Enerji krizinde kalıcı çözüm, yenilenebilir enerji mi?
Küresel çapta yaşanan enerji krizi, arz güvenliğinin önemini ortaya koyarken, aynı zamanda yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik adımların da hızlanması gerektiğini tüm dünyaya gösterdi. Aynı zamanda enerji maliyetlerindeki artışa rağmen 2010’lu yıllara göre yenilenebilir enerji kurulum maliyetleri gerilemesi bu alandaki yatırımların da hızlanması adına kilit rol oynuyor.
Güneş ve rüzgâr enerjisi gibi temiz enerji teknolojileri ise birçok ülkede halen en ucuz elektrik üretim yöntemi olarak değerlendiriliyor. Küresel enerji yatırımlarının bu yılın sonunda 2,4 trilyon dolara ulaşması beklenirken, Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) Dünya Enerji Yatırımları 2022 raporuna göre, temiz enerji yatırımlarının bu dönemde 1,4 trilyon dolara ulaşacağı hesaplanıyor.
Rüzgarda başarı hikâyesi yazıldı
Uzun yıllardır enerjide dışa bağımlılığı azaltmaya yönelik adımlarını kararlılıkla sürdüren Türkiye’de yenilenebilir enerji en önemli yatırım sahalarından biri olarak öne çıkıyor. Ülkemizde yeşil enerji kaynakları arasında en çok yatırımın yapıldığı rüzgârda, kurulu güç 11 bin megavata kadar ulaştı.
Türkiye Rüzgâr Enerjisi Birliği (TÜ- REB) Başkan Yardımcısı Ebru Arıcı, rüzgâr enerjisindeki yatırımların 2005 yılında yayımlanan Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunla birlikte büyük bir ivme kazandığını dile getirdi. 2005 yılında kurulu gücün yalnızca 20 megavat olduğunu söyleyen Arıcı, rüzgârda başarı hikâyesi yazıldığını vurgulayarak, “Bu hikâyenin devamında da potansiyelimiz olan 100 gigavat (GW) güce ulaşmak için aynı hızla üretmeye devam edeceğiz” dedi.
Rüzgâr enerjisinin, enerji üretimindeki payına dikkat çeken Arıcı, “2022 yılı haziran sonu itibarıyla toplam 101 bin 500 megavat civarındaki kurulu gücümüzün 10 bin 975 megavatlık kısmını rüzgâr enerjisi oluşturuyor. Günlük ve dönemlik bazda değişse de ortalama olarak da tüketimin yüzde 10’luk kısmı rüzgârdan karşılanıyor” şeklinde konuşan Arıcı bu alandaki yatırımların yanı sıra depolama, lisanssız yatırımlar gibi yeni sistemlere yönelik teşviklerin kurulu gücümüzü ileriye taşıyacağını vurguladı. Arıcı özellikle lisanssız elektrik üretimi kapsamında kendi tüketimlerini yenilenebilir enerjiden karşılayan tesislerin teşvik edilmesinin büyük öneme sahip olduğunu da belirtti.
Rüzgâr enerjisinde lisans hakkı için yarışma şartının kaldırılmasıyla yatırım iştahının artacağını dile getiren Arıcı, “Elektrik depolama tesisleri yatırımlarının teşvik edilmesi kapsamında yarışmasız ön lisans verilmesi ve mevcut santrallere depolama tesisi ilave edecek yatırımcılara da bu tesisin gücü kadar ek kapasite hakkı verilmesini son derece heyecan verici bir gelişme olarak değerlendirmek gerekir” şeklinde konuştu.
GES’lerin yatırım maliyeti azaldı
Yenilenebilir kaynaklarda yüksek potansiyele sahip alanlardan olan güneşte ise Türkiye’nin üretim gücü de hızla artıyor. Günümüzde yaklaşık yüzde 5’i Güneş Enerji Santralleri (GES) tarafından üretiliyor. 2010 yılında kurulmaya başlanan GES’lerde 2013 yılında 18 megavat olan kurulu güç, 2022 yılı itibariyle 8 bin 500 megavatı aştı.
Jeopolitik konumu itibariyle Türkiye, güneşten elektrik üretme noktasında büyük bir potansiyele sahip. Bu alandaki yatırımlar sağlanan teşviklerle hızla artıyor. Günümüzde en ucuz elektriğin güneşten üretildiğini vurgulayan Solar3GW Yönetim Kurulu Başkanı Bahadır Yusuf Turhan,
GES’lerin ilk yatırım maliyetleri son 10 yılda dolar bazında, MW başına 1,5 milyon dolardan 700 bin dolara, yani 60’a yakın düştü. Buna karşılık bunların ürettiği emtia olarak elektriğin fiyatı ise ülkemizde son iki yılda üç kattan fazla arttı. Özetle GES’lerin artık bir teşvike, alım ve fiyat garantisine ihtiyacı kalmadı
dedi.
Türkiye’de GES kapasitesinin dengeli bir şekilde artırılması için ihalesiz teşviksiz lisanslı model, yenilenebilir tedarik anlaşmaları modeli ve geliştirilmiş öz tüketim modellerini önerdiklerini kaydeden Turhan, YEKDEM sayesinde Türkiye’nin GES’lerde dikkate değer bir noktaya gelerek, özellikle GES kurulumunda da ciddi bir knowhow elde ettiğini söylüyor. Artık yeni kurulacak GES’lerin YEKDEM şemsiyesine ihtiyacı kalmadığını belirten Turhan, Türkiye’nin güneş potansiyelini azami ölçüde kullanabilmesi için yapılması gereken tek şeyin bu noktada mevzuatı ayarlamak ve önündeki teknik engelleri kaldırmak olduğunu söylüyor.
Güneş enerjisindeki teşviklere de değinen Turhan, şu anda en büyük teşvikin lisanssız tarafta olduğunu ve GES yatırımlarında amorti süresinin 3-4 yıla kadar düştüğünü belirtiyor. Güneş enerjisi yatırımlarında lisans hakkı için yarışma şartı kalktığını da hatırlatan Turhan, “Bu bizim iki yıldır anlattığımız tasarladığımız ‘ihalesiz teşviksiz lisanslı’ modelimizin mevzuatımıza en temkinli hali ile ilk adımını attığının göstergesi. Uygulama esaslarını belirleyecek ikincil mevzuat ile de güneş enerjisine yönelik yatırımlar çok büyük bir ivme kazanacaktır” ifadelerini kullandı.
Küresel çaptaki enerji krizinin yeşil enerji kaynaklarının kıymetini kanıtlar nitelikte olduğunu vurgulayan Turhan, her ne kadar yine ithal fosil yakıt tedarikinde yaşanabilecek aksamalara kısa süreli önlem amacı ile bazı yerli kömür santrallerin belirli ülkelerde yedekleme amacı ile kapatılmış dahi olsalar, gerçekte yeşil dönüşüm sürecinin aynı şekilde tüm dünyada daha da hızlı bir şekilde devam ettiğini söylüyor.
Jeotermalde Avrupa lideriyiz
Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığı azaltarak arz güvenliğini sağlamaya yönelik attığı adımlarda yenilenebilir enerji önemli yer tutuyor. Yeşil enerjinin önemli kaynaklarından jeotermalde de kurulu güç son yıllarda önemli ölçüde artış gösterdi. Öyle ki Türkiye Jeotermal Kurulu gücünde Avrupa’da birinci, dünyada dördüncü sıraya kadar yükseldi. Türkiye’de 1984 yılında 15 megavat elektrik (Mwe) olan jeotermal santral kurulu gücü 2022’de bin 686 MWe seviyesine ulaştı.
Jeotermal Enerji Derneği (JED) Başkanı Ali Kındap, şu anda çalıştıkları sahalarda 2 bin Mwe’lik bir potansiyeli de kurulu güce ekleyebileceklerini ifade etti. Kındap, “Uluslararası arenada ‘Türk Mucizesini yeniden anılır hale getirmek için bir önceki dönemde geçerli olan YEKDEM mekanizmasına (Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması) benzer teşviklere ihtiyacımız var” dedi.
Jeotermal enerji kaynaklarına yönelik teşviklerin yatırımları hızlandırdığını belirten Ali Kındap, 2010’lu yıllarda, yılda ortalama 250-300 MWe’lık jeotermal santral kurulu gücünün Türkiye’ye kazandırıldığını söyledi. 10 milyar kilovat/ saat seviyesinde elektrik enerjisinin jeotermalden sağlandığını aktaran Kındap, “Bu da yaklaşık 3 milyon kişinin yıllık elektrik tüketiminin jeotermal enerji santrallerinden sağlanması anlamına geliyor. Bu çerçevede; yeni YEKDEM düzenlemesi kapsamında jeotermal enerjinin desteklenmesi son derece önem teşkil ediyor. Günümüz dünyasının içinde bulunduğu zorlu durumlar da göz önüne alınınca yerli kaynakların teşviki gelecekte ülkemizi dünyanın bir adım ötesine taşır” açıklamasında bulundu.
Enerjide finansman kaynakları gelişti
Türkiye ekonomisinin ve enerji yatırımlarının 2002-2021 arası süreçte hızlı bir gelişim gösterdiğini dile getiren Shura Enerji Dönüşüm Merkezi Direktörü Alkım Bağ Güllü, bu dönemde yüzde 252’lik bir büyüme gösteren elektrik kurulu gücünde payı en hızlı artan alanların doğal gaz ve hidroelektrik kaynaklar olduğunu söyledi. Aynı zamanda söz konusu sürecin enerji yatırımları ve finansmanı noktasında özel bir dönem olduğunu kaydeden Güllü,
“Enerji sektörü, yurt dışı ve yurt içi finansman olanaklarından en fazla yararlanan sektör oldu.
Dönem başında orta-uzun vadeli krediler içinde enerji sektörünün payı yüzde 1,5-2 civarındayken 2018 yılı sonunda söz konusu pay yüzde 10’a yaklaştı” diye konuştu. Güllü, yeni ihtiyaçlarla birlikte gündemde olan enerji dönüşümüne daha fazla odaklanmak gerektiğini vurguladı.