Financial Times: Erdoğan’ın muazzam oyunu
2021 yılı ocak ayında başlayan bir seri ile Financial Times, Erdoğan’ın küresel hamlelerinin analizini yaptı. Financial Times Türkiye editörü Laura Pitel ve bazılarında ikici bir yazar tarafından kaleme alınan makalelerde Erdoğan’ın adımları detaylı şekilde analiz edilmektedir. Telif haklarına da dikkat ederek konuyu izaha çalışacağım.
Erdoğan’ın muazzam oyunu:
-Askerler, casuslar ve Türkiye’nin güç arayışı
-Türkiye Afrika’ya yardımlar, ticaret ve dizi filmler ile giriyor.
-Balkanlar’daki Türk entrikaları
-AB’nin eşiğindeki Türkiye sorunu
Azerbaycan’ın zaferi ile taçlanan Türkiye dış politikasının “hard power” yani askeri yayılmacılığının üzerine vurgu yapılarak Liz Faunce imzalı haritada Türkiye’nin askeri varlığının durumu ve yerleri gösterilmektedir. Buna göre; Türkiye Nato’nun ikinci büyük askeri gücü olarak 8’i yurt dışı olmak üzere 9 cephede (PKK mücadelesi) mücadele verdiğine işaret edilmektedir. En son Azerbaycan’ın topraklarını geri alımındaki Erdoğan’ın rolüne genişçe yer verilmektedir.
Türkiye’nin dünyadaki konsolosluklarının artmasını da bir grafik vasıtası ile ortaya koyan FT Erdoğan’ın iktidara geldiğinden beri 80 civarı yeni konsolosluk açtığının bunun Türkiye’nin Erdoğan evvelindeki 80 yıllık zamanda açılan kadar olduğuna işaret edilmekte. Bu arada toplam konsolosluğun 147 adet olduğunu bilginize de sunalım.
İlginç gelen bir bilgi ise açıklanan haliyle; Volkswagen’in salgın nedeniyle oluşan kapasite fazlası neticesinde Türkiye yatırımını askıya alması ve sonrasında iptaline karşın, ilgili makalede, 2019 yılında Kuzey Suriye’deki Kürt oluşumlarına (bize göre terörist) yapılan operasyonlar (makale de saldırı olarak ifade edilmiş) nedeniyle yatırımdan vazgeçildiği ifade ediliyor. Ekonomiyi sadece iktisadi düzen üzerinden okumayı meziyet bilen ekonomistlere bir nevi cevap olması hasebiyle bunun da altını çizmekte yarar görmekteyim.
AB’nin Erdoğan döneminde Türkiye ile olan ilişkisi her zaman karmaşık ve bazen de çelişkili olduğu ifade ediliyor. “Teknik!” olarak aday ülke statüsünde olunduğu da kibarca ifade edilmiş. Sanki Erdoğan evveli dönemde karşılıklı saygı ve sevgi varmış da yarım asırdan beri kapıda tutulan ülke konumunu unutturmaya çalışırcasına muğlak bir tablo çizilmiş. Ayrıca ana muhalefet partisinin bu konu hakkındaki yorumlarına da genişçe yer veriliyor.
17 ülkeden düzinelerce şüpheliyi Türkiye’ye geri getirmesi noktasında MIT’in kollarının uzun olduğu ifade edilmiş. Bu noktada Türkiye’nin Balkanlar ile olan ve “entrika!” kelimesi ile tanımlanan ilişki ağı sadece Gülenci Harun Çelik’in Türkiye’ye iadesi üzerinden tanımlanmaya çalışılmış. “Entrika!” ifadesine kulp bulmakta biraz sıkıntı çekilmiş gibi duruyor. Şahsen bu iddialı başlığa daha fazla isnat beklerdim. Önce başlık atılıp sonra altı doldurulmaya çalışılmış desek sanki abartmış olmam.
Erdoğan’ın Afrika stratejisi, Afrika’nın ikinci Büyük nüfusuna sahip Etiyopya örneği üzerinden çizilmeye çalışılmış. Bu minvalde Erdoğan’ın “soft power” yumuşak güç üzerinden kurguladığı sürecin ilişkilere pozitif ivmeye sebep olduğu bununda en kolay Afrika ile artan ticaret hacminden; 2012 yılından bu yana ihracatımızın yüzde elli artması örneği ile izah edilmiş. 2005 yılında Etiyopya’da 3 Türk şirket varken, şu an muhtelif sektörlerde 200 civarı Türk şirketin faaliyet gösterdiği yine bu açılımların neticesinde oluştuğuna işaret edilmiş. Çatışma alanı olarak da ifade edilen konu ise BAE ve Suud’un Türkiye’nin kazanımlarına karşılık vermek amacıyla attığı adımların Afrika ülkelerinde Türkiye aleyhine engel oluşturduğudur.
Kısa ve öz bilgiler ile ifade etmeye çalıştığımız bu yazı dizisi Erdoğan’ın zihin alanının genişliğinin yabancı bir göz ile teyit etmesi bakımından önemlidir. Ek olarak, ülkeler arası ilişkiler için farklı araçların gerekler dahilinde kullanılmış olduğunu da teyit açısından ayrı bir önem de arz etmektedir. Bunların ötesinde, hem ekonomik yatırım gerektiren özellikleri itibariyle ilişki ağının durumunu ve alınan neticeleri itibariyle ekonomik kazanımları da ayrıca görmeye sebep olmaktadır. Velhasıl bunların bütünü Türkiye’nin güçlenen ekonomisinin ete kemiğe bürünmüş halidir.
Erdoğan’ın attığı adımların günü kurtarmak amacıyla değil de uzun vadede maddi, manevi, yüklü kazanımlara gebe olduğu bu noktada aşikârdır. Umarız, millet adına yapılan bu hamleler hayırlı akıbetler ile taçlansın…