizde bir çanta dolusu altın sikkeyi taşımak ve ticaret yapmak zorunda kalıyordunuz. Bu zordu ve riskliydi. Bunun üzerine Milano’daki bankacı dedi ki, gel bana ver altınları, ben sana bir banka notu vereyim. Banknot adı burada geliyor. O banknotunu götür sen Roma’daki bankaya ya da tüccara ver. Onlar banknot karşılığında benim burada altın tuttuğumu bilir, sen de alışveriş yapabilirsin. İster istemez altını güvenli yere koydular, karşılığında da banka notunu aldılar. Böylece ticaret hacimlendirilebildi yani arttırıldı. Fakat sonra bankacılar baktı ki kimse gelip altınları sormuyor. O zaman bastı banknotu ve isteyene kredi verdi. Ancak karşılığında altın yoktu. Bu yolla para hacmi genişledi genişledi, bir aşamada banka iflasları olmaya başladı. Çünkü banknot karşılığında altın talep edenler, istedikleri altınları alamadılar. Bunun üzerine merkez bankalarının kurulmasına karar verildi. Birçok ülkede sırasıyla merkez bankası kurdu. Merkez bankaları sadece meşru para üreten kurum şeklinde pozisyon aldılar. Onlar hem altın sikkeleri hem banka notlarını yani banknotları üreten tek meşru kurum oldular.” Ancak cüzdanlarda ya da banka elektronik hesaplarında tutulan paraların neredeyse yüzde 85-90’ı kar amacı güden ticari bankalar tarafından üretilip tedavüle çıkartılıyor. Yani varsayıldığı gibi merkez bankaları tarafından üretilip tedavüle çıkarılmıyor.
‘Para hukuksal ve muhasebesel olarak borçtur'
“Ticari bankalar kâr amacı güden özel şirketler. Bunlar parayı üreterek, dijital formda hesaplarımızda kullanıma sürüyorlar. Yani, zorunlu karşılıkla koyulmuş nakdi paranın yansımasını üretiyorlar” diyen Dr. Çetin, “Bugün bankada hesabınızda yatan para hukuksal ve muhasebesel olarak bir borçtur. Kimin borcudur? Bankanın mevduat sahibi yani size olan borcudur. İşin enteresan tarafı bu bir borç ama bu borçla siz alışverişe gidersiniz. Yani tabiri caizse bakkalın size borcu var, siz o borçla gidip yandaki süpermarketten alışveriş yapıyorsunuz. İşin tezatı bu. Yani bankanın size borcu var, o borçla elektronik sistem içerisinde siz havale yaparak alışverişe çıkıyorsunuz, para transferi yapabiliyorsunuz. satın alma gücü üretiyorsunuz, satın alım işlemi yapabiliyorsunuz. Ama bu aslında bankanın hukuki ve muhasebesel olarak size borcu. Çok enteresandır bu. Kredi de böyledir. Kredi sizin hesabınıza ters işlem. Bu sefer sizin bankaya olan borcunuz olarak. Neden? Çünkü banka yoktan var etmiştir o parayı, hesabınıza kredi mevduat olarak indirmiştir” diye sistemdeki tezatlara dikkat çekiyor.
Halihazırdaki para sistemi madeni ve kağıt paraya göre kurgulanmış durumda. Ancak madeni ve kağıt paraların piyasalarda kullanım oranı günümüzde dünya genelinde yüzde 5’lere kadar düştü. Bu da şu anlama geliyor; devlet yani merkez bankaları artık para üretmiyor. Dr. Çetin, “Sistem devletler açısından kabul edilemez bir noktadadır. Adı üzerinde kısmi rezerv bankacılık sistemi, kısmi bir parayı referans vererek misli bir parayı kullanıma sürmektir. Bu da yeni üretilen paranın adeta karşılıksız olması anlamına gelmektedir. Diğer taraftan günümüz para ve bankacılık sistemi gereği kredi vermek suretiyle ticari bankalar tarafından yani ‘borç’ karşılığı gerçekleşen bir para üretimi söz konusu… Buradan anlaşılan, kullanıma sürülen her birim paranın karşılığının ‘üretim değil’ borç olduğu gerçeğidir.
- Para hacmi diye bahsedilen kurgu, günümüzde borç hacmi şeklinde yorumlanabilir. Çünkü ticari bankaların kullanıma sürdüğü kaydi para ile meşru merkez bankalarının üreterek kullanıma sürdüğü nakdi para arasındaki oran, kaydi para lehine yüzde 99’lara ulaşmış durumda, yani para hacminde merkez bankalarının payı yüzde 1’lere düşmüş. Dolayısıyla parasal hacmin kontrolü meşru merkez bankalarından çıkıp, ticari bankalara geçmiştir” diye belirtiyor.
Ortada bir para varsa, borç var demektir. Para devletin, doğal olarak merkez bankasının borcu. Piyasalardaki paranın gücü ticari bankaların kaydı parası lehine çalışıyor. Peki çözüm ne? Geleceğin para düzeninin nasıl olacağını “Nomisma - Bağımsız ve Milli Para Sistemi” adlı kitabında sorgulayan Dr. Altuğ Çetin “Bağımsız ve milli para sisteminin hayata geçmesi durumunda merkez bankaları para hacminde tam kontrole ulaşabilecek ve buna bağlı olarak da devletler halihazırdaki kamu borçlarını önümüzdeki 5-10 yıl içerisinde geri ödeyebilecek finansal kabiliyete erişebileceklerdir. Böylelikle vergi gelirleri, borç ödemek yerine; toplumun refahı için kullanılabilecektir” diye belirtiyor.
Ülkelerin özelleştirilemeyen 'milli' değeri
Para ekonominin kanı gibidir ve temelidir. Paranın doğru kurgulanmadığı ekonomiler, statik hesabı yanlış yapılmış binalar gibi eninde sonunda yıkılıyor. Dr. Altuğ Çetin, “Para ne için vardır? İki tarafın birbiriyle alışveriş yapması bir ticaretin ortaya çıkması için vardır. Bu para o ilgili ülkenin toplam ticaret hacminin içindeki bir ögedir. Ticaret hacminden daha büyük bir kurgu, bir yapı, bir hacme sahip olamaz. Paranın karşılığı o ülkenin üretim kapasitesi, GSMH’sı olmalı. Çünkü paranın karşılığı o ülkenin ticaret hacmi, üretim hacmini belirleyici bir unsurdur. Para, ülkelerin ‘milli’ değerlerindendir. Bu değer özelleştirilemez, bireyselleştirilemez, hükümetleştirilemez. Paraya dayalı her türlü sistem ve kurgu ülkelerin milli çıkarları doğrultusunda değerlendirilmeli ve önemsenmelidir. Aksi takdirde tıpkı günümüz para ve bankacılık sisteminde olduğu gibi, kimse fark etmeden ‘milli’ bir öge olan ülke parası ‘ticari bankaların parası’ statüsüne bürünür ve ülkelerin merkez bankaları tarafından yönetilemez veya yönlendirilemez bir hale gelir. Bu durum kesinlikle engellenmelidir. Her ülke nasıl sınırlarına sahip çıkıyorsa, para sistemine de sahip çıkmalı ve onu nesillerden nesillere taşıyabilmelidir” diye belirtiyor.